Esra Doğan

Esra Doğan

Atatürkçü müsün, Tayyipçi mi? Şeriat mı Geliyor, Laiklik mi?

Atatürkçü müsün, Tayyipçi mi? Şeriat mı Geliyor, Laiklik mi?

Bu ülke ile derdi olanların vuracakları noktalar bellidir. Atatürkçü ya da Atatürk düşmanı yapmak isterler. İki seçenekten birini seçmek zorundasın, yoksa birbirine düşürürler, hiç şakaları yoktur. Tayyipçi ya da Tayyip reddiyecisi olmalısın. Değilsen, seni bir tarafa mensup yaparlar. Yanarsın.

Tutmadı mı?

Şeriat geliyor derler. Bundan sonra herkese zorla çarşaf giydireceği yalanıyla sessiz kalmayın körüğünü harekete geçirirler. İmam Hatiplerin çoğalmasını örnek gösterip “yavaş yavaş geliyorlar, tehlikenin farkında mısınız?” safsatasını kulaktan kulağa yayarlar.

Bu da mı olmadı?

Türk-Kürt ayrımına giderler. Kürtler üzerinde bir ezilmişlik psikolojisi oluşturup ülkelerine ve Kürt olmayanlara karşı kışkırtma politikası güderler. Kardeşi kardeşe düşürürler.

Sıradaki?

Terör denilen belayı sararlar başımıza. Vatan mefhumunu içselleştirememişleri toplarlar, ellerine birer silah verir, eğitir, sonra vatanımıza saldırmalarını sağlarlar. Anaların canını yakarlar, Mehmetçiğimizi şehit ederler. O da yetmez, içerden iş birlikçileriyle planlar yapıp masum insanların canlarına kastederler.

O da mı olmadı?

Laik misin, değil misin? Laiklik elden gidiyor naraları attırırlar, okullardan “Zorunlu din dersleri kaldırılsın”a kadar gider.

Sonra?

Başörtülüler başı örtülü şekilde okuyamaz, kamu kurumlarında çalışamazlar. Asker olan evladını görmek için kışlaya giden anneler duvarda asılı “Başörtülüler ve köpekler giremez!” yazısıyla muhatap bırakılır. İlim tahsil etmek isteyen başörtülü öğrenciler okul kapılarında çevik kuvvet ile karşı karşıya kalır.

Dahası!

Sağcı, solcu, ülkücü, anarşist kavgası…

Sarık mı şapka mı ikilemi…

Ve daha niceleri…

Tüm bunlar hep bize zarar verdi. Maksat bizim canımızı yakmak, kasıt bizim canımızdı. Bizim analarımız ağladı, biz üzüldük, biz kırıldık, biz incindik.

Bizimle derdi olanlar derdi bize salıp gitti, o dertle cedelleşen yine biz olduk.

Yüzde doksan sekizi Müslüman olan bir ülkeyiz. Onlar için her zaman potansiyel suçlu konumundayız. Onlardan değilsek muhatap almazlar; çünkü önceliklerimiz farklı…

Kendileri dışında hiçbir ülkenin onmasını istemezler. Yalnız Türkiye için şartlar değişti. Şimdi bizimle de olamıyorlar, bizsiz de. Bu durumdan hoşnut oldukları da söylenemez.

Yapılan planlamalar bizim farkındalığımızı artırmak değil, bizi parçalama amaçlı. Bizim şucu ya da bucu olmamız zerre kadar önemli değil onlar için. Onlar bir fitne tohumu serpiyorlar, filizlenmesini bekliyorlar.

Bu dün, bugün olan bir mevzu değil, süregelen bir haldir ve devam da edecektir. Önemli olan bizim duruşumuz!

Farklı millletleri asırlarca bir arada tutan ecdadın torunları olarak bizler, bir olup birbirimizi kollar, ocu bucu diye birbirimizi ötekileştirmeden yaşarsak sırtımız hiçbir zaman yere gelmez.

Dün düşmanlarımızın birçoğu mertti, şimdi düşmanın da namerdiyle mücadele ediyoruz. İşimiz zor, en azından biz birbirimize sahip çıkalım.

Yakın tarihte de gördük ki; bizim bizden başka dostumuz iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar. Kaç yüzü olduğunu bilmediğimiz dost görünümlüler de kol geziyor. Baksan hiç düşmanımız yok sanırsın, pişkinliğe devam ediyorlar. Arkanı döndüğün anca hançerlemek için yarıştalar.

Allah devletimizi ve milletimizi her türlü düşmandan daima korusun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esra Doğan Arşivi
SON YAZILAR