Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: (3)- "Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında, 16 Eylül'de Ankara'da Rusya ve İran'ın katılımıyla üçlü zirve gerçekleştireceğiz"- "Rejime ve ona destek veren Rusya Federasyonu'na ihlalleleri sonlandırmaları yönünde ç
Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında, 16 Eylül'de Ankara'da Rusya ve İran'ın katılımıyla üçlü zirve gerçekleştireceğiz." dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin "Güvenli bölge ve müşterek harekat merkezi ile ilgili çalışmaların sürdüğünü" belirtip "Müşterek harekat merkezi bu hafta çalışmaya başlayacak mı? Güvenli bölge noktasında bölgede ilk fiziki adım ne zaman atılacak? ABD ve Türk askerleri beraber devriyeye çıkacak mı? Derinlik ve uzunluk konusunda son bir karara varıldı mı?" şeklindeki sorusunu yanıtlayan Kalın, bununla ilgili belirli bir takvimin bulunduğunu belirtti.

Belirli periyotlar içerisinde harekat merkezinin kurulması, ortak devriyelerin başlaması ve gerekli askeri planlamaların Suriye sahasında yapılmasıyla ilgili 3-4 aşamalı bir takvimin söz konusu olduğunu ancak takvimin detaylarını şimdi paylaşmayacağını aktaran Kalın, şöyle devam etti:

"Uygulama gerçekleştikçe onları zaten göreceksiniz. Ama bu plan çerçevesinde önümüzdeki haftalar içerisinde aylar değil, bunun somut uygulamalarını hep birlikte göreceğiz. Suriye tarafında Fırat'ın doğusunda Türk ve Amerikan askerleriyle birlikte ortak devriyeler yakın zamanda başlayacak. Zaten şu anda İHA'larımız orada uçmaya başladı. Bununla ilgili başka uygulamalar da söz konusu olabilir. Derinlik ve kapsamla ilgili olarak da müzakereler hala devam etmekle birlikte bizim zihnimizdeki çerçeve son derece net. Daha önce Sayın Trump'ın da ifade ettiği 20 mil yani yaklaşık 30-32 kilometrelik bir alan, biz belki bunun daha ileri gitmesini de görebiliriz. Bu da olabilir. Coğrafyanın şartlarına göre burada birtakım daralmalar, genişlemeler söz konusu olabilir. Çünkü biz orada özellikle yerel halkın huzurunu, barışını dikkate alacak şekilde de bir planlama yapıyoruz. Buranın kontrolü bu güvenli bölge çerçevesinde bize geçtiğinde de yerel halkla beraber koordinasyon halinde buranın yerel yönetimini sağlamaya devam edeceğiz ki bu hem orayı güvenli bir bölge haline getirecek hem de Suriyeli mültecilerin oraya gönüllü, onurlu, izzetli bir şekilde kendi evlerine, vatanlarına, köylerine, kasabalarına dönmelerini sağlayacak."

"Zorla gönderme" diye bir şeyin söz konusu olmadığını ancak zaman zaman bu tür propagandaları da gördüklerini anımsatan Kalın, şu anki uygulamanın, Türkiye içerisinde kayıtlı olunmayan şehirlerden kayıt bulunan yerlere intikal ettirilmeleri şeklinde olduğunu anlattı.

Suriye'de güvenlik ortamı sağlandıkça mültecilerin kendi köylerine, şehirlerine dönmeleri için Fırat'ın doğusunda ve batısında devam eden siyasi sürecin büyük önem arz ettiğine dikkati çeken Kalın, "Bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde 16 Eylül'de Ankara'da üçlü bir zirve gerçekleştireceğiz, Rusya Federasyonu ve İran'ın da katılımıyla. Bu zirve de daha önce başlattığımız Astana toplantılarının bir devamı olarak Ankara'da Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında gerçekleştirilecek. Burada da bu konuyu özellikle İdlib Mutabakatı'nın uygulanmasını, Anayasa Komisyonunun kurulması ve bundan sonraki siyasi sürecin nasıl işleyeceğine dair ana parametreleri etraflı bir şekilde ele alma imkanımız olacak." bilgisini paylaştı.

