Alternatif sistem; katılım ekonomisi

Albaraka Genel Müdür Yardımcısı Temel Hazıroğlu, İslam dünyasının kendine ait kavramları geliştirerek İslam ve hakikat üzerinden bu çağa ve insanına dokunan yaklaşımlar üretmesi gerektiğini söyledi.
Alternatif sistem;  katılım ekonomisi

İslam’ın dünya görüşünün kendine has olduğunu vurgulayan Albaraka Genel Müdür Yardımcısı Temel Hazıroğlu, “Dünyada ki başka bir ekonomik modelin gölgesinde kalarak, onu süsleyerek başına da İslam ibaresi koyarak onu bize aitmiş gibi yapmak tamamen yanlıştır. O yüzden İslam’a has bir modelin geliştirilmesi gerekir.  Yeni bir zihinle hakikat üzerinden bir ekonomik kavram üretmemiz lazım” dedi.

Albaraka Genel Müdür Yardımcısı Temel Hazıroğlu, katılım ekonomisi ve katılım bankacılığı ile ilgili Yeni Haber’e önemli açıklamalarda bulundu. İslam ekonomisin, katılım ekonomisinin ve katılım bankacılığının ayrı tutulması gerektiğini ifade eden Albaraka Genel Müdür Yardımcısı Temel Hazıroğlu, “İslam ekonomisini katılım ekonomisiyle değerlendirmek lazım. Ekonomide iki tane ana yaklaşım biçimi var. Bir tanesi kapitalist yaklaşım biçimi diğeri de sosyalist yaklaşım biçimi. Son senelerde yeni bir ekonomi yaklaşımı olabilir mi, Müslümanların kendilerinden hakikat üzerinden bu çağa özgü bir ekonomik yaklaşım geliştirebilirler mi konusunda önemli bir takım tartışmalar ve çalışmalar yapıyoruz” diye konuştu.

KENDİMİZ BİR YAKLAŞIM OLUŞTURMALIYIZ

Katılım Ekonomisi Kitabının bir tez olması gerektiğinin altını çizen Temel Hazıroğlu, “İnsanın özellikle Müslüman zihninin eşya ve dünya hakkındaki algısını yeni baştan masaya yatırmamız gerektiğini düşünüyoruz. Eğer biz eşyaya bir yaklaşım biçimi oluşturamazsak kapitalizmin kendi getirdiği yaklaşım biçimini kabullenip onun üzerinden sanki bir İslami kapitalizm üretiyormuş gibi oluyoruz. Bu da bizi rahatsız ediyor. Özellikle bankacılıkta bunun net yansımalarını görebiliyoruz” şeklinde konuştu.

ab-001.jpg

İSLAM DÜNYASI BAŞINA İSLAM KOYARAK KENDİ BÜNYESİNE ALIYOR

Bankacılığın batıda geliştiğini İslam dünyasının da bunu kendi bünyesine adapte etmeye çalıştığını belirten Hazıroğlu, “Batıda ekonomi ve bankacılık bağımsız bir ilim oluyor. İslam dünyası yine başına İslam koyarak kendi bünyesine alıyor. Batıda gelişmiş olan olguları ve disiplinleri, İslam dünyasının başına İslam koyarak İslamlaştırmaya çalışmasını Müslüman aydınların büyük bir tembelliği olarak görüyorum. Bu durum batıcılıktır. O yüzden bize ait dünyanın bize ait kavramlarla İslam’ı tüketmeden, zedelemeden, batıyla entegre olmadan, bizzat İslam ve hakikat üzerinden bu çağa ve insanına dokunan yaklaşımlar üretmemiz lazım. İslam dünyası da bu konuştuklarımıza hazır değil. İslam dünyasında ki ekollere baktığımızda Malezya ekolünü görüyoruz. Malezya ekolü ise, “Bize, batıdaki daha çok liberal ekolün nisbi olarak İslami formatta yeniden sunma biçimidir” ifadelerini kullandı.

İSLAM’IN DÜNYA GÖRÜŞÜNÜN KENDİNE HAS OLUR

İslam’ın dünya görüşünün kendine has olduğunu vurgulayan Hazıroğlu, “Başka bir dünya ekonomik modelinin gölgesinde kalarak onun etrafını süslemenin yanlış olduğunu düşünüyorum. O yüzden İslam’a has bir modelin geliştirilmesi gerekir. Bu anlamda da katılım kavramını hayatın kendisi görüyoruz. Bir insan sadece ekmek üreterek, ayakkabı üreterek hayatını devam ettiremez. Birisi ekmeği, birisi ayakkabıyı, birisi giysiyi üreterek dayanışma içindedir. Bu dayanışmada kişinin topluma katılmasıdır. Katılım 10-12 tane ilke üzerinden felsefeye çevirdik. Daha sonra katılım ekonomisi nasıl şekillenir diye beşli bir ilke ortaya koyduk. Bu tabi bitmiş sonuçlanmış çalışma değil, sadece Müslüman zihninin ekonomik yaklaşımı kapitalizmin dışında kendine has yeni bir yaklaşımla nasıl gündeme getiririz şeklinde bir düşünsel yaklaşımdır” dedi.

