Arsin Sanat Merkezi’nde cama hayat veren dokunuş

Konya’da Ecdad Parkı içerisinde yer alan Arsin Sanat Merkezi’nde camlar yüksek derecede ateşle çeşitli figürlere dönüşerek hayat buluyor. Uzun süredir cam sanatıyla ilgilenen ve Konya’da sektörde tek olduğunu belirten Arsin Sanat Merkezi İşletme Sahibi Kurtuluş Erdoğdu, hikâyesini Yeni Haber okurlarıyla paylaştı.

Sizi tanıyabilir miyiz?

Aslen Karaman’lıyım ve İşletme mezunuyum. Karaman’da bir atölyem vardı. Orada vitray konusunda çalışıyordum. Eşimde Konya’da müteahhitlik yapıyordu. Sürekli Konya’ya git gel yaptığımız için 2005 yılında buraya yerleşmeye karar verdik. Oğlum okuyordu, onunla ilgilenmek de önceliğimdi. Daha sonra üniversiteyi kazandı ve Ankara’ya gitti. O gidince boşlukta kaldım. Evde oturmak bana göre değildi ve bir şeyler üretmem gerektiğini düşündüm. Sonrasında çini sanatı ile tanıştım. Kursa gitmeye karar verdim ve kayıt oldum. Güzel bir ortamdı. Başlarda çok zorlandım. Kurallar beni yordu ama arkadaşlarımın sabredelim demesi ile bırakmadım. Farklı tasarımlar oluşturmak istiyordum. Lale figürleri dışında yeni figürler tasarlamayı hocamıza teklif ettim. Tabi bu konuda zorlandık. Kurallar vardı ve onları aşamazdık. Ben de bir yer açayım ve rahatça çalışalım dedim. Girişimcilik ruhum devreye girdi. Sonrasında olgunlaşma enstitüsünde bir hocayla tanıştım ve onun da destekleriyle bu sefer resimsel olarak, tabaklarda modern çiniyi yaptık. Duvar panolarımız, aynalarımız çok beğenildi.

Cama merakınız nereden geliyor?

İstanbul’a cam ocağı vakfına gitmiştik. Orada sohbetlerde ben de denemek istiyorum dedim. Denedim, biraz zor geldi ama ben bunu yaparım dedim. Çünkü zoru severim. Hocamız, ‘Cam asi bir çocuktur’ derdi. Çünkü sıcakta iki eli birden kontrol etmek zorundasınız. Ama camı tanıdığınız zaman akışını, akacağı zamanı, şekle gireceği zamanı biliyorsunuz ve şekil veriyorsunuz. Zaten iş orada başlıyor. Camları çubuk şeklinde alıyoruz ve şekillendiriyoruz. 

İlk işyerinizi nasıl kurdunuz?

Konya’da işletme açmaya karar verdiğimizde eğitim fakültesinin arkasında üç katlı bir villa kiraladık. Üst katında sınıflar vardı. Üç sınıf ve her birinde derslikler vardı. İlkokul, ortaokul öğrencileri ve veliler derslere geliyordu. Resim öğretmenleri çocuklara eğitim veriyordu. Alt katta ben tasarım işlerimi yapıyordum. Giriş katında ise sergi salonu vardı. Söyleşiler, şiirler yapılıyordu. En alt katta ise büyük bir fırın vardı. O dönemde aslında farkında olmadan büyük bir işe adım atmıştım.

İşletmenizin ismi olan ‘Arsin’in manası nedir?

Arsin, Göktürkçede ‘Kurtuluş’ demektir. Eşim bu ismi bulduğunu söyledi ve ben de beğendim. Uygun gördük ve işletmemize bu ismi verdik.

Şimdi aktif olarak çalıştırdığınız Ecdat Parkı içerisinde yer alan işletmenize geçiş sürecinizden bahseder misiniz?