- "Orman yangınlarına müdahale 10-12 dakikaya indi"

Kalın, bir gazetecinin "Orman yangınlarına ilişkin Türk Hava Kurumunun uçakları ile ilgili süren bir tartışma var. Geçtiğimiz ay Türk Hava Kurumu, benzeri yangında yaptığı açıklamada uçakların faal olduğunu açıklamıştı ancak dün Sayın Bakan, uçakların bazı sıkıntılarının olduğunu ve kullanılamayacağını söyledi. Bu konuda süren tartışmalara ilişkin değerlendirmeniz nedir?" sorusu üzerine, bunu bir tartışma olarak ifade etmek yerine önceliklerinin orman yangınlarının en hızlı bir şekilde söndürülmesi olduğunu belirtti.

Toplantıdaki sunumda bu konuda verilen rakamlara değinen Kalın, daha önce orman yangınlarına müdahale süreleri 30-35 dakikalarda iken bugün 10-12 dakikaya indiğini aktardı.

Coğrafyanın şartlarına göre karadan ve havadan müdahale biçimleri ve ayrıca gece devam eden yangın söndürme operasyonlarının bulunduğunu anlatan Kalın, gece uçma kabiliyetine sahip helikopterlerin ve uçakların kullanıldığını, suların göletlerden ya da denizden alınıp getirilmesinin de teknik bir kabiliyet meselesi olduğunu vurguladı.

"Bu uçak kullanıldı, kullanılmadı" şeklindeki tartışmadan ziyade önceliğin bütün imkanların seferber edilmesi ve orman yangınlarının en hızlı şekilde söndürülmesi olduğunu belirten Kalın, şöyle konuştu:

"Tabii ki eksikler varsa bunlar mutlaka giderilecektir. Bu süreç içerisinde güzel de bir koordinasyon sağlandı. Orman Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığımız hızlı bir koordinasyon halinde, İçişleri Bakanlığının emrinde olan birtakım helikopterleri bu sürece dahil ettiler. Türk Hava Kurumunun elinde ya da başka yerlerde uçaklar, helikopterler varsa arazinin durumuna göre hangisi öncelikli kullanılmayı gerektiriyorsa bunlar bugüne kadar kullanıldı, kullanılmaya da devam edecek.

Burada kasıt var veya yok, orman yangınlarının önlenmesi konusunda bir toplumsal farkındalığın, bilincin oluşması da son derece önemli. Bu mücadeleyi verirken devlet imkanlarını tabii ki seferber ediyor, 24 saat bu olayın başında ama aynı zamanda vatandaşlarımızın da dikkatli olması büyük önem arz ediyor. Özellikle bu sıcak yaz aylarında bu tür yangın hadiselerine de sıkça rastlamak mümkün. Bunu önlemek, minimize etmek için de el birliği ile bir çaba içinde olmamız önem arz ediyor."

- "9. gözlem noktası yerinde duruyor"

Bir gazetecinin "9. gözlem noktasının Esed rejimi güçlerinin arasında kaldığı konusunda bir bilgi var. 9. gözlem noktasının başka bir noktaya taşınması söz konusu mu? Türk Silahlı Kuvvetlerinin aynı bölgede yeni bir gözlem noktası oluşturması gibi bir durum söz konusu mu?" şeklindeki sorusu üzerine İbrahim Kalın, "9. gözlem noktasının kapatılması, yahut bir başka noktaya kaydırılması diye bir şey söz konusu değil. 9. gözlem noktası yerinde duruyor, başta planladığımız ve İdlib Mutabakatı çerçevesinde kurduğumuz bütün gözlem noktaları bulundukları yerlerde faaliyet göstermeye devam edecekler." açıklamasında bulundu.

Güvenliği artırmak, etrafın asayişini sağlamak için tahkimatların sürdüğünü bildiren Kalın, bu konuyu Rusya ve diğer aktörlerle paylaşmayı ve koordine etmeyi sürdüreceklerini dile getirdi.

Kalın, "Orada önceliğimiz, askerlerimizin bulundukları yerlerde kalmaları ve güvenlikleri sağlamaları. Dolayısıyla başka bir yere intikal veya oranın kapatılması diye bir şey söz konusu değil. Öyle bir arayış içinde değiliz. Yaptığımız bir anlaşma var, bu anlaşma çerçevesinde sadece 9'uncu değil bütün gözlem noktaları bulundukları yerlerde faaliyet göstermeye devam edecektir. Buradan tekrar tabii ki rejime ve ona destek veren Rusya Federasyonu'na da bu ihlalleri sonlandırmaları yönünde çağrımızı tekrar etmek istiyorum. Bununla ilgili Rus makamları ile görüşmelerimiz devam ediyor, bundan sonra da devam edecek." ifadelerini kullandı.

"Yüksek Askeri Şura'nın çalışmalarını tamamladığı ancak bazı atamaların hala yapılmadığı" belirtilerek, "Bir aksilik mi var? Bu atamalar ne zaman olacak?" diye sorulması üzerine Kalın, şöyle konuştu:

"Herhangi bir aksilik falan söz konusu değil. Zaten Yüksek Askeri Şura bildiğiniz gibi çalışmalarını tamamladı. Sayın Cumhurbaşkanımızın onayıyla da kararlar alındı bunların imzalanması yani evrakın imzalanması süreci var. Onun da önümüzdeki birkaç gün içerisinde tamamlanmasını bekliyoruz. Ondan sonra da zaten gerekli açıklamalar ve fiili atamalar da yapılmış olacak."

- "Kontrolün Türkiye'de olması güvenli bölgenin tanımı gereği olmalı"

Kalın, "Güvenli bölgede derinlik konusunda ve kontrolün kimde olacağı noktasında uzun süreli bir tartışma var. 'Kontrol bize geçtiğinde' ifadesini' kullandınız. Kontrolün Türkiye'de olacağına dair bir anlaşmaya varıldı mı?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Bu, bizim bu anlaşmayla ilgili temel beklentimiz ve öngörümüz. Müzakere dediğim de zaten bu unsurları da ihtiva eden bir şey. Derinlik meselesi de öyle. Şu anda tabii ki bir adım atıldı. Önemli bir adım. Beklentilerimizi belki bütünüyle karşılamamakla beraber olumlu yönde atılmış bir adım. Cerablus, El-Bab ve Afrin bölgesinde olduğu gibi bu bölgenin de kontrolünün Türkiye'de olması güvenli bölgenin tanımı gereği olması gereken bir şeydir. Buranın başka terör örgütleri için bir güvenli bölge ya da bir güvenli geçiş alanı haline gelmemesi için bu kontrolün Türkiye'de olması esastır. Türkiye'de olması derken, bazen birileri bunu alıp işte 'Türkiye işgale geliyor.' gibi yerlere çekmeye çalışıyorlar. Biz Cerablus'u, El-Bab'ı, Azez'i işgal etmedik. Afrin'i de İdlib'i de işgal etmedik. Oraları teröristlerden temizledikten sonra buraların yönetimini yerel halka bıraktık. Orada aslında güzel bir fiili güvenli bölge alanı oluşmuş durumda. Adı her ne kadar böyle konmasa da bu bölge güvenli bölge haline gelmiş durumda. Neden? Burada PKK, PYD, YPG, DEAŞ yok. Burada rejim de yok. Burada yerel halk kendi imkanlarıyla orada kendini yönetmekte, asayişini sağlamakta. Fırat'ın doğusunda da bizim temel öngörümüz ve beklentimiz, benzer bir modelin orada da hayata geçirilmesi."

(Bitti)

Kaynak: