Ömer Kocabaş

Ömer Kocabaş

Bizim büyük çelişkimiz

Bizim büyük çelişkimiz

Recep İvedik’in 5. filmi iki milyona yakın kişi tarafından izlenerek hafta sonu seyirci rekorunu kırınca yine beylik laflarla eleştiriler başladı. Eleştiri yapanlar sanki sadece sanat filmi izleyip, hayatlarında hiç Recep İvedik filmi izlememiş gibi poz kesiyorlar.

Eleştiriler çeşitli yazar ve oyunculardan gelmese pek umursamayacağız. Çünkü bu memleketin çelişkilerine alışalı çok oldu. Anket yapıldığı zaman halkın büyük bir kısmı belgesel izlediğini söylüyor ama iki buçuk saate yaklaşan süreleri ile yerli dizler reyting listelerinde açık ara önde gidiyor. RTÜK’e en çok evlendirme programları şikâyet ediliyor ama gündüz kuşağında yine bu programlar izlenmeye devam ediliyor. Solmaz’ın kiminle evleneceği neredeyse memleket meselesi haline geldi. Solmaz mı kim? Elbette tanımıyorsunuzdur. Sonuçta siz de sadece belgesel ve haber kanalı izliyorsunuz değil mi? Hadi gidin işinize…

Recep İvedik’in bir önceki filmi yedi buçuk milyon kişiye yaklaşmış seyirci sayısı ile Türk sinemasının 1989 yılından beri düzenli olarak tutulan istatistiklerine göre en çok izlenen film olmuştu. Serinin beşinci filmi böyle devam ederse yeni bir rekor kırabilir. Recep İvedik filmleri, kaba mizah anlayışı, yer yer bel altı esprileri nedeniyle eleştiriliyor. Elbette herkesin eleştirmeye hakkı vardır ama Recep İvedik’in Türk sinemasına ve ülke ekonomisine katkıları da unutulmamalıdır. Bir filmin başarısı hiçbir zaman sadece gişe rakamıyla ölçülmez. Recep İvedik karakterini oynayan Şahan Gökbakar, bugüne kadar hiç “Ben Türkiye’nin en iyi oyuncusuyum, Recep İvedik filmleri de en iyi filmidir” gibi bir açıklama yapmadı. Hâlbuki köşeleri tutmuş kimi elitist yazar ve onların gazına gelen sözde aydınlar tarafından Şahan Gökbakar ve Recep İvedik filmlerini izleyen kitle kıro, varoş, amele başta olmaz üzere dilimizin imkân verdiği ölçüde hakarete uğruyor.

Emin olun ezbere eleştiri yapanlara en son sinemada hangi filmi izlediğini sorsanız bir süre düşünmeden cevap bile veremez. Hem sinemaya gitmezler hem de Türk sineması kötüye gidiyor diye ahkâm keserler. 2016 yılı son üç yılın en düşük seyirci rakamına ulaşılan yıl oldu. Seyirci sayısı olarak üç milyona ulaşan film olmazken iki milyonu geçen sadece üç film oldu. Yılmaz Erdoğan’ın hikâyesi ve yönetmenlik açısından dört başı mamur filmi Ekşi Elmalar bile gişede bir milyon 200 bin kişi tarafından anca izlendi. İşkembeden yorum yapanlar önce böyle kaliteli filmlerin gişesini artırsın daha sonra Recep İvedik’e söz söylemeye hakları olsun.

Recep İvedik serisinin ülke ekonomisi ve sinemamıza olan katkısı da tartışılmaz. Kimse kuru kuruya sinemaya gitmiyor. Sinemadan önce AVM’de yemek yeniyor daha sonra alışveriş yapılıyor. Geçtiğimiz hafta sonu AVM’lerde yaşanılan yoğunluğun büyük bir kısmı bu film sayesindedir. Recep İvedik’in kendine has bir izleyici kitlesi var. Bu filme gelen yedi milyon kişinin belki beş milyonu yılda bir filme anca gidiyordur. Yani ortalama sinema izleyicisinde bir kayıp yok. Recep İvedik serisi kendi arz-talep dengesini oluşturuyor.

 İşin en trajik yanı gişede 50 bin izleyiciye bile ulaşamayan, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği olmasa film bile çekemeyecek olan oyuncu ve yönetmen tayfasının bu seriye dil uzatmasıdır. Bakanlık bu filmlere sağladığı desteğin parasını sokaktan toplamıyor. Sinemadan elden edilen vergilerle destek sağlanıyor. Yani Recep İvedik’e kesilen her biletle sanat ya da festival filmi diye nitelenen filmlere katkı sağlanıyor. Recep İvedik serisi bu tarz filmlerin en büyük destekçisi oluyor. Entel tayfaya da bu ayıp yeterde artar bile.

Biz çelişkileriyle var olan bir ülkeyiz. Halkımızın hoşgörüsü ile ayaktayız. Halk sessiz gibi görünür ama yeri geldiğinde Recep İvedik gibi “Konuşma lan” diye ayarı verir. Fatih Portakal’ın haber bülteni izlenir ama oyların büyük bir kısmı AK Parti’ye verilir…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi
SON YAZILAR