Ayşe Türkmenoğlu gündemi değerlendirdi

AK Parti Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu, kameralar karşısına geçerek Konya ve ülke gündemini değerlendirdi.
Ayşe Türkmenoğlu gündemi değerlendirdi

Basın toplantısında Ayşe Türkmenoğlu’na AK Parti İl Başkan Yardımcısı Zerrin Özel ile İl Yönetim Kurulu Üyesi Candan duran da eşlik etti.

 

İşte Türkmenoğlu’nun basın toplantısından öne çıkan başlıklar ve ayrıntıları…

 

SORUŞTURMA KOMİSYONU KARARI

 

Hepimizin bildiği gibi 4 eski bakan ile alakalı TBMM de kurulan soruşturma komisyonu 5 ocak 2015 tarihinde yaptığı oylama ile 9’a karşı 5 oyla eski bakanların Yüce Divana sevklerine gerek olmadığı konusunda karar almıştı. Bu kararın ardından 20 Ocak Salı günü yapılan birleşimdeki gizli oylama ile yine 4 eski bakanın Yüce Divana Sevkine gerek olmadığı TBMM Genel Kurulunca kararlaştırılmıştır.

 

Burada öncelikle Komisyonun yaptığı oylama sonrasında AK Parti üyesi milletvekillerine yönelik hakarete varan beyanlar ile ilgili konuşmak istiyorum.

 

Benim de üyesi olduğum komisyonun üyesi AK Partili milletvekilleri eleştiri denilemeyecek kadar büyük hakaretlere maruz kalmıştır. Zaten komisyonun kararından önceki çalışmalarında özellikle basın yoluyla üyelerin kararına yönelik etkileme çalışmaları yapılmış, toplum üzerinde de çıkabilecek sonuca yönelikalgı operasyonu yürütülmüştür.

 

Komisyon üyeleri olarak bizler verdiğimiz kararda vicdanen herhangi bir rahatsızlık hissetmiyoruz. Zira tüm bilgi ve belgeler tarafımıza ulaşmış ve tamamını incelenmiştir. Ayrıca konu ile alakalı komisyon kurulmasından önce de yargıdan çıkan bir takipsizlik kararı olduğunu da unutmamak gerekir.

 

Bir de özellikle benim komisyonda yapmış olduğum açıklamalar üzerinden tarafıma yapılan eleştirilere yönelik, daha önce birçok kez açıklama yapmış olmama rağmen hala dile getiriliyor olması sebebiyle bir kez daha açıklama yapmak istiyorum. Komisyonda sarf etmiş olduğum bir cümle üzerinde sürekli olarak acıklama yapıldı. Bakanların tüm suçlamaları kabul etmeleri halinde dahi benim üzerimde makul şüphe oluşturmadığını ifade ettiğim söylenmektedir.

 

Komisyonda yapmış olduğum açıklama esnasında kabul oyu veren 5 milletvekilimiz de oradaydı ve ne söylediğimi gayet net bir şekilde anlamışlardı. Burada yapılan her zaman olduğu gibi yine ifadenin bir kısmının kullanılmasıyla algı oluşturmaya çalışılmasıdır.

 

Orada benim ifade ettiğim olay, 4 eski bakanın soruşturmada adı geçen şahıs ile telefon görüşmelerini yaptıklarını kabul etmeleri hususudur ki, zaten bakanlar bu konuda herhangi bir yalanlamada bulunmamışlardır. Komisyonda benim ifade ettiğim ise bakanların söz konusu telefon görüşmelerinde suç teşkil edecek herhangi bir görüşme yaptıklarına dair herhangi bir ifadelerinin olmaması, soruşturma konusu olabilecek bir görüşmenin yapıldığına dair delil olmamasıdır.

Bir bakanın herhangi bir vatandaşla ya da bir iş adamı ile konuşması kadar doğal ne olabilir. Bizlerin telefon numarası da neredeyse her vatandaşımızda var. Farz edelim ki bir kişi beni aradı bir şeyler sordu istedi, kapattı. Ve ardından diyelim ki gitti bir suç işledi, şimdi ben bir o kişiyle telefonda konuştum diye onun suçuna ortak mı olacağım. Kaldı ki soruşturma komisyonuna konu olayda yargıda verilmiş bir cezai karar dahi yok. Böyle bir mantık olamaz.

