Avukat Özkan Öztürk: Duvara çarptılar

Avukat Özkan Öztürk: Duvara çarptılar

Tutuklu bulunan Hidayet Karaca, Yurt Atagün, Ramazan Arslan ve diğer 75 polisin tahliyesi için yapılan kumpası “Bir hukuk cinayeti” olarak nitelendiren Her yerde Adalet Platformu Kurucu Başkanı Av. Özkan Öztürk, “Bu olay malum yapının yargıda hala etkin ve güçlü bir pozisyonda olduğunu göstermiştir” dedi.  

 

Karaca, Atagün ve Arslan ile diğer tutuklu polisler için yapılan hukuk operasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu anlamında yetkisi ve görevi olmadığı halde bilinçli bir şekilde yetki aşımı yoluyla görevlerini kötüye kullanan ve bu hukuk dışı kararlara imza atan hakimlerin öncelikle hiç vakit kaybedilmeden görevi kötüye kullanma suçlarından dolayı yargılanmaları gerekmektedir. Ceza muhakemesinde reddi hakim müessesesi düzenlenmiştir. Ve bu reddi hakim talip edildiğinde ret dilekçesi reddi istenen hakimin bağlı olduğu mahkemeye verilir. Yani davaya bakan, soruşturma aşamasında tutuklamaya veya tahliyeye ilişkin istemleri karara bağlayan sulh ceza hakimleri bireysel olarak ret edilir. Ve ret gerekçeleri de kanunda açıkça yazılmıştır.

 

avukatozkanozturk-(1).jpg

 

Kanun bu noktada nasıl düzenlenmiştir?

Ceza muhakemeleri usulü kanunumuzda hakimlerin topluca ret müessesesi düzenlenmemiştir. İstanbul adliye sarayında 10 tane sulh ceza hakimi vardır. Tutuklu sanıkların avukatları sulh ceza hakimliklerinden tahliye kararını alamayacaklarını bildiklerinden dolayı İstanbul nöbetçi 29. Asliye ceza mahkemesine başvurarak reddi hakim başvurularını yapmışlardır.  İstanbul nöbetçi 29. Asliye ceza mahkemesine bu reddi hakim başvurularını kabul ederek tahliye konusunda 32. Asliye ceza mahkemesini görevlendirmiş, İstanbul 32. Asliye ceza mahkemesi sanıkların tahliyesine karar vermiştir.

Kararı ve bu konuda yaşanan süreç hakkında neler söyleyeceksiniz?

Evvela şunu beyan etmek gerekirse bu karar mutlak butlan niteliğindedir. Hukuki olmaktan uzaktır. Verilen karar yasal mevzuata uygun değildir. Yok hükmünde bir karardır. Bu sebeple İstanbul 10. Sulh ceza mahkemesi hakimi sanık avukatlarının ve ilgili hukuka aykırı işleri yapan mahkemelerin kararlarının geçersizliğine ilişkin gerekçeli karar yayınlayarak beyan etmiş olduğumuz bu hususları hukuki gerekçelerini de belirterek tahliyelerin gerçekleşmemesi noktasında kararı hüküm altına almıştır.

Bu noktada gayri hukuki durum aşikar diyorsunuz yani?

Burada ilginç olan şudur, İstanbul 29. Asliye ceza mahkemesi malum yapıya yönelik yapılan ve aralarında dönemin polis müdürlerinin ve özel bir tv kanalının genel yayın yönetmeninin de bulunduğu ve terör örgütü noktasında yürütülen soruşturmadaki sanık vekillerinin yapmış olduğu başvuruları reddi hakim konusunda yapılan başvuruları 29. Asliye ceza mahkemesi bu başvuruların tamamını kendi bünyesinde tutarak yani yapılan başvuruların tevzi edilerek değişik asliye ceza mahkemelerine dağıtılması gerekirken 2015/92 değişik iş sayılı dosya üzerinden kendisini yetkili kılarak reddi hakim taleplerini kabul etmesi az önce söylemiş olduğum gibi hukuka aykırıdır. 29. Asliye ceza mahkemesi yetki ve görev aşımı yapmıştır.

Neden gayri hukukidir biraz bunu açabilir misiniz?