Belli bir zaman sonra kendimizi tanıtmamız gerekiyordu. Bir gün sohbet esnasında Ecdat Parkı’na sanat sokağı açılacağını duydum. Eşime ‘Gidip bakalım işimize faydası olabilir’ dedim. Burayı gezerken sokağın ambiyansı çok hoşuma gitti. Turistlerin, turların geldiği bir mekân olduğunu da duydum. Tam benim istediğim bir ortam olduğuna karar verdim. Başkanımızla da konuştuk. Onlar da cam sanatıyla ilgili işletme arıyorlarmış ve bulamamışlar. Karşılıklı görüşmelerimiz olumlu geçti ve anlaştık. Buranın dizaynını üç günde yaptık. Taşınma sürecimiz çok zor geçti. Fırınım ve diğer ekipmanlarım için yeni bir yer aradık ve buraya yakın bir mekâna taşıdık. Ecdat Parkı’ndaki işletmemizde başlardaki talep uzun süre devam etmedi ve çok fazla durağan dönem geçirdik. Hayal ettiğimiz gibi fayda göremedik. Bırakmayı çok düşündüm ama bırakmamam konusunda çevremden ısrarlar vardı. Şimdilerde fırın atölyesi de artık düzene girdi. Eğitimlere devam ettim ve artık akışına bırakma kararı aldım. Ankara’ya gittim, mine ve cam üzerine yeni eğitimler aldım. Hiç aksatmadan eğitimlere gittiğim için beni kahraman misafir olarak kabul ettiler.

Bünyenizde hangi ürünler var ve müşteriler burada ne bulabilir?

Hammaddemiz olan camlar yurtdışından gelmektedir. Maliyetleri yüksektir ve maalesef Türkiye’de üretimi yoktur. Alevde şekillendirme ile hayvan figürleri ve bileklikler yapıyoruz. Üfleme cam dediğimiz borosilikatlı camlarla da semazen figürleri yapıyoruz. Tabi onları büyük ocaklarla oluşturuyoruz. Nar gibi figürleri de şov olarak yapıyoruz. Bir diğeri de füzyon cam dediğimiz küçük cam parçalarını kesip, büyük camlar üzerine dizayn ederek ve büyük fırınlarda eriterek estetik cam modelleri oluşturuyoruz. Ayrıca geri dönüşüm olarak soda şişelerini fırında eritip, üzerlerine dekor yaparak aksesuarlar yapıyoruz. Örneğin geri dönüşümlerden bir paspas oluşturduk. Bu tarz çalışmalarımız oldu. Ayrıca diğer atölyemizde altı tane ocağımız bulunuyor. Derslerimizi diğer atölyemizde veriyoruz.

Sosyal medya üzerinden de satış yapıyor musunuz?

Aslında sosyal medyada yoğun çalışabilsem satış yapılıyor. Mesela bir kere İzmir’de bir müşterim çok istedi ama kargoda kırılabileceğinden dolayı o riski alamadım. Tesadüfen o sıralarda İzmir’e gidecektim. Elimle götürmüştüm ve müşterimiz çok memnun kalmıştı. Sosyal medyada minelerden satış yaptım. Bir gün camdan meyve deneyim dedim ve çilek şeklinde figür oluşturdum. Instagram’da da paylaşım yaptım. Çok beğenildi devamını istediler. Çilekten tasarımların yoğun şekilde satışını yaptım.

Cam eğitimini almak için okuyucularımızın ne yapması gerekiyor? Öğrenciler sizi nasıl buluyor?

Cam için öncelikle bir merak olmalıdır. Parka gelen müşterilerimizin de buna merakı oluyor. Burada deneme yapıyorlar ve ocağın başında kendi bilekliklerini kendileri yapıyorlar. Gelen müşterilerimiz çok beğeniyor ve tekrar geliyor. Konya’da geçtiğimiz günlerde festival oldu ve orada tanıtım yaptık. Geçen sene KOMEK müdürümüze ısrarla eğitim vermek istediğimi söyledim. Sekiz öğrenciye hobisel bir eğitim verdik. Aynı zamanda da yine talep oldukça cam üzerine özel dersler vermekteyiz.

Konya’da cam sanatı ne durumdadır, sektör şehrimizde popüler midir?

Bu sektörde şehirde tek biz varız. Mesleğimizin temelleri aslında Konya’da atılmış. Mevlevi Derviş Mehmet Efendi, Sultan Selim zamanında Konya’dan İtalya Murano adasına gitmiş. Orada camı öğrenmiş ve gelip burada yaymaya başlamış. Aslen Konya bu işin merkezidir. Ama maalesef zamanla şehrimizde sektörde çalışanlar zamanla iş değiştirmiş. Konya’da bu işi yapan yalnız biz kaldık.

RÖPORTAJ: HÜSEYİN KOYUNCUOĞLU