 

Yapılan hakaretlere karşı yasal haklarımızı sonuna kadar kullanacağız.

 

 

PARALEL YAPI VE TUTUKLU GAZETECİ İDDİALARI

 

Ülkemizde maalesef son zamanlarda devlet içinde bir takım yapılanmaların varlığına şahitlik ediyoruz.

 

17ve 25 Aralık 2013 de ülkenin seçilmiş meşru hükümetine karşı yapılan operasyon hepimizin malumu. Biraz önce soruşturma komisyonundan bahsetmiştim. Muhalefet ve paralel yapıya yakın kesim sürekli olarak iddiaları dile getirirken, nedense dönemin başbakanı diye hazırlanan fezlekeleri görmezden geliyor.

 

Aşikar olan şudur ki, 17 ve 25 aralık operasyonları açık bir darbe girişimidir.Ülkede ikballerini sürekli olarak bir takım güçler eliyle sağlamaya çalışanlar, birçok kez bu emellerine ulaşmışlardı. Ancak şu an Cumhurbaşkanımız olanSn.RecepTayyip Erdoğan, hükümet ve halkımızın dik durmasıyla bu sefer amaçlarına ulaşamamışlardır.

 

Meşru hiçbir hükümet iktidarına ortak olacak, adı ya da şekli ne olursa olsun paralel olur başka bir şey olur, herhangi bir yapılanmaya kendisinin değil halkının ikbali için müsaade edemez ve etmemelidir.

 

Söz konusu yapılanmalar kimin hizmetinde olurlarsa olsunlar hukuk karşısında hak ettikleri cezalara çarptırılacaktır. Ülkemizi, kimsenin uzaklardan, kapalı kapılar ardından çıkarları için hesap yapanların şekillendirmesine müsaade etmeyeceğiz.

 

Paralel yapıya yönelik operasyonlarda ya da daha önceki operasyonlarda gazetecilerin gözaltına alınmasına yönelik son derece ağır eleştirilere maruz kalıyoruz. Sizler de gazetecisiniz. Sizler buradasınız ve devletle herhangi bir sorun yaşamıyorsunuz. Mesleğine bakılmaksızın herkesin vazifesini hukuk kuralları çerçevesinde yapması gerekmektedir, ayrıca kimsenin mesleki kimliklerini işledikleri hukuksuzluklara kalkan etme hakkı yoktur.

 

Adalet Bakanımız Sayın Bekir Bozdağ’ın geçen Perşembe yaptığı bir açıklamayı hatırlatmak istiyorum.

 

Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi Türkiye’de cezaevlerinde gazetecilik faaliyeti nedeniyle tutuklu hiçbir gazeteci yoktur. Suçlar başka suçlardır, gazetecilikle ilgisi olmayan faaliyetlerdir.

 

Eğer cezaevinde gazetecilik faaliyeti sebebiyle tutuklu ya da hükümlü biri varsa bunu, “VARMIŞ” la geçiştirmemek, isimlerini de belirtmek gerekmektedir.

 

FRANSA’DA YAŞANAN CHARLİE HEDBO BASKINI VE YANSIMALARI

 

Hepimiz fikir özgürlüğü açısından yapıldığı iddia edilen karikatürlerin daha önce nelere sebep olduğuna pek çok kez şahit olduk. Ne yazık ki, ülkemizde söz konusu karikatürlere daha önce sert tepki veren ve toplumda muhafazakâr olarak bilinen bazı basın kuruluşlarının, iktidar ile arası bozulunca fikir özgürlüğü fikrine dönüş yapmasını ibretle izledik. Bunu özellikle dile getirmek istiyorum. Demek ki fikirleri gerçek değilmiş.Müslüman şartlara göre fikir değiştirmez diye düşünüyorum.

 

Manevi değerleri aşağılamak onlara hakaret etmek fikir özgürlüğü olarak değerlendirilemez. Medeni olduğunu iddia edenlerin hakaretle eleştiri ya da fikir özgürlüğü kavramlarını dahi anlamamış olması da ayrıca çok enteresandır.

