Ömer Kocabaş

Ömer Kocabaş

Bahar ve İbrahim Tenekeci

Bahar ve İbrahim Tenekeci

Bu yıl kış çok çetin geçmediğinden baharın kıymetini tam anlamıyla bilemedik. Nisan ayını yarıladığımız şu günlerde tabiat tam anlamıyla uyanmaya başladı. Tabi ki şehrin koşuşturması ve beton bloklar arasında bahardan bizim nasibimize ne kadarı düşüyorsa onunla idare ediyoruz. Biraz olsun çemberin dışına çıkarak, gerçek bahara ulaşmaya çalışmak o kadar zor olmamalı.

Şehir insanı, baharın geldiğini belediyelerin park ve bahçelere diktiği, lale vb. çiçeklerden, cadde ve sokaklarda nedense çok az olup, müstakil ev ve site bahçelerine mahkûm edilen meyve ağaçlarının çiçek açmasından ve günlerin her gün biraz daha uzamasından anlayabiliyor. Köyü, hafta sonu şehir dışına çıkmaya imkânı olanlar çok şanslılar. İlkbaharın tadını gündelik hayatın rutini içerisinde fark edebilmek çok zor. Zaten günün büyük bir kısmını kapalı mekânlarda çalışarak geçiriyoruz. İş çıkışı koştur koştur eve kendimizi zor atıyoruz. Genelde televizyon karşısında pinekleyerek günü tamamlıyoruz. Aynı şeyi günlerce rutin bir şekilde uygulayınca da bu durum bize çok doğal gelmeye başlıyor. Pazar günleri belediyelerin yapmış olduğu steril piknik yerlerinde mangal yapınca doğa ile buluştuk diye kendimizi kandırıyoruz.

Hâlbuki baharla birlikte tabiat uyanırken bizde zihnen ve bedenen uyanıp, yeni bir başlangıç yapabiliriz. Öyle kişisel gelişim zırvası olsun diye söylemiyorum. Hazır üç aylarında içindeyken baharla birlikte yıllardır kafamızda kurduğumuz fakat nefsimizin de etkisiyle sürekli ertelediğimiz başlangıçları yapabiliriz. Bu başlangıç sabahları erken kalkıp yürüyüş yapmak, kitap okumak, ibadet etmek de olabilir. Akşamları TV karşısında mahkûm olmaktansa ailecek farklı şeylerde yapmak olabilir. Ya da iş, okul ve özel hayatta rutinin dışına çıkıp yeni bir başlangıç yapmakta… İşte neyse zihnimizden geçen, onun için ilk adımı baharın vesilesiyle çok rahat atabiliriz. Yeter ki niyetimiz olsun…

Bahar deyince aklıma hep şair İbrahim Tenekeci gelir. Onun Geldik Sayılır isimli kitabı tam içinde bulunduğumuz günlerde okunacak kıymetli bir eser. İnsanın bu kitabı okuduktan sonra çiçeğe, ağaca, tabiata bakışı değişiyor. Arkadaşlarını organize edip, seyahate çıkıp, dağda kamp kurma isteği duyuyor. Bu kitapla ilgili şöyle bir anım var. İbrahim Tenekeci’nin kitabını geçtiğimiz aralık ayında almıştım. Merak ettiğimden dolayı o dönem okumak istiyordum. Araya başka kitaplar girince bugüne kalmıştı. Bunda da bir hayır varmış. Baharı yaşadığımız şu günlerde ağırlıklı olarak baharın bütün güzelliklerini anlatan gezi yazılarından oluşan bu kitabı okumak ayrı bir keyif oldu.

İbrahim Tenekeci sayesinde benim gibi ağaçları bırakın gövdelerinden, yapraklarından bile tanıyamayan, hangi çiçeğin hangi mevsimde açtığından bir haber olan biri bile az çok bir şeyler öğrenebildi. Tenekeci baharı şöyle tanımlıyor; “Bahar sabahtır, yeniden başlamanın adıdır. Biliriz ki Allah, yeniden başlayanların yardımcısıdır.” Kitapta İbrahim Tenekeci’nin Konya seyahatiyle ilgili bir yazısı da var. O bölümden ilginç bir alıntı yapmak gerekirse “Konya’da yokuş yok. Yürürken nefesiniz hiç kesilmiyor, dolayısıyla açılmıyor. Bu ilginçtir, daha da yoruyor sizi. Yine, nişan alabileceğiniz, işaret olarak kullanabileceğiniz bir yükselti olmadığı için, yön duygunuz acemileşiyor. Bulmak bazen ciddi bir mesele haline gelebiliyor.”

İbrahim Tenekeci’nin Geldik Sayılır isimli kitabının okumanın tam mevsimi. Günlük yaşamanın telaşesinden kurtulup, yeni bir başlangıç yapabilmek için, insanın nefesini açan, ihtiyaç duyduğu desteği sağlayıp yönlendiren değerli bir eser. İnşallah bahar herkes için yeni başlangıçlara vesile olur.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi
SON YAZILAR