Bilginiz olsun, olaylar ‘devlet zafiyeti’ görüntüsü oluşturuyor
Türkiye çok zor bir coğrafyada ve yaşımız ilerledikçe bu gerçeği çok daha iyi anlıyoruz, su bile uyuyor ama hiçbir koşulda düşman uyumuyor, bunu da artık net görebiliyoruz. "AK Parti iktidarında olmaz" dediğimiz her şey ne yazık ki oluyor. Beklentilerimizi biz ne kadar yüksek tutarsak tutalım ne yazık ki bir türlü oluşan rezalet skalasının seviyesini bulamıyoruz. Sinan Ateş dosyası kapanmadan, “Bombacı Mülayim” olayı ve bu olayın ardındaki dehlizler aydınlatılmadan, siyasi yasaklı hükmü varken DEM’in Van belediye başkanı olan Abdullah Zeydan’a temiz kağıdının verilme olayı… Böyle onlarca konu sayabiliriz bu süreçte. Mesela Zeydan’a temiz kağıdını veren birim ile ilgili bir soruşturma açıldı mı? O konuda da bir açıklama şahsen ben göremedim. Yoksa oradaki kirli işler ağı da görmezden mi gelinecek? Bu belgeyi verenler kimlermiş, onlarla ilgili bir soruşturma yürütülüyor mu? Bu konuları toplum tam sindiremeden şimdi de Ayhan Bora Kaplan soruşturması ile ilgili yaşananları, hatta darbe iddialarıyla gündemin çamura dönüşmesini hazmetmeye çalışıyoruz.
FETÖ hala ülkemizde aktif mi diye sormayacağım ben, konu o kadar basit değil çünkü. Şöyle bir soruyu gündeme getirmek istiyorum, evet yetkili ve etkili dostlar, bu ülkede kaç çeşit FETÖ var? Ve bu FETÖ’ler kime, ne şekilde hizmet eder? Bu ve benzeri olayların hangisinde hangi FETÖ etkili? Bu olaylarda etkin FETÖ’lerin amaçları neler ve kimlere hizmet ediyorlar?
İktidara yakın medya kuruluşları konuya bazı CHP’li isimleri de dahil etmeye çalışıyorlar, bu gayretlerini görüyoruz ama onun dışında genel anlamda suskunlar. Ülkemizdeki sol tandanslı medya, CHP medyası ve foncu medya yine "dehşet dosyaları" yayınlamaya başladılar. Bu dosyalara nasıl ulaşıyorlar, kim ve ne amaçla veriyor bu dosyaları, bu ifadeleri, bu bilgileri? Peki bu medyanın bu dosyaları yayınlama amacı ne? İnanın onu bilemiyorum. 1993 yılından beri gazetecilik yapan biri olarak biliyorum, bu dosyalara ulaşmak, bu ifadelere ulaşmak her babayiğidin harcı değildir, işin daha vahimi de bu dosyaları, bu ifadeleri yayınlayanlar bir amaca matuf yayınlarlar bu bilgileri… Şunu da yazayım, bu konularda karara varmak o kadar kolay değil. Kolay neticeye varılacak konular değil bunlar. Burada önemli olan şu, ülkemizde bir kirli işler organizasyonu var ve bu kirli işler organizasyonlarının üst düzey ya da alt düzey memurlar da siyasiler de bir şekilde içinde. Ve bugünlerde bu kirli işlerin sergilenme süreçlerinden birini yaşıyoruz.
Konunun siyonizmle, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çok yüksek bir sesle Hamas’a sahip çıkmasıyla, İsrail’in soykırımına ABD ve Avrupa ülkeleri adice sessiz kalırken, ABD bu soykırımın bir parçası olurken, Türkiye’nin karşıt olmasıyla, soykırıma soykırım demesiyle bu işlerin bir ilgisi var mı? İnanın onu da bilmiyorum. Ama varsa bile, şunu da anlıyorum, demek ki ülkemizde bu pis ilişkilerin varlığını sürdürmesine öyle ya da böyle müsaade edilmiş. Kim etmiş? Ne yazık ki devletimizi yönettiğini ifade eden insanlar müsaade etmiş. Gerçek bu… Ahlaklı, erdemli, irfan sahibi nesiller yetiştirelim derken, baktık derin bataklıklar kurutulmamış, hatta buraların zehir üretmesine müsaade edilmiş, bizim açımızdan konunun en acıtıcı tarafı bu.
Şimdi gerçekten merak ediyorum, bu onlarca pavyonu, gece kulübü olan ve bir şekilde de çok ciddi bir kaçakçılık trafiğini yönettiği iddia edilen Ayhan Bora Kaplan ile Sayın Süleyman Soylu’nun ve AK Parti’nin ilişkisi hangi boyutta? Niye bu adamın kirli ilişkilerine bugüne kadar müsaade edildi? Bu adamı dendiği gibi devlet mi koruyordu? Davanın iki numaralı sanığı Serdar Sertçelik ile ilgili iddialar zaten yenilir yutulur gibi değil. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bu noktada ifadeleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve MİT Başkanı İbrahim Kalın ile yaptığı toplantı, bu toplantıya İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın çağrılmaması, FETÖ iddiaları, Süleyman Soylu iddiaları, MOSSAD iddiaları vs. Bu konularda bir açıklama yapılabilecek mi? Serdar Sertçelik, gözetim altındayken nasıl bir şehirden bir başka şehre elini kolunu sallayarak gidebilmektedir? Burada olaylara nasıl karışabilmektedir ve daha da önemlisi, bu kadar göz önündeyken, nasıl yurt dışına kaçabilmektedir? Ayağındaki kelepçeyi nasıl çıkarabilmektedir? Basit bir hırsızlık konusunda zanlıya adım attırmayan devletimiz nasıl oluyor da gözetim için takılan kelepçeyi çıkartan bir zanlıyla ilgili adım atamamıştır? Olayların ardındaki gerçekler neler? Nasıl bir hesaplaşma ile karşı karşıyayız?
Ciddi ciddi Sayın Devlet Bahçeli’nin dediği gibi bir el, Cumhur İttifakına darbe mi yapmaya çalışmaktadır? Peki devletimiz bu duruma neden müsaade etmektedir? Bu kadar kirli ilişkinin oluşmasına niye müsaade edildi? Devletin bu kadar karmaşık bir şekilde girift işlerle içli dışlı olması ve bu konuların da bir şekilde medyaya yansıması, çok dikkatli yazmaya çalışıyorum ama yine de bu kadarını ifade etmek zorundayım; ciddi bazı soruları akla getirmektedir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve ekibinin dışında paralel yapılanmalardan mı bahsediyoruz yine?
Soruşturmanın selameti için açığa alınan Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik, Organize Müdürü Kerem Gökay Öner ve yardımcısı Şevket Demircan’ın evlerinde arama yapıldığını ve telefonlarına el konulduğunu biliyoruz. Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı düzeyinde bu konuların bu şekilde konuşulması normal mi? Kim ne amaçlı bu bilgileri sızdırmaktadır?
Dün İçişleri Bakanımız Sayın Ali Yerlikaya, bu konulara ilişkin önemli açıklamalar yaptı, "Kimler, terör örgütleri ve onların uzantılarıyla, organize suç örgütleriyle bir olup, FETÖ taktikleriyle Cumhurbaşkanımıza, hükümetimize ve siyasilerimize sosyal medya destekli 'oyun kurmaya' çalışıyorsa; onların oyunlarını da kurdukları tuzakları da yerle bir edeceğiz" dedi. Bakanımızın süreçte önemli adımlar attığını biliyoruz ve kendisine samimiyetle Rabbimizin yardımcı olmasını diliyoruz. Bu noktada sorun yok ama şunu da yazalım; AK Parti iktidarından insanlar daha temiz, daha şeffaf yönetimler bekliyordu. Geldiğimiz süreç ise en hafif ifadeyle, hayal kırıklığı oluşturuyor. Peki bu durumun adına ne diyeceğiz? Onu da ben mi bileceğim? Onun adını da siz koyun…