 

Hiç kimsenin fikir özgürlüğü adı altında kutsallarına değerlerine hakaret etmesine izin vermemeliyiz. Bu sadece İslam dini ile ilgili değildir. Bizim atalarımız hükmettikleri topraklarda hiçbir inanışı yıkmamış bilakis korumuştur. Öyle olmasaydı şu an 3 kıtada bu kadar zengin bir kültüre rastlanması imkânsız olurdu.

 

Karikatürler fikir özgürlüğü olamaz. Aleni bir şekilde hakaret edilmiştir. Ancak bu filli müdahale hakkını vermez. Zaten sonuçta maalesef kaybeden yine İslam, kazanan yine İslamofobi oldu.

 

            Şayet İslam dini ve milletimiz bu hoşgörü ikliminin kaynağı olmasaydı Medeniyetler ittifakı gibi bir çalışmanın baş aktörü olarak bu ülkenin yöneticileri seçilemezdi.

 

            Fransa’da yaşanan olay, aynı zamanda Avrupa’nın, küreselleşmeye başlayan dünyada başı çektiğini iddia ederken, küreselleşmeyi sadece ucuz iş gücü ya da kaynakların sömürülmesi olarak anlamasının bir sonucudur. Dikkat edilecek olursa eylemi gerçekleştirenler, Fransa’nın yıllarca sömürdüğü ve hatta hala el altından kontrolü altında tuttuğu ülkelerden gelen, kendi vatandaşlarıdır.


         

DÜNYADA TERÖR SORUNU

 

Türkiye terörün her türlüsüne karşıdır. Başbakanımız Paris’teki yürüyüşe Türkiye’nin demokrasi ve insan haklarına olan saygısını göstermek için katılmıştır. Bizim tavrımız son derece açık ve nettir. Terör nereden, kimden ve hangi amaçla gelirse gelsin her türlüsünü lanetlememiz gerekmektedir.

 

Biz inancımız gereği de, politik anlayışımız gereği de bir insanı öldürenin bütün insanlığı öldürmüş olduğuna inanan bir medeniyetin çocuklarıyız. Terörist bir kişi bile öldürse aslında bütün insanlığa karşı bir suç işlemiş oluyor. Biz, bu anlamda teröre karşı hep beraber durmak durumundayız. Burada gerçekten barıştan yana olan fikirlerimizi her platformda dile getirmemiz lazım.

 

Ne adına olursa olsun, İslam adını kullanıyor dahi olsa tasvip etmediğimiz bir karikatürü yayınladı diye herhangi bir kimseyi bırakın basıp öldürmeyi, yakmayı yıkmayı, bir fiske bile vuramayız. Siyasi olarak mücadele ederiz, yanlış yaptıklarını ortaya koyarız. Zaten bunu göstermek için bu anlamda insan haklarına, demokrasiye olan saygımızı göstermek için Fransa’da olduk. Ama bu insanların yaptıklarının arkasındaki provokasyon ihtimallerinin neler olduğunu bilmiyor ve anlamıyoruz anlamına gelmemektedir.

 

Bizim için DEAŞ da PKK da terör örgütüdür. Şiddeti bir yöntem olarak kullanan ve 30 yılı aşkın sürede 40 binin üzerinde can kaybına yol açan PKK da DEAŞ gibi terör örgütüdür. Bu örgütün DEAŞ'a karşı savaştığını iddia ederek kendisine meşruiyet kazandırma çabalarına izin verilemez.

 

Son günlerde gerek içerde gerek uluslararası medya da ve uluslararası toplumun bazı kesimlerde zaman zaman bu örgüte karşı yeni bir anlayış gerçekleştirilmeye çalışıldığı gözlenmektedir. Unutulmamalıdır ki terör terördür. Fırsatı bulduğunda her zaman şiddete yönelir.

 

Türkiye neredeyse her zaman uluslararası toplumun terör örgütü konusunda ayrımcılığına maruz kalmıştır. Biz başta PKK terör örgütü olmak üzere uluslararası toplumun terör örgütü konusunda çifte standartlı yaklaşımından çok acı çektik. Bugün de terör örgütü konusunda insanlığın önünde ki en büyük sınamalardan birisi bu çifte standarttın aşılmasıdır.

