Adnan Oktar organize suç örgütü davası

Adnan Oktar organize suç örgütüne yönelik aralarında örgütün elebaşı Adnan Oktar'ın da bulunduğu 167'si tutuklu 226 sanığın yargılandığı davada, 2011 yılında yaşamını yitiren Galatasaraylı eski milli futbolcu Kamil Altan’ın oğlu tutuklu sanık Cem Sedat Al
Adnan Oktar organize suç örgütü davası

İSTANBUL (AA) - Adnan Oktar organize suç örgütüne yönelik aralarında örgütün elebaşı Adnan Oktar'ın da bulunduğu 167'si tutuklu 226 sanığın yargılandığı davaya, sanık savunmalarının alınmasıyla devam edildi.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısında bulunan salondaki duruşmaya, dün savunmasına başlanan tutuklu sanık Cem Sedat Altan’ın çapraz sorgusuyla devam edildi.

2011 yılında yaşamını yitiren Galatasaraylı eski milli futbolcu Kamil Altan’ın oğlu olan sanık Altan’a bir müşteki avukatı, “Dün Dragos denen yer için ‘Benim için orası mescittir’ dediniz. İddianameye baktığımız zaman Dragos denen yerde çok sayıda cinsel malzeme, askeri materyal ve cephanelik çıkmış. Zırhlı araç var. Sizce bu normal mi?" diye sordu.

Sanık Altan, "Bir kısmı sonradan yerleştirilmiş diye düşünüyorum. Cinsel materyal ben görmedim. Askeri materyal dediğiniz şey askeri telsiz sanırım. Adnan Bey terör örgütlerinin hedefinde olan biridir. Zırhlı araçla gezmesi normaldir." diye cevap verdi.

Müşteki avukatı daha sonra, sanık Altan’a bir fotoğraf göstererek, “Fotoğrafta resmi nikahlı eşiniz Ebru Altan ve Adnan Oktar’ı görüyoruz. Ayrıca eşinizin sosyal medya paylaşımlarında dekolteli hatta bikinili şekilde Adnan Oktar ile fotoğraflar paylaştığı, kendisi için ‘Canım aşkım’ gibi ifadeler kullandığını görüyoruz. 2007’den beri evli olduğunuzu söylüyorsunuz ancak ne sizin ne de eşinizin paylaşımlarında ikinizin birlikte tek bir fotoğrafı yok. Bunun nedeni nedir?” şeklinde soru yöneltti.

Sanık, kendisinin paylaşımlarının Kur’an ve İslamiyet ile ilgili olduğunu belirterek, “Ben çok fazla fotoğraf paylaşan bir insan değilim. Ebru Altan ile tanışmama Adnan Oktar vesile oldu. Biz bir aşk evliliği yaptık. Adnan Bey’i babam gibi, annem, ablam gibi görürüm. Türkiye’de 25-30 milyon bikinili kadın var. Bunlar her yaz kocalarıyla, kardeşleriyle, başkalarının eşleriyle aynı plajda iç içe oluyor. Bu bir suç mu olmuş oluyor?” dedi.

Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Mehmet Galip Perk, aynı fotoğrafa ilişkin, “Bu fotoğrafı normal şartlarda bir boşanma davasında aile mahkemesine sunulduğunda neler olduğunu biliyor musunuz? Bu fotoğraf Türk aile yapısına göre normal mi?” diye sordu.

Sanık, "Adnan Bey çok ünlüdür. Bir kadının onunla fotoğraf çektirmek istemesi normaldir . Bende şüphe oluşturmaz. Ben Adnan Bey’in ahlakını da eşimin ahlakını da bilirim. Ben birçok arkadaşımın eşleriyle bikinili fotoğraf çektirdim. Normal bir fotoğraf bu. Ne var ki bunda? Ön yargıları kırmaya yöneliktir o fotoğraf. Hem İslam hem dekoltenin bir arada olabileceğini gösterir." seklinde yanıt verdi.

Duruşmada daha sonra sanık Altan’ın kayınvalidesi olan müşteki Türkan Akyüzalp’in avukatı, “Müvekkilin kızıyla evlendiğinizi kayınvalidenize bildirdiniz mi?” diye sordu. Sanık Altan, “Ebru(Altan) anlattı ama annesi grubumuzu reddetti. Karşı çıktı. Tavrı ortadaydı. Oturup da yalvaracak değildim. Kendisiyle kinim husumetim yoktur.” dedi.

Müşteki avukatı ise, müvekkilinin bu evliliği, evlerine üzerinde Ebru Altan yazan bir tebligatın gelmesi üzerine, emniyete gidip sorunca öğrendiğini ifade etti. Kendisinin, sanıkların dışarıdaki ailelerini etkilemeye çalıştığının iddia edildiğini kaydeden müşteki avukatı, "Bu çocuklar uzun süredir ailelerinden ayrı kaldıkları için ailelerinin ne kadar zeki olduğunu unutmuşlar. Benim aileleri etkilemem mümkün değil, anlattıklarıyla onlar beni etkiliyor. Benim onlara tesir ettiğimi söylemesinler." şeklinde konuştu.

Sanık, bir başka müşteki avukatının, "FETÖ’de himmet var, sizde infak var. Evlilik şekilleriniz benzer. FETÖ ile benzer bir yapı olduğunuz söylenebilir mi?" sorusuna ise "FETÖ ile taban tabana zıddız. Nefret ederler bizden. Onlardaki evlilik mevkisel amaçlıdır. Bizim bürokraside tek bir arkadaşımız yok, ne biz emniyet müdür ne bir asker arkadaşımız var.” dedi.

