''Çözüm süreci en önemli gücümüz''

YENİ HABER - HÜSEYİN ATAK
''Çözüm süreci en önemli gücümüz''

Kulu- Cihanbeyli Yardımlaşma Kültür ve Çevre Derneği Başkanı Ramazan Yaşar son günlerde gündemi meşgul eden Kobani olayları, PKK ideolojisi, çözüm süreci hakkında gazetemize açıklamalarda bulundu. Şu anda PKK’nın hedef aldığı en önemli kitle dindar Kürtler olduğunu belirten Yaşar, “Çözüm süreci kullanabileceğimiz en önemli mermimiz” dedi.

Kobani de gösterdi ki örgüt tamamen milliyetçi ögeleri kullanıyor. Yanılıyor muyum?

Güneydoğu’da teröre zemin oluşturan PKK’nın taraftar toplamasına sebep olan özellikle 12 Eylül darbesinden sonra yoğun baskıların, askeri mantığın, güvenlikçi mantığın, sivil halk üzerinde oluşturduğu bir baskı vardı. Bu baskı sadece Doğu’da değil Batı’da da oldu. Ama Batı bunu farklı bir argümana dökmedi. Buradaki homojen Kürt yapı buna tepkiyi Kürt milliyetçiliği üzerinden veya terör örgütünün kuruluş felsefesi sol Marksist yapı üzerinden gösterdi. Belli bir aşamadan sonra da taraftar toplama potansiyeli bitince de bunu ırkçılığa döktü. PKK bir Kürt hareketi değildir. PKK bir Marksist terör örgütüdür. Taraftar noktasında tıkandığında işi Kürt milliyetçiliğine döktüler. Bununda başarısını gördüler. Taban buldular. Önce dağlarda sınırlıyken şehirlerde yaşayan insanlar Kürt deyince bir anda taraftar oldular.

Konya ve ilçeleri çok daha itidalli, bunun altyapısında ne var?

Kulu ve Cihanbeyli’nin Kürtleri yine Doğu’dan gelme. 200 yıllık bir tarihi süreç var. Bu süreçte buraya gelen insanlar Türkiye’nin ve bölgenin gerçekleriyle entegre olmayı başardılar. Bu sorunun temeli Cumhuriyetin kuruluşundan başlıyor. Tek tip insan tek tip ideoloji, tek tip ırk, tek din anlayışı dayattılar. Kimisi dini inançlardan kimisi ideolojik düşüncelerinden dolayı kimisi de ben kürdüm nasıl Türk olayım bunu anlayamamanın verdiği şeyle karşı çıktı.

Devletin bizim gibi derneklerin vakıfların yanında durması gerekiyor. Bizim bu mantığımızı savunan insanların. Neden? Şu anda PKK’nın hedef aldığı en önemli kitle dindar Kürtler. Önce bunu tatlılıkla deniyorlar. PKK’li olacaksın, HDP’li olacaksın diye. Bunu başaramadıkların da şiddete başvuruyorlar. İlk seçeneği başarmak için taziyelere yanlarında imamlarla gidiyorlar. Çünkü artık ırkçılığa dayanan politikalarını getirdiği seçmen doydu. Şimdi dindar Kürtleri kazanmaları lazım.

img_0356.jpg

Müslüman Kürtler üzerinde mi şimdi yoğunlaşma?

2011 seçimlerinde o zamanki HDP’nin Celep’te bir seçim bürosuna gittik. Duvarda Said Nursi, Deniz Geçmiş, Şeyh Said ve Yılmaz Güney’in fotoğrafı vardı. Verilmek istenen mesaj açık. Bunlardan bir arada olması mümkün değil tabi. Ama hedef seçmen kitle Müslüman kitle. Devletin bu mantığı kavraması lazım. Biz İslam ümmet mantığıyla Müslümanlar kardeştir. Bizde üstünlük Allah’tan en çok korkandır.  Biz buna inanıyoruz. Bunu başaramayınca yaptıkları şey Müslüman Kürtler öldürmek. Bizi etki altına alamayınca bunu son olaylarda da gördük. Önce ikna, olmadı, yok etmek, hayat hakkı tanımamak. Başbakan ve Cumhurbaşkanı söylüyor, anlaşılmıyor. Daha başka nasıl mesaj verilebilir. Başkanımız ne diyor? Biz Kürt kardeşimizin yanındayız, ezdirtmeyiz. Bunu neden söylüyor. Başbakan’a giden istihbaratlar bizim baskı altında olduğumuzu söylüyor. Ama biz maalesef medyada terörü konu ederken Kürtler diye başlıyor. Ben bunu kabul etmiyorum. Böyle şey olmaz.

Hükümetin yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugün en büyük Kürt partisi Ak Parti’dir. Hem milletvekili sayısı açısından. Hem de aldığı oy oranı açısından. Güneydoğu’da aldığı oylar yanıltmasın. O oylarda BDP’nin aldığı oylara yakındır. Bu terörden, teröre direnemeyip, karşı olan güçler Batı’ya göç etti. AK Parti’ye oy veriyorlar. Ama Diyarbakır’dan Mardin’den terörden kaçarak Konya’ya gelmiş arkadaşı direndiği görüşlerin potasına koyar Kürtler yaktı yıktı dersen, Kürtler PKK’lı dersen, o zaman neye hizmet ettiğini oturup düşünmek lazım. Bu darbe olayları bu coğrafya da yer alan insanlar tarafından yapılıyor. PKK, dış güç diyoruz. Ama dış güçlerin kimi kullandıklarına bakmak lazım.