18 Haziran 2014’te yürürlüğe giren 6545 sayılı kanunun 74. Maddesiyle ceza muhakemesi kanununun 268. Maddesinde yapılan değişiklik açık ve nettir. Yani sulh ceza hakiminin kararlarına karşın itiraz da yetkili hakimlik bir üst sulh ceza hakimliğidir. Örneğin istanbulda 10 sulh ceza hakimliği olduğunu düşünecek olursak, üçüncü sulh ceza hakimliğine yapılacak bir başvuru reddedildiği halde tutuklama ve tahliyeye ilişkin bu itiraz bir üst sulh ceza hakimliğine yani 4. Sulh ceza hakimliğine yapılır. Halbuki yaşanan hadisede bu usul yolu terkedilmiş topluca  reddi hakim talebi hukuka aykırı bir şekilde yapılarak yine hukuka aykırı bir şekilde tahliye süreci yaşanmıştır. Yine 5271. Yasamızın 26. Maddesi, 6545 sayılı yasamızın 45. Maddesi, 5235 sayılı yasanın 10. Maddesi sarihtir. Bu hususlar düzenlenmiştir. İşlem hukuki olmaktan uzak sanık avukatlarının da bu şekildeki işlemleri de doğru ve hukuki olarak görmediğimi beyan etmek istiyorum. CMUK 7. Maddesine göre de yetkisiz olarak verilen kararların hükümsüzlüğü açık olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla tutuklu sanıkların tahliye edilmemeleri yönünde verilen kararda doğrudur.

Buradaki asıl amaç konusunda sizin görüşünüz nedir?

Söz konusu sanıkların ve sanık avukatlarının ve yargı içerisindeki malum yapıya ait güçlerin bu karar ile nihai amaçları da bellidir. Türkiye’de yargı kararları uygulanmıyor şeklinde bir algı operasyonunun mensup medya tarafından ısrarla sürdürüldüğü de görülüyor. Halbuki burada yarı kararından ziyade keyfi bir karar vardır, hukuka aykırı bir karar vardır. 17-25 Aralık sürecinden sonra yargı mensuplarınca yargı yeniden iğfal edilmeye çalışılmıştır. Gerçekleştirilen bu eylemleri ve bu süreci ikinci kez yargısal bir kaotik eylem olarak değerlendiriyoruz.

 

avukatozkanozturk-(3).jpg

 

Devletin ve yetkili kurulların bugüne kadarki tavırlarını ve bundan sonra yapmaları gerekenler nelerdir?

Burada özellikle altını çizmek istediğim hususlardan biri şudur; hiç vakit kaybedilmeden tüm kamu kurum ve kuruluşlarına ve özellikle yargımıza sızmış kripto ve devlet içerisinde devlet şeklinde çalışan bu illegal yapılanmalarla mücadelede hiçbir esnekliğe ve tavize gidilmeden en etkin ve hızlı bir şekilde mücadele etmemiz gerektiğini bu anlamda siyasi otoriteye açıkça yeniden çağrıda bulunmak istiyorum.  İkinci hususta da belirtmek isterim ki; bu yapının en güçlü olduğu alan yargıdır. Son HSYK seçimlerinde bu net bir biçimde ortaya çıkmıştır. 17-25 Aralık süreci ve son yaşanan olayı dahi düşündüğümüz zaman hala bürokratik aklın bu yapıyla mücadelede yeterince performans sergileyemediğini söylemek mümkündür. Bu tip yapılanmalarda belirli sürelerde devlet içerisine sızmış bu yapı mensupları belli bir süre köşeye çekilse de belli dönemlerde harekete geçtikleri görülmektedir. Dolayısıyla bu yapıya mensup kişilerin özellikle yargıda barındırılmaması gerektiğini düşünüyorum.  Etkin mücadele için daha sert tedbirler alınması gerekliliğine inanıyorum. Yoksa yapının bundan sonrada her ne şart altında olursa olsun, her ne şekilde olursa olsun Türkiye’nin üzerinde bir kara bulut gibi dolaşmaya devam edeceği aşikardır. Bundan önceki dönemde olduğu gibi hukuk çerçevesinde her türlü önlemi alıp yapının baş aktörlerinin ve yargı başta olmak üzere tüm uzantılarının hatta ekonomi ve medya ayaklarının da çökertilmesi gerekmektedir.

 

İSMAİL POÇAN / YENİ HABER