'Batı medyasından sistemli algı operasyonu yapıldı'

Uzmanlar, FETÖ darbe girişimi sonrası Batı medyasının yaklaşımlarıyla, Erdoğan üzerinden Türkiye'ye karşı sistemli algı operasyonuyla Türkiye'nin gücünü içeriye kanalize ederek dış politikada sesini kısma amacı taşıdığını söyledi.
'Batı medyasından sistemli algı operasyonu yapıldı'

Uzmanlar15 Temmuz'da gerçekleşen Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) darbe girişimi sonrası Batı medyasının yaklaşımlarıyla, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerinden Türkiye'ye karşı sistemli algı operasyonu yaptığını ve kritik dönemden geçen Ortadoğu'da Türkiye'nin gücünü içeriye kanalize ederek dış politikada sesini kısma amacı taşıdığını söyledi.

FETÖ'nün darbe girişiminin Batı medyasında, ülkenin demokrasi savaşı verdiğini vurgulamak yerine, sadece "kendi seçmenlerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sahip çıkması" şeklinde yer almasını da eleştiren uzmanlar, o tarihten itibaren Batı'nın izle-gör politikası uygulayarak ortaya çıkacak konjonktüre göre tutum almayı tercih ettiğini belirtti.

​AA muhabirine konuşan Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Başkanı Şaban Kardaş, Batı medyasının FETÖ'nün darbe girişimine karşı tutumuna tepki göstererek, "Bu tutum, Türkiye’nin demokratik tecrübesi ve Ortadoğu’daki demokrasi tartışmaları açısından Batı medyası üzerinde çok büyük kara bir leke.” dedi.

''Türkiye'nin gücünü etkisini ve sesini kısmayı amaçladılar''

Kardaş, Batı medyasının bu tavrıyla kritik bir dönemden geçen Ortadoğu’da Türkiye’nin enerjisini içeriye kanalize edip tökezlemesini sağlayarak dışarıda Türkiye’nin yeni oluşan bölge realitesinde rolünü, gücünü, etkisini ve sesini kısmayı amaçladığını vurguladı.

15 Temmuz ve sonrasında sadece Batılı medya organlarında değil bazı hükümet ve kurumların tepkisinde de ikircikli bir tavır görüldüğünü belirten Kardaş, şöyle konuştu:

“Yani darbe girişimini demokrasiyi kesintiye uğratmayı hedefleyen anti demokratik eylem olarak tanımakta, kınamakta çekindiler. Burada bir anlamda 'bekle ve gör' tavrı olduğunu görmek mümkün. Darbe girişiminin başarıya ulaşması halinde ortaya çıkacak yeni siyasi konjonktürü kabul edeceklerini yansıtan bir tavır vardı. Öte yandan Batı medyasının bu darbe ve bu darbeyi yapanların Türkiye’deki demokrasiye, Türk toplumuna ve Türkiye’nin siyasi yapısına tehditini küçümsediklerini düşünüyorum."

Şaban Kardaş, Ankara’da bir grup yabancı gazeteciyle de görüştüğünü, Türkiye’deki daha önceki eğilimlerin önüne geçileceği ve darbeden demokratik anlamda bir hayır çıkacağı şeklinde naif bir tavır izlenimi edindiğini aktararak, “Hatta birisi bu sabah bana 'Bu darbe anti demokratik miydi?' şeklinde bir soru soruyor. Yani darbeden demokratik bir sonuç çıkabileceği ihtimalini benimsediklerini görüyoruz. Bu çok vahim bir durumdu, vahim bir okumaydı. Maalesef genel tavır buydu.” diye konuştu.

Türkiye’nin 15 Temmuz öncesinde de gerek MİT tırlarının durdurulması ve gerekse Suriye politikasında uluslararası medyada ve düşünce kuruluşları nezdinde ciddi negatif kampanyayla karşı karşıya kaldığını vurgulayan Kardaş, şunları kaydetti:

“Bütün bunlara karşın Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM), Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü (KDK) ve diğer kurumlar nezdinde verilmeye çalışılan bir tepki var. Burada Türkiye’nin dışarıdaki medya algı kampanyalarına, operasyonlarına verdiği tepkiyi ve bunun etkinliğini değerlendirirken şu hususu göz önüne almak gerekiyor: Gerçekten dışarıda insaf sınırlarının çok ötesinde Türkiye’ye karşı bir dezenformasyon kampanyası var. Bazen bu çapta, bu kadar farklı cephelerden gelen negatif kampanyaya cevap vermek artık makul sınırların ötesinde gözü dönmüş bir şekilde dalga geldiği için zor olabiliyor ama biz bu konuda alınacak önlemlere ilişkin toplantı ve çalışmalarımıza devam ediyoruz.”

