Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: (2)- "Aslında YPG, DEAŞ'ın geri gelmesini istiyor. DEAŞ'ın sonlanmasını istemiyor, bunu kendini meşrulaştıracağı bir araç olarak kullanmak istiyor"- "(ABD'nin yasa dışı Yahudi yerleşimleri kararı) Batı Şeria'da, Kud
Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Aslında YPG, DEAŞ'ın geri gelmesini istