Doç. Dr. Ömer Akdağ

Doç. Dr. Ömer Akdağ

BİR DİRGEN LAF

BİR DİRGEN LAF

1932 yılında başlayıp kısa bir süre sonra vazgeçildiği görülen,  dilde "arılaştırma" teşebbüslerine bir kısım çevreler tarafından daha sonra inatla devam edilmiştir.

Gerek 1930'lu yıllarda gerekse 1940'lı ve daha sonraki yıllarda "inatla" devam edilen bu Türkçe katliamına bir kaç örnek verilecek ve günümüze dair bir yorum yapılacaktır.

Mesela hostese "gök konuksal avrat",

Nisan ayı yerine "yağmur",  (diğer aylara daha bir sürü saçma sapan isimler verilmiştir)

Kelime yerine "keleci" veya "tilcik",

Kafiye yerine "ayak", (bir kısım çevreler bunu günümüzde “uyak” şeklinde kullanıyorlar)

Şüphe yerine "küşüm",

Örnekleri artırabiliriz. Fakat meramınızı anlatacak kadar yukarıda bir kürek laf birikti...

Burada ele alınan örnekler milletimiz tarafından kabul görmeyenlerdir.  Dilimizi katledenlere kalsaydık bunları kabul ettireceklerdi.  Tabii her şeye güçleri yetmiyor.  Ama lisanımızı tahrip ettiler.

Yukarıda verilen bir çuval değil ama bir dirgen (bu tabir,  saman atmak için kullanılır) laf milletimizin nazarında zemin bulmamıştır. Ancak yukarıda da ifade ettiğimiz gibi güzel Türkçemiz kirletilmiştir.

1930'lu yıllarda başlayan ve daha sonra bir kısım köksüz ve "besmelesizler" tarafından devam ettirilen bu Türkçe kıyımı sadece lisanımızı kirletmekle sınırlı kalmadı.

Toplumda köksüzlük ve köksüzler peydah etti...

Ambulansa saldıran teröristin beslendiği dil yukarıdaki bir dirgen laftır..

Askerimizi kalleşçe katleden teröristler yukarıdaki laflardan beslenenlerdir.

DİKKAT EDİNİZ;

BU KELİMELERİ VEYA BU KELİMELERİN PİYASAYA SÜRÜLDÜĞÜ YILLARDA UYDURULAN LAFLARI KULLANANLAR DA TERÖRÜN DESTEKÇİLERİDİR.

 

 

 

 

 

TRAKYA

Facede birisi Büyük Taarruzla birlikte Trakya'nın "barış" ile alındığını söylüyor daha sonra "bundan sonra durmak yok, inkılaplar ve yeni sayfalar" diye gürlüyordu.

Ben de bu arkadaşa sordum; "Hangi Trakya. Batı Trakya mı yoksa Doğu Trakya mı?".

Yüzde yüz Türk olan Batı Trakya Misakı milli sınırları içindeydi. Orası dışarda bırakıldı.

YAni Batı Trakya'yı alacak gücümüz yok muydu?

Diyelim ki "gücümüz yoktu"....

Bolveşikler kadar  da mı olamadık? Biliyorsunuz Bolşevikler, seleflerinin (Çarlık) 1878'de Osmanlı'ya kaptırdığı Batum'u 1921 yılında bizden pazarlık yaparak çatır çatır aldılar.

Adamlar (Bolşevikler) işlerini takip ediyorlar. Zayıf oldukları dönemde vermek zorunda kaldığı toprağı daha sonra güçlenince veya muhataplarının müsait bir zamanını gözetip geri  istiyorlar.

Biz ne yapıyoruz?

Biz birbirimize çelme takmakla uğraşıyoruz.

Yüzde yüz Türk olan bölgeleri sınırlarımız içine dahil etmek yerine, dahilde insanlarımızın töresine saldırırılıyor. Ezanıyla uğraşılıyor......Lisanı değiştiriliyor.......

Tarih birlikteliğini güçlendirmek yerine, Osmanlı'ya akla hayale gelmedik sövgüler düzülüyor.

Yukarıdakilerin bir kısmını yazdığım metni silmiş arkadaş......

Aslında hata benimdi.

Ne işim vardı "orada?"...

"Yanlış" yerlerde olmak hatalı sonuçlar doğuruyor demek ki....

BİR KISIM ARKADAŞLAR BİLGİ İLE İMANI BİRBİRİNE KARIŞTIRIYORLAR..

MÜSPET İLİM İNSANLARA BİLGİ VERİR.

İnsanlar bildikleri kadar değerlendirme yaparlar. İman konusu ayrı bir bahistir.

Biz Allah’a ve Resulüne iman etmeyi tercih ederiz.

İMAN İLE BİLGİYE KARIŞTIRANLARLA TARTIŞMAK ÇOK TEHLİKELİDİR.

ONLARDAN UZAK DURMAK GEREKİR. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Doç. Dr. Ömer Akdağ Arşivi

YAZI

02 Ocak 2017 Pazartesi 09:01

DUA

19 Aralık 2016 Pazartesi 09:04
SON YAZILAR