"Aman, Türkiye kurtuluyor' tarzı yayınlar yaptılar"

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı, gazeteci İlnur Çevik, bazı ABD medyasının FETÖ'nün darbe girişiminin ilk saatlerinde tamamen darbecilerin yanında yer aldığını belirterek, "Hatta 'Aman, Türkiye kurtuluyor' tarzı yayınlar yaptılar. Amerika'daki Fox TV'de mesela, uzmanlar çıktı, 'Aman bu darbeciler inşallah başarılı olur' falan diye konuştu." dedi.

Yabancı basının sanki tarafsızmış gibi durduğunu ve ortada bir tutum izlediğini söyleyen Çevik, "Tamamen demokrasinin yanında yer almadılar. Tamamen demokrasinin kurtulması için çaba göstermediler. Kimse arkamızda kayalar gibi durmadı." değerlendirmesinde bulundu.

Darbe girişimine karşı halkın sokağa dökülmesinin Batı medyasındaki yansımalarını değerlendiren Çevik, şöyle devam etti:

"Onlar hala daha, 'Ülkenin yüzde 52'si Erdoğan'ı destekliyor, sokaklara döküldü, Erdoğan'ın arkasında yer aldı, darbeyi yendiler.' gibi bakıyor. Yani sanki ülkenin bir kısmı demokrasiye sahip çıkmış gibi. Kimse burada bir demokrasi savaşı verildiğini söylemiyor, tam tersine, 'Seçmenleri Erdoğan'a sahip çıktı' havasını estiriyorlar. Bu çok ayıp. Neticede tankların üzerine çıkanlar demokrasi mücadelesi veriyorlardı. Bu çok asil ve destanımsı bir mücadeleydi. Avrupa Birliği (AB) ülkeleri 'Türkler ben AB'nin bir parçası olmak istiyorum diyor. Helal olsun bu insanlara ki demokrasiye ve yüksek değerlere tankların önünde durarak nasıl da destek verdiklerini gördük. Bu adamlar gerçekten bizim bir parçamız olmaya layık' diyeceklerine, oturmuşlar 'Bu, Erdoğan'ı ayakta tutma mücadelesiydi' gibi abes bir işle uğraşıyorlar."

"Batı medyası Erdoğan'ı hedefine almış"

SETA Ankara Genel Koordinatör Yardımcısı Prof. Dr. Muhittin Ataman da Batılı ülkelerin Türkiye'deki demokratik yapının rüşdünü ispat ettiğini veya bu şekilde görülmesi gerektiğini kabul etmediklerini belirtti.

15 Temmuz gecesi yaşananların Türk halkının ve demokrasinin oturmuşluğunun göstergesi olduğunu dile getiren Ataman, "Onlar, Türkiye'deki darbe ortamına Erdoğan yüzünden gelindiğini iddia ediyor. Son 3-4 yıldır tüm Batı basını Erdoğan'ı hedefine almış. Erdoğan üzerinden Türkiye eleştiriliyor. Türkiye'nin otoriterleştiğini vurgulamaya ve gerilediğini göstermeye çalışıyorlar." dedi.

Burada asıl maksadın Türkiye'deki istikrarlı siyasi ve ekonomik yapı olduğunu kaydeden Ataman, "Ancak bunu doğrudan hedef alamadıkları için bir kamuflajla geliyorlar. O kamuflaj sürekli Erdoğan'ın şahsına dönüyor. Çünkü biliyorlar ki aslında Türkiye'deki siyasi istikrarın en önemli sembol ismidir Erdoğan. Darbe gecesi ve sonrasında Batı medyasının başından itibaren oldukça negatif bir tutum takındığını gözlemledim." diye konuştu.

Foreign Policy dergisinde Edward Luttwak'ın yayımlanan yazısının hem cehalet hem de entelektüel ahlaksızlık koktuğunu söyleyen Ataman, "Medya algı inşa etme konusunda en etkili araçtır. Bu bize şunu gösteriyor: Birisi Türkiye'nin Batı'daki algısının bozulması gerektiği konusunda talimat verilmiştir. Bu talimat tüm ana akım Batı medyasına ulaştırılmıştır. Hepsi ağız birliği etmişçesine, sağdan ve soldan, tüm kesimler kolay kolay bir araya gelmezler ama ne hikmetse Türkiye söz konusu olduğunda bir araya gelip söz birliği içerisinde bu karşıtlığı yürütüyorlar." değerlendirmesinde bulundu.