 

Dünya da, özellikle batıda teröre karşı ciddi bir çifte standart görüyoruz. Myanmar’da Budistlerin katlettiği Müslümanları göremezden gelen batı, bu teröre Budist terörü demezken, İsrail’in katlettiği onca Müslümanı görmeyip Yahudi ya da İsrail terörü diyemezken, sözde Müslüman kimliğiyle katliam yapılınca hemen İslami Terör yaftasını yapıştırabiliyor. Bize göre ne Budist terörü, ne Yahudi terörü, ne de İslami Terör vardır. Terörün dini, milleti yoktur, olamaz, olmamalıdır. Batı dünyasının gördüğü ancak görmek istemediği bu gerçeği görmesinin zamanı geldi de geçiyor bile.

 

 

CİZRE OLAYLARI- ÇÖZÜM SÜRECİ

 

Cizre’ de bir süredir bir takım olaylar yaşandığınız gözlemliyoruz. Buradaki olaylarla bağlantılı olarak İstanbul’da da bombalar bulunmakta. Hepimizin görmesi gereken şudur; burada bir oyun hazırlanmakta ve sahneye sunulmaya çalışılmakta. Bu olaylara karşı dikkatli ve sağduyulu yaklaşmamız gerekiyor.

Cizre’de yaşanan olaylar İç Güvenlik Reformu ve Özgürlüklerin Korunması Reformu paketinin önemini ortaya koymaktadır diye düşünüyorum. Sayın başbakanımızın da ifade ettiği gibi, bu paket “Demokrasi, çoğulculuk herkesin her yerde farklı kanaatlere sahip olmakla birlikte siyaset yapabilmesi, görüş beyan edebilmesi hakkı” anlamına gelmektedir.

Ülke olarak, Cizre'ye şu veya bu şekilde sızmak ve orada huzursuzluk çıkararak, Suriye ve Irak’taki ateş çemberine Türkiye’yi de almak isteyen provokatörlere karşı her türlü tedbiri almaya kararlıyız. Ülkemizin ve insanımızın huzurunun kaçırılmasına, uzun zamandır uğraştığımız ve ulaşmak üzere olduğumuz kardeşlik ortamının engellenmesine izin vermeyeceğiz.

Birileri yüzlerine maske takarak, başka yöntemlerle terör estirerek belli bölgelerde, mahallelerde bütünüyle farklı düşünenleri oralardan uzaklaştırma, tasfiye etme yoluna giderlerse buna izin veremeyiz.

Ayrıca bu olaylar üzerinden özellikle paralel yapılanmanın hangi kanallarla bu olayları daha da abartarak, toplumda huzursuzluk çıkarma çabası içinde oldukları da gözümüzden kaçmamaktadır.

            Birileri geçmişte yaşanan bazı olayları hükümetimize yıkarak ortalığı karıştırmaya çalışmaktadır. Örneğin Uludere de yaşanan elim olay. Uludere’nin sorumlusu hükümet ya da asker değil, “terör”dür. Son yıllarda terör örgütünün yandaşları bu ve benzeri olayları bahane ederek Cizre ve birkaç ilçeyi pilot bölge olarak tayin etti. Devlet bu tür girişimlere müsaade etmeyecek asayişten ödün vermeyecektir.

 

SEÇİM ÇALIŞMALARI

 

Bu sene haziran ayında genel seçimlere gideceğiz. Daha önce de dile getirdiğimgibi AK Parti de seçim hazırlığı diye bir şey yoktur. Zaten her zaman seçimlere hazır bir partiyiz. Çünkü AK Partili olarak sadece seçim zamanı insanlarla yüz yüze gelen siyasetçilerden değiliz.

 

Başbakanımız, Bakanlarımız ve milletvekillerimiz sürekli olarak vatandaşımızla iç içe, milletimizle gönül gönüle. Tüm teşkilatlarımız necip milletimize hizmet için tüm mesaisini harcamaya devam etmektedir.

 

Zaten yıllardır olduğu gibi 2015 seçimlerine de hazır olarak gireceğiz ve halkımızın büyüyerek artan desteğini alacağımıza inancımız tamdır.

 

            Saygıdeğer basın mensupları, büyük ve güçlü Türkiye’nin yakın olduğu, çok güzel günlerin bizi beklediği inancıyla hepinizi saygıyla selamlıyor, hayırlı çalışmalar diliyorum.