KATLIM BANKACILIĞININ TÜRKİYE’DE PAYI DÜŞÜK       

Katlım bankacılığının henüz hak ettiği yere gelmediğini belirten Hazıroğlu, “Katılım bankacılığı kavramsal olarak 1997’lerde doğdu. Katılım bankacılığı aslında toplumda parasal ilişkilerin reel ekonomik düzeyde olmasını teminat altına alan bir sistemdir. Normal kapitalist sistemde sanal dünya üzerinden gelişir. Katılım bankacılığı henüz hak ettiği yere gelmedi. Sanal piyasalar içinde çok önemli bir imkan olarak duruyor. Klasik bankalar nakit bir getiriyle para topluyorlar. Buna mevduat deniyor. Biz ise sabit getiri taahhüt etmiyoruz. Biz emek ve sermaye ortaklığı yapıyoruz. Bu anlamda reel ekonomiyi canlandıran bir tarafı var. Katılım bankacılığı katılım ekonomisinin olmazsa olmazlarından biridir. Bizim payımız çok düşük. Türkiye’de yüzde 5 civarında” diye konuştu.

İSLAM DÜNYASI TEMBELLİK İÇERİSİNDE

İslam dünyasının son 200 yıldır büyük bir tembellik psikolojisine büründüğünü belirten Hazıroğlu, “İslam dünyasının zihin olarak hazır olmadan bunları yapması zor görünüyor. Üniversitelere gittiğimizde gençlerin enerji dolu olduğunu görüyoruz. Fakat bu çocukları bir şekilde duruluyorlar. Eğitim sistemimiz, akademik dünya maalesef çocuktaki enerjiyi bir şekilde alıyor ve çocuklarını içini boşaltıp durağan bir hale getiriyor. Bu çocuklar keşifçi, yaratıcı bir kültürden itaatçi ve iş bulmak için maaş peşinde koşan adamlara dönüşüyorlar. Bizim bunu değiştirmemiz eğitime yeni bir felsefe getirmemiz lazım. Katılım ekonomisi kitabı da bu noktada ilgi gördü. Bizim bu çağa bir şeyler söylememiz lazım. Maalesef üniversiteler sadece geçmişteki tartışmaları bugüne taşımakla kendilerini sorumlu hissediyorlar. Bunu tetiklememiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

KATILIM EKONOMİSİ KAVRAMI DAHA UYGUN

İslam ekonomisiyerine katılım ekonomisi kavramını daha uygun olduğunu ifade eden Hazıroğlu, “Çünkü İslam ekonomisi kavramı batıdaki gelişmeyi buraya taşıyan bir zihnin ürünüdür. Yeni bir zihinle hakikat üzerinden bir kavram üretmemiz lazım. Bunu da illa İslam dememiz gerekmiyor. İslam demek işimizi kolaylaştırıyor, pirim yapıyor fakat bizi tembelliğe alıştırıyor. Bizim Müslümanlığımız İslam’ı taşıyacak seviyede değil. Bunu kabullenmemiz gerekiyor. Bizim kapitalist ve sosyalist sisteme mülkiyet üzerinden itiraz etmemiz gerekiyor. İlk adım bu olmalıdır” ifadelerini kullandı.

c-010.jpg

DÜNYANIN BÜTÜNÜ BİR SINAV ORTAMIDIR

İslam’ın ekonomik görüşünün sadece faizsizlik üzerine bina edilemeyeceğinin altını çizen Temel Hazıroğlu, “İslam’da insan farkı bir yere, toplum farklı bir yere eşya, tabiat algısı da farklı bir yere oturur. Bu dünya insan için yaratılmıştır ve insanın şerefini korumamız lazım. Eğer bir insan toplumda yeterli yaşam seviyesinde yaşamıyorsa onun imtihanına müdahale edilmiştir. Bizde mutlak mülkiyet yoktur. Biz sahip olduklarımızı istediğimiz gibi kullanamayız. Bizde değerlendirme kavramı vardır. Örneğin bir suyu tüketmeyiz, değerlendiririz. Dünyadaki bütün nimetler insanlığın ortak malıdır. İnsanlar sadece kullanma haklarını kullanır ve emanet olarak bunu bırakıp giderler. Bu anlamda dünyanın bütünü bir sınav ortamıdır. Tüm bunlar çıkış noktamız olabilir” dedi.

İSMAİL POÇAN/YENİHABER GAZETESİ