9 ayda kutsal topraklara yolculuk

“Teknoloji Çağı”ndan evvel umre ve hac vazifesi nasıl yapılıyordu?
9 ayda kutsal topraklara yolculuk

Günümüzden geriye bakıldığında insanın aklının almadığı meşakkatli yolculuklardan biri hiç şüphesiz hac ve umre yolculuğudur. Süveyş Kanalı’nın açılması, demir yolu ve motorlu araçların kullanılması, ardından uçakların devreye girmesi ile Türkiye’den kutsal topraklara yolculuk saatlerle hesaplanır oldu. Peki teknoloji bu kadar gelişmeden, ulaşım kolaylaşmadan önce Türkiye’den hac ve umre ziyaretleri nasıl gerçekleşiyordu?

“Teknoloji Çağı”ndan evvel umre ve hac vazifesi için kara ve deniz yolu kullanılıyordu. İstanbul merkezli bakıldığında hacca ya da umreye gitmek yaklaşık 9 ay sürüyordu. 9 ay gibi bir süreçte hacı adaylarının can ve mal güvenliğini sağlamakta büyük önem arz ediyordu. Çünkü bu yolda birçok tehdit unsuru barınıyordu. Risklere karşı alınan başlıca önlem kervanlar oluşturup yola çıkmaktı. Bireysel bir şekilde yola çıkmak çok fazla risk oluşturuyordu. Üsküdar’dan törenle hareket eden kervanlar Kahire veya Şam’a yaklaşık 2 ayda varıyorlardı.

NASIL VE NEREDEN GİDİLİRDİ?

40 ila 50 bin kişiden oluşan hac kervanları Emir-i Hac adlı görevlinin idaresinde askeri birliklerin koruması altında Haremeyn’e bu iki şehirden hareket ederdi. Bedevilere “Surre” adı verilen para karşılığında kervanların yol boyu güvenliği sağlanmaya çalışılırdı. Hac kervanları çok renkli bir yapıya sahip olurdu. Kervanda sayısız esnafta yer alırdı. Bu esnaflar kervanın temel ihtiyaçlarını karşılardı. Hac kervanlarının can damarı develerdi. Develerin çöl iklimine ayak uydurmaları ve yük-insan taşıyabilme özellikleri develerin tercih edilmesinde önemli rol oynardı. Dönüş yolculuğu da yine kervanlar halinde olurdu. Osmanlı Devleti hacıların gittiği güzergah boyunca kervansaray, han, su kuyusu ve kaleler inşa etmişti. Hacı adaylarının hac ibadetlerini kolayca yerine getirdiklerine dair İstanbul’a müjde gelirdi.

PADİŞAHA MÜJDE VERİLİRDİ

Padişaha, Mekke şerifinden hacı adaylarının hac ziyaretlerinin iyi geçtiğine dair bir mektup gelirdi. Hacıların karşılanışı da gidişleri gibi gösterişli olurdu. Osmanlı İmparatorluğu’nda 19. yüzyıldan önce yaklaşık 100 bin kişinin kutsal topraklara gittiği tahmin ediliyor. Hacc-ı Ekber (Arafat’a çıkılan günün cumaya denk geldiği yıllardaki hac) yıllarında hacı sayısı fazla olmuş, İstanbul ve Anadolu’dan çok sayıda hacı kutsal topraklara gitmiştir. Günümüzde ise ulaşım ve diğer şartlar olgunlaştığı için Türk hacılar ülkenin her yerinden hava yoluyla Hicaz’a gidebiliyor. TÜRSAB raporlarına göre bu yıl kutsal topraklara ulaşan hacı sayısı 61 bin olarak açıklandı. Bu yıl içinde umreye gidenlerin sayısı 400 bini bulmuş ve bir rekor kırılmıştı. Fatih Sultan Mehmet döneminden bu yana devam eden, devletin kutsal topraklara giden vatandaşlarına her türlü imkanı ve kolaylığı sunma alışkanlığı günümüzde de devam ediyor. Siyasi ilişkilerin de rayında gitmesi sebebi ile her yıl yüzbinlerce vatandaş hac ve umre vazifesini yerine getirmek için Mekke ve Medine’ye yolculuk yapıyor.  MÜCAHİT YAPRAKCI 

Kaynak:YENİ HABER