Suriye Kürtleri konusunda hükümet’in yaklaşımını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kobani’de yaşananlar bundan 4 yıl önce Halep’te, 3 yıl önce Humus’ta, 1 ay önce Rakka’da, 4 ay önce Musul’da, ERbil’de yaşandı, neden IŞİD ordaki Kürtlere saldırırken Türkiye içindeki kamuoyu ayağa kalkmadı? Çünkü onlar kendilerinden olmayan Kürtlerdi. Onlar Türkiye ile müttefik olan, samimi olan Türkiye’nin bölgedeki en güvendiği isim olan Barzani’ydi. Bugün ortalığı yakıp yıkan keşke şunun burnunu sürtseler diye bekledi. Ama böyle politika olmaz. Bu iki yüzlülüktür. Humus, Halep, bizim için neyse Kobani’de bizim için odur. Ne fazla ne eksik.

Peki diğerlerinin yaklaşımı?

4 yıllık Suriye’deki süreçte muhalefet partileri bir gün olsun oradaki dramın son bulması için, oradaki mazlumların, mağdurların, rahatlatılması için hükümeti sıkıştırıcı bir şey yapmadılar. Ne zaman işin ucu Esed’e uzandı, o zaman CHP Alevilik damarından Esed’e sahip çıktı. Ne zaman işi ucu Kobani’deki Kürtlere ulaştı, o zaman HDP devreye girdi. Sokakları terörizme etme sokakları sıkıştırma yaptı. Peki ölen 300 bin insan değimliydi? Şu anda Türkiye’ye gelen Türkiye’nin sahip çıktığı 200 bin insan can değimliydi? Niye ortaya çıkmadınız? Niye teskere istemediniz? Onlar hala hükümet açıklama yaparken Suriye’deki Alevileri düşünsün. Esed Suriye’de suni Müslümanları öldürürken Türkiye’deki Sünnileri düşünmedi. Orda kardeşleri var kırılma olur diye düşünmedi. O düşünmüyor diye bizde düşünmemezlik yapmayalım. Biraz dürüst olalım. Ama politikacıdır. Bazen kendi söylediği şeylere bile inanmıyordur ama topluma o mesajı vermelidir. Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Milli kardeşlik programları daha sonra Van’da yapılan Diyarbakır’da yapılan programlara Derneğimizden yöneticiler çağrıldı ben çağrıldım. Ben Davutoğlu’nun aslında çözüm sürecinin mimarı ilk düşüneni olduğuna inanıyorum. O dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu fikri veren Ahmet Davutoğlu ve Hakan Fidan’dı. Bunda da samimiler. Bu kavganın bitmesi konusundaki ışığı gözlerinde, tavırlarında, diyaloglarında görüyoruz.

kobani-eylemleri-620x320[1].jpg

Sürecin içeriğini gidişatını nasıl görüyorsunuz?

Çözüm süreci kullanabileceğimiz en önemli mermimiz. ürecin başlatılması birinci doğru. Bunun müzakereyle olayın taraflarıyla konuşulmasını herkes yaptı.  İngiltere, İRA ile masaya oturdu. Avrupa medeniyetinin beşiği İspanya, ETA ile masaya oturdu. Bu sorunlar böyle çözülür. Onun isteklerini devletin varlığını ve bütünlüğü bozmayacak taleplerini insani doğal haklarını verirsiniz. Kinci doğru ise Öcalan’ı muhatap almalarıdır. Oslo’da örgütü muhatap aldılar. Yüzlerine bulaştırdılar. Örgütün içinde bütün istihbarat örgütlerinin elemanları var. Türkiye ile yaptıkları görüşmeleri çıkışta bağlı oldukları, irtibatta oldukları, akıl aldıkları ülkelerle paylaşıyorlardı. Türkiye ile onların yönlendirmeleri, dolduruşlarıyla hareket ediyorlar. Sürecin basına sızması hayrı alamet bir olaydı. Türkiye işin dışarıdaki aktörlerle olmayacağını gördü. Bu konuda en doğru tercih o yüzden Abdullah Öcalan’dı. Çünkü Öcalan sizin elinizde, dört duvar arasında ve sadece siz muhatapsınız. T.C Devleti muhatap, Amerika değil, İran değil. 2013 yılında Diyarbakır’da Abdullah Öcalan’ın ağzından okunan nevruz mektubu, Davutoğlu’nun Milli Birlik ve kardeşlik programında ve Dicle Üniversitesi’nde yaptığı “Yeniden Restorasyon” konuşmasında birbirine benzer, hatta bire bir o kadar çok cümle var. Mantık örgüsü aynı. Aklın yolu bir. Muhatap bir şeylere ikna ediliyor. Çözüm süreci sorunların çözülmesinde kullanabileceğimiz en önemli mermimiz.  Bu mermiyi iyi kullanmak lazım.

Başarıyı kullanmak için engel var mı?

Bir şeyde samimi olacağız. Müslümanız diyorsak. Bir insana insan olmasının doğal hakları neyse onları vereceğiz. Ben çocuklarıma Kürtçe öğretmiyorum. Türkçe konuşuyorum. Ama siz insanlara illa Türkçe konuşunu diyemezsiniz. Dememelisiniz. Bırakın insanlar nasıl konuşmak istiyorlarsa onu konuşsunlar. Bu ülkede İngilizce eğitim yok mu? Biz bin yıldır bu topraklarda beraber yaşıyoruz. Biz bunu bir şekilde devam ettirmeliyiz. Biz birbirimize etnik köken üzerinden ayrımcılık yaparsak o zaman bölünürüz. Biz bağlarımızı inadına ve ısrarla onların kaşıdığı noktalara yapacağız. Nereyi kaşıyorlarsa biz oraya merhem süreceğiz. Başka yolu yok. Amaçları ayrışımı sürekli canlı tutmak.