Ramazan Yaşar

Ramazan Yaşar

ÇÖZÜM SÜRECİ: SORU VE CEVAPLAR -1

ÇÖZÜM SÜRECİ: SORU VE CEVAPLAR -1

En son yapılan bir anketin verilerine bakınca; anlamayanlar, anlamak istemeyenler, anlama kapasitesinden yoksun olanlar, anlayıp da anlamamazlıktan gelenler için bir kez daha konuyu başa dönerek anlatmakta fayda var.

Türkiye çapında 2 bin 300 kişi ile yapılan bir araştırmaya göre, çözüm sürecine destek kendini Kürt olarak tanımlayanlarda %83, HDP’ye oy verenlerde %91, Türkiye genelinde %57, sürecin Kürt sorununu çözeceğine olan inanç ise %47’ye çıkmış…

 

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, 2005 yılında “çözüm sürecinin” temelini atarken kimse işin bu noktaya geleceğini tahmin etmemişti. Çünkü daha önce yapılan tüm girişimler uzun sürmeden tarihin tozlu raflarında yerini almıştı. Bu tahminde bulunanların kaçırdıkları bir şey vardı; bu sefer sürecin arkasındaki isim Erdoğandı.

Cumhuriyet tarihinin olmaz denilen işleri oldu, değiştirilemeyecekler değişti, dokunulamaz olanlara dokunuldu. Sıra çözülemez denilen, “Kürt sorununa” gelmişti. 2005’de Diyarbakır’da bölge halkının katılım ve desteğiyle temeli atılan sürece, Batı’dan da her seçimde Erdoğan’a verilen oylarla; “bu yolda devam et, biz seni destekliyoruz” mesajı verildi.

Yolun başında, “Bu süreç uzun sürecek ve sabırla bu işi çözeceğiz” diyen Erdoğan, karşı operasyon ve provokasyonlara rağmen yolundan dönmedi. Bitirinceye kadar da dönmeyeceğini tüm dost ve düşmanlara gösterdi. Devletin ve Erdoğan’ın samimiyetini test edenler, belki hoşlarına gitmedi ama sürecin tamamlanacağına ikna olmuş durumda. Sona yaklaşıldıkça, provokasyon ve tahriklerin, süreci akamate uğratma girişimlerinin de dozu artıyor. Safları daha sağlam ve sıkı tutmak için konuyu en başından, insanlarımızın anlayabileceği şekilde yeniden izah edelim…

Biz, tarihimiz, kültürümüz, medeniyetimizle büyük bir milletiz. Daha da önemlisi, birliğimiz, bütünlüğümüz, bin yıllık kardeşliğimiz, farklı inançlarımız, farklı etnik köklerimiz ve tüm renklerimizle büyük bir milletiz…

Türklerin ve Kürtlerin 1071 Malazgirt buluşması, Allah’ın Anadolu’ya bir lütfudur. İnsanlar nasıl tek tek imtihan oluyorsa; bizi bağrında besleyen Anadolu da çeşitli imtihanlardan geçmiştir. Son imtihanımızın adı “Kürt sorunu”, “Güney Doğu sorunu” veya “Terör sorunu”. Tüm tanımlamalar aslında bu imtihanın da adıdır. Malazgirt’te başlayan süreçte ortak bir tarihin, kültürün ve medeniyetin parçası olarak Anadolu çatısı altında kardeşliğimize bir anlam ve ruh yükledik. Bu anlam ve ruhu bozmak isteyen iç ve dış unsurlar, 943 yıllık süreçte bunu başaramadılar. Anlamış olmalılar ki, bundan sonra başarma şansları yoktur…

Soframızdaki ekmeği paylaştık ve birbirimize akraba olduk. Aynı cephede, aynı mevzide omuz omuza savaştık. Aynı siperde şehit olup, aynı mezarı paylaştık. Biz bu ülkeyi birlikte kurduk. Birlikte yaşatacak, birlikte ileriye taşıyacağız. Biz birlikte Konya, Ankara, Diyarbakır, Edirne, Kars, Hakkari olduk. Anadolu’nun hamurunu kanımızla birlikte yoğurup, mayasını birlikte oluşturup, ruhuna kardeşliği birlikte üfledik. Türkiye böyle doğdu…

Bizi birbirimize düşürmek isteyenler, bu ülkenin, bu coğrafyanın, bu medeniyetin, bu milletin, bu halkların kardeşi ve dostu olamaz. Bizi birbirimizden ayırmak isteyen, aramıza nifak sokmaya çalışan, aramıza husumet tohumları ekmek isteyenlere karşı uyanık ve teyakkuzda olmalıyız. Bizi birbirimize düşman eylemek kimsenin hakkı da, haddi de değildir. Geçmişte bunu yapan hainlerin bugün de aynı şeyi yapmak isteyeceği muhakkaktır. Tarih şimdi bu hainleri değil, bizim sarsılmaz kardeşliğimizi yazıyor…

Dün büyük düşünerek üç kıtaya hükmedenlerin torunları, bugün küçük meselelere takılıp; gölgesinden korkar bir kadere mahkum olamaz. Hainlere, provokatörlere, vatan, millet düşmanlarına karşı; şehrimiz, ülkemiz, vatanımız, bayrağımız, ezanımız, istiklal ve istikbalimiz adına daha fazla kenetlenerek, Türkiye’yi çok daha ileri hedeflere taşımak durumundayız…

Bunu başarmanın en hayati noktası, bu topraklar üzerinde yaşan 77 milyon insanımızı hiçbir ayırım gözetmeden Türkiye’nin asli unsuru ve birinci sınıf vatandaşı olarak görecek ve kabul edeceğiz. Kimse bunun aksini iddia edemez. Kimse bu anlayışı pekiştirmenin, sağlamlaştırmanın ve yüceltmenin karşısında duramaz…

Milli birlik ve kardeşliğimizi pekiştirmekten başka bir hedefi olmayan “çözüm sürecine” karşı çıkanlar en hafif ifade ile gaflet içindedirler.

İstiyoruz ki, askerimiz, polisimiz, korucumuz şehit olmasın…

Anaları ağlamasın. Eşleri dul, çocukları yetim, öksüz kalmasın…

İstiyoruz ki, ülkemizin çocukları ölmesin…

Anaları ağıt yakmasın. Kardeşleri karalar bağlamasın…

Bu milletin emeği ve alın teri silah baronlarına gitmesin…

Devletimiz bunun olabileceğini gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu da bu hedefe ulaşılabileceğine halkını ikna etti. Bu millet Türkiye’nin ve İslam dünyasının geleceğini daha güçlü bir şekilde inşa etme birikimine, gücüne ve ferasetine sahiptir. Elbette bu yolda karşımıza geçmişte olduğu gibi bugün de çıkan hainler olacaktır. Ancak kan ve gözyaşından beslenenler şunu bilsinler ki, ok yaydan çıktı. Artık Türkiye’nin ilerleyişini kimse durduramaz…

Bu millet, terörden ve şehitlerimizin kanından beslenenlere karşı daha fazla kenetlenip; bu sürecin nihayete ermesinde Devletimizin, Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın yanında durmaya devam edecektir…

Dost da, düşman da bunu böyle bilsin…

Haftaya “Çözüm Süreciyle” ilgili aklı karışıklar için soru-cevap yazımızda birlikte olmak dileğiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ramazan Yaşar Arşivi
SON YAZILAR