Altan’ın ardından, iddianameye göre eski manken olması sebebiyle örgütün vitrin yüzü ve Adnan Oktar Suç Örgütü’ne kız getirmeden sorumlu olduğu değerlendirilen tutuklu sanık Gökalp Barlan’ın savunmasına geçildi.

“Örgüt üyeliği”, “cinsel istismar” ve yaşı küçük müştekilere karşı “basit cinsel saldırı” suçlarından yargılanan sanık Barlan, gençlik yıllarında ünlü biri olduğunu, mankenlik alanında ödüller aldığını, birçok dergi ve gazeteye kapak olduğunu belirttiği savunmasında, "O dönemler kızların defterlerinin arasında resmim vardı. Bir gazetede 1992 senesinde ‘Namazı mı da kılarım orucumu da tutarım’ dediğim bir röportajım çıkmıştı. Etrafımda kimse yoktu, yapayalnız kalmıştım.Ortaokuldan tanıdığım Arben isimli arkadaşımla girdiğim ortamlarda ara sıra karşılaşırdık. Onun arkadaş çevresiyle de tanıştım. Bana Sayın Adnan Oktar’ın kitabını vermişlerdi. Onun kitabını okuyunca kendime yakın hissettim. Arben ile arkadaşlığımız ilerledi. Belli bir süre bu gruptan arkadaşlarla görüştükten sonra 1994’te sayın Adnan Oktar ile tanıştım. Türkiye’nin her yerinde konferans verdim." ifadelerini kullandı.

Örgüt üyeliği suçlamasını reddettiğini beyan eden sanık Barlan, “300 kitap yazan, 10 bin konferans veren, terör örgütleriyle mücadele eden bir örgüt olabilir mi? Biz ancak fikir birliğinde Müslümanlarız. Hakkımdaki cinsel istismar ve cinsel saldırı iddialarını kabul etmiyorum. Bu şekilde bana iftira atanlar, grubumuzda yıllarca kaldıktan sonra arkadaşlığımızı bitirdiğimiz kişilerin yönlendirmesi ve etkisindedirler." dedi.

Çapraz sorgusuna geçilen sanık Barlan, bir müşteki avukatının, “Siz ve sizinle aynı eylemlerde adı geçen erkekler 50 yaşını geçkin insanlar. Bu yaştaki kişilerin 17-18 yaşındaki kızlarla görüşmesi hayatın olağan akışına uygun mu?" sorusuna, "Uygun, ne var bunda? Bizim çevremizde her yaştan insan var. Onlar arkadaşımız, bu kişilerle cinsel bir ilişki yaşamadık." diye cevap verdi.

Sanık, aynı avukatın, "Örgüte ait bayanların yüzde 90’ının kaşının kazınmış olması hayatın akışına uygun mu?" sorusuna ise "Bu benimle alakalı değil" şeklinde karşılık verdi.

Sanığın çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından, Mahkeme Başkanı Mehmet Galip Perk, tutuklu sanıklardan Mehmet Coşkun Pamir’in yine tutuklu olan resmi nikahlı eşi Damla Pamir’e jandarma aracılığıyla bir not kağıdı göndermek istediği, içeriği nedeniyle notun jandarma görevlileri tarafından kendilerine iletildiğini söyledi.

Sanık Pamir’in, eşine vermeye çalıştığı notta, "Çengelköy Konakları’ndaki evde oturduk. Bu ev büyük olduğu için bazen arkadaşlarımız yanımızda kalıyordu. Parantez içinde isimler. Birinci evimiz kırmızı renkliydi. İkinci ev koyu sarıydı. Biz bu evden çıktıktan sonra bir süre arkadaşlarımız burada kalmaya devam etmişti. Benim işlerimin yoğunlaştığı dönemde eşimin evde yalnız kalmaması için arkadaşlarımız yanında kalıyordu. Eşimle sık sık A9 yayınlarında da bir aradaydık…" şeklinde devam eden ifadelerin yer aldığını notun arkasında ise notta belirtilen evlerin krokilerinin çizildiğini ifade edilerek, tutamağa geçirildi.

Başkan Perk, sanık Coşkun Pamir’i kürsüye çağırarak, bu notu kendisinin yazıp yazmadığı sordu. Sanık Pamir, notu kendisinin yazdığını kabul ederek, “Ben savunmamı yapmıştım. Bu nottaki hususlar benim savunmamda söylemeyi unuttuğum arada kaynayan hususlardır. Eşim savunmasında onları söylemesi için yazdım.” dedi.

Başkan Perk, "İçerikten sanki eşin savunma yaparken çelişkide kalmasın diye yazmışsın gibi duruyor” sözü üzerine sanık Pamir, “Ben eşimle bir buçuk senedir hiç görüşemedim. Burada gelip geçerken en fazla 1-2 dakika görebiliyorum. Böyle teknik konularla ilgili eşim gelip geçerken bana ‘Ben böyle bir şey hatırlıyorum o ev kırmızıydı değil mi?’ gibi şeyler soruyordu. Bize arada 1-2 dakika izin verildiğinde eşimle bu teknik konuları değil özel şeyler konuşmak istiyorum. Zaman kaybetmeyelim diye nota onları yazdım. Yoksa kendisinin bildiği şeyler." diye konuştu.

Duruşmaya yarın sanık savunmalarının alınmasıyla devam edilecek.

Kaynak: