Osman Uzunkaya

Osman Uzunkaya

AŞK, ÖZLEM ve ÖTESİ (48)

AŞK, ÖZLEM ve ÖTESİ (48)

                Gece saat on iki sularıydı. Müzdelife’de bulunduğumuz araziye sık aralıklarla dikilmiş devasa büyüklükteki direklerden sızan ışık huzmeleri etrafımızı muazzam bir şekilde aydınlatıyor, birazdan çıkacağımız Mina yolculuğunun heyecan ve gizemi yüzlerdeki mimiklerden dahi rahatça fark edilebiliyordu. Gecenin karanlığını yaran sadece ışık huzmeleri değildi. Hacıların bürünmüş olduğu beyaz ihramlar onlar hareket ettikçe adeta birer meşaleyi andıran ışık kümesine dönüşüyordu. Diğer taraftan etrafı dolduran insan yığınları ne dağ, ne taş ne de tepelere sığıyor, her yer adeta insan kaynıyordu. Hava sıcaklığı had safhaya ulaşmış, hafiften esen rüzgar çöl kumlarını sağa sola savurtmaya başlamıştı.

                Kafile başkanımız eline megafonu alarak tüm hacıların kendisini dikkatlice dinlemesini salık vermişti. Mina ve şeytan taşlamayla ilgili bazı bilgileri bizimle paylaşacağını ifade ederek sürdürdüğü konuşmasında;  “Bayramın birinci, ikinci ve üçüncü günlerinde Mina’da bulunan ve –büyük şeytan, akabe cemresi- orta şeytan, orta cemre-küçük şeytan, küçük cemre- diye adlandırılan üç taş kümesine usulüne uygun olarak taş atmak haccın vaciplerindendir. Bayramın birinci günü yani bugün büyük şeytana yedi, ikinci ve üçüncü günlerinde ise her üç şeytana yedişer olmak üzere toplam yirmi bir taş atacak,  taşlama büyük şeytandan küçük şeytana doğru yapılacaktır. Şeytan taşlama kötülükleri, hırsızlıkları, zulmü ve zorbalığı protesto etme anlamına gelmektedir. Şeytan taşlayan hacı bu hareketiyle şeytana ve şeytanın yoluna uyanlar ile bütün kötülüklere karşı dik bir duruş sergilemekte, kendisinin bundan böyle şeytana uymayacağını ortaya koymuş olmaktadır. Şeytan taşlamanın yapılışı ise şöyle olacaktır. Önce taşların atılacağı kümeye yaklaşılacak, atılacak taş sağ elin baş ve şahadet parmaklarının uçlarıyla tutularak –Bismillah Allahu ekber rağmen li’ş-şeytani ve hizbih- diyerek tek tek atılacaktır. Taşlar kümelerin üzerine veya kümeleri kuşatan havuza düşecek şekilde atılacak ve buna dikkat edilecektir.” Diyerek konuşmasını bitirmişti. Yürüyüş başlamadan önce kafilemiz normal yürüyecek olanlar  ve hızlı yürüyecek olanlar olarak  iki guruba ayrılmıştı. Hızlı yürüyecek gurup hemen önümüzde, eşimle birlikte içinde bulunduğumuz normal yürüyecek gurup ise onu takiben telbiye, tekbir ve dualar getirerek yürüyüşe başlamıştı.

                Kadını, erkeği, genci ve yaşlısı omuz omuza sırt sırta vermiş Mina’nın yollarına düşmüştük. Yol kenarlarına paralel olarak uzayan tepelere kurulmuş yüzlerce çadır göze çarpıyordu.Yürüyüşümüz belli bir tempoda ve düzgün bir biçimde devam ediyordu.Gurubumuzun önünde yürüyen hac şirketinin görevlileri büyük bir ihtimamla ellerindeki flamayı belli bir yükseklikte taşıyarak gurubumuza kılavuzluk yapıyordu.Gurup hocalarımız gurubumuzun diğer guruplarla karışmasını önlemek için gerekli tedbirleri alıyor, gurubumuzun yürüyüşüne nezaret ederek gurubumuzu kontrollü bir biçimde sevk ve idare etmeye çalışıyordu.

                Her milletten, her ırk ve renkten hacıyı barındıran yürüyüş gurupları neredeyse bir birleriyle iç içe geçmişti. Ancak gurubumuzun simgesi flamaları gözden kaybetmemeye çalışıyor, eşimin elini sıkıca tutarak içinde bulunduğumuz insan selinde kaybolmadan ilerlemenin mücadelesini veriyordum. Arada bir esen rüzgar kırk dereceyi bulan sıcaklığı alıp bir şamar gibi yüzüme çarpıyor, dayanılmaz bir hal alan susuzluğum tüm mecalimi alıp götürüyordu.Yürüyor, yürüyor ve yürüyorduk. Yer ve gök telbiye, tekbir ve dualarla inliyordu.  (Devam edecek)

                Selam,sevgi ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Osman Uzunkaya Arşivi
SON YAZILAR