Ahmet Yesevi'den Şeyh Şaban-ı Veli'ye Türk Düşünce Hayatı Sempozyumu

Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aksoy: - "Tarihe bakamazsak Anadolu'daki taş mimariyi, demirciliği, esnaflığı, halı ve kilimciliği, baskıcılığı Ermeni ve Yahudilerle izah ederiz"
Ahmet Yesevi'den Şeyh Şaban-ı Veli'ye Türk Düşünce Hayatı Sempozyumu

KASTAMONU (AA) - Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Aksoy, "Tarihe bakamazsak Anadolu'daki taş mimariyi, demirciliği, esnaflığı, halı ve kilimciliği, baskıcılığı Ermeni ve Yahudilerle izah ederiz." dedi.

2018 Türk Dünyası Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında düzenlenen 27. Uluslararası Şeyh Şaban-ı Veli ve Kastamonu Evliyaları Anma Haftası etkinlikleri dolayısıyla gerçekleştirilen "Ahmet Yesevi'den Şeyh Şaban-ı Veli'ye ve Günümüze Türk Düşünce Hayatı Sempozyumu"nun dördüncü oturumu, Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi'nde yapıldı.

Aksoy, sempozyumda yaptığı konuşmada, kültürün önemine değindi.

Türklerin kültüre doğrudan bakmadığını belirten Aksoy, "Türkiye'de, kendileri için Türk milliyetçisi iddiasında bulunan insanlar da dahil, istisnalar kaideyi bozmaz ifadesini kullanarak söyleyeyim, kültürümüze şaşı bakıyoruz, doğduran bakamıyoruz. En bariz örneğini dışarıdaki kitap kataloglarına bakarsanız görürsünüz. Orhan Şaik Gökyay buralı bir yazar. Dedem Korkut gibi dünyaca meşhur bir eseri var ama burada biyografisi yok." diye konuştu.

Kastamonu'da taş baskının yaygın olduğuna işaret eden Aksoy, "Dün İsmailbey Camisi'ne uğradım, orada bir han var. Kastamonu taş baskısı yapılıyor. Taş baskı kültürü hakkında bilgi almak istediğimde bana hemen 'Bu kültür bize Ermenilerden kalmış, onlardan öğrenmişiz' dendi. Oysa Türkmenistan'da MÖ 2 bin 200 yıllarına ait baskı aletleri var. " ifadesini kullandı.

Ahmet Yesevi'nin türbesi hakkında da bilgi veren Aksoy, şunları kaydetti:

"Yurt denilen Türk çadırı ile Yesevi Türbesi'ni karşılaştırdığımda, Yesevi Türbesi'nin tamamen yurt geleneğine göre yapılmış Türk kültür tarihindeki tek örnek olduğunu gördüm. Büyük türbe ve büyük mezarlarda mezar, büyük kubbenin altındadır. Yesevi'nin ise en sondadır. O tarihte böyle bir mimari ile Yesevi'nin mezarının yapılması, tarihe ve kültüre verdiğimiz önemin göstergesidir."

"Yesevi durup dururken ortaya çıkmıyor, bir tarih, kültür onu ortaya çıkartıyor." diyen Aksoy, şöyle devam etti:

"Kültür ırmak gibidir diye bahsetmiştik. Yesi'den çıkan ırmak Anadolu’ya kadar gelmiş. Bugün biz önemli oranda o ırmaktan besleniyoruz. Maddi kültür dediğimiz şey aslında bize sözlü bir kültürü de yansıtıyor. Maddi kültür dediğimiz şeyin zihniyet dünyasını görmek için tarihe bakmak lazım. Tarihe bakamazsak Anadolu'daki taş mimariyi, demirciliği, esnaflığı, halı ve kilimciliği, baskıcılığı Ermeni ve Yahudilerle izah ederiz. Oysa dünyada demircilik denilince dünya tarihinde Türklerin özel bir yeri var. Kılıç ve okları da ona göre önemli."

Prof. Dr. Cevdet Küçük'ün yönettiği oturumda Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan da sunum yaptı.


Kaynak: