Bu kanunlarla olacağı budur!

Aile kurumunu hedef alan ,yuva yıkan, insanlık suçlarına kılıf uyduran İstanbul Szöleşmesi'nin yol açtığı tahribatlarla ilgili Diriliş Postası yazarı Recep Yazgan çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
Bu kanunlarla olacağı budur!

Aile kurumunu hedef alan ,yuva yıkan, insanlık suçlarına kılıf uyduran  İstanbul Szöleşmesi'nin  yol açtığı tahribatlarla ilgili Diriliş Postası yazarı Recep Yazgan çarpıcı bir yazı kaleme aldı.İşte Yazgan'ın o yazısı:

Bu kanunlarla olacağı budur!

İki kız öğrencisini sigara içerken gören bir lise öğretmeni, öğrencileri yanına çağırarak,

“Bu yaşta sigara içmeye utanmıyor musunuz? Sizi disipline vereceğim. Artık derdinizi ailenize anlatırsınız” dedi.

Öğrenciler durumun aileleri tarafından öğrenilmesinden çok korktular.

Bir senaryo yazdılar ve uygulamaya koydular.

İkisi de akşam evlerinde öğretmenlerinin kendilerini taciz ettiğini söyledi.

Aileler öğretmen hakkında suç duyurusunda bulundu.

 

 

Öğretmeni gece evinden aldılar.

İfadeler, soruşturmalar, incelemeler, savcı iddianamesi derken tam 9 ay (yazıyla; Dokuz ay) tutuklu olarak yargılandı.

Dokuz ay içinde;

Eşi kendisinden boşandı…

Çocukları ‘tacizci babalarının’ görmek istemedi, ziyaretine gitmediler…

Hapishane şartlarında öğretmende agorafobi panik bozukluğu ortaya çıktı;

Tansiyon hastası oldu…

Şeker hastalığı nüksetti…

Psikolojisi iyiden iyiye bozuldu…

Ağlama nöbetleri geçirmeye başladı…

Dokuz ay sonunda mahkemeye çıkarılırken de ağlıyordu...

Hâkimden ağlamaması için fırça yedi.

Mahkeme çok kısa sürdü hâkim ‘sekiz yıl’ dedi.

Öğretmen daha yüksek sesle ağlamaya başladı.

Öğretmenini bu halde gören kız öğrencilerden birisi hâkime sordu;

“Kaç yıl hapis yatacak?”

“Sekiz yıl”

Bu sefer de öğrenciler ağlamaya başladı;

“Biz ailelerimiz sigara içtiğimizi öğrenmesin diye böyle bir yalana başvurduk. Hocamızın suçu yoktur. Salın onu…” demeye başladılar.

Bu itiraftan sonra hâkim hükmü yeniden kurdu.

Öğretmene ‘pardon’ dedi.

Çocuklara uzun bir nasihat çekti, bir fırça da onlara attı ve

“Yıkılın karşımdan gözüm görmesin sizi” dedi.

Mahkeme boşluğunda bir avukat hâkime yaklaşarak,

“Sayın hâkimim ne olacak bu öğretmenin hali şimdi?”

“Valla, bu kanunlar karşısında benim yapabileceğim hiçbir şey yok ki”

Hâkim, 6284 sayılı ‘Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine dair Kanundan, CEDAW; Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nden, İstanbul Sözleşmesi’nden, 743 sayılı medeni kanunda 1988’de yapılan değişiklikle süresiz haline getirilen eski eşe ödenen nafakadan bahsediyor.

2012 yılında, 6284 sayılı kanun çıkmadan önceki yıl, aile içi şiddet sonucu öldürülen kadın sayısı 121 olarak tespit edilmişti.

Yasa çıktıktan sonra ki yıllarda ölüm oranları hızlı bir şekilde yükselerek 2019 yılında yüzde 400’lük bir artışla 490’a çıktı.

6284 sayılı kanunla çatırdatılan ve 3444 ile 4721 sayılı kanunlarla yıkılması sağlanan aile kurumuna bitirici darbe TMK’nın 336. maddesiyle vuruluyor.

TMK 336, ayrılan çiftlerin çocukların velayet hakkını tek tarafa veriyor.

Bu uygulamayla çocuğunun velayet hakkını alamayan tarafa çocuğu gösterilmediği zaman ticari bir malmış gibi icra yoluyla ve para ödeyerek görebiliyor.

Maddi gücü olmayan taraf yavrusuna hasret bırakılıyor.

Tek taraflı velayet hakkı bir intikam aracı olarak kullanılıyor.

Mahkemeler çocuğun velayetini yüzde 99 oranında anneye veriyor.

Baba çocuğunu her ay 2 kez görebiliyor.

Ayda 8 ila 24 saat çocuğunu görme süresi tanınıyor.

Çocuğu vaktinden sonra anneye teslim etmeyen baba hakkında ‘çocuğu kaçırmak’suçundan dava açılıyor…

Evet, Bu kanunlarla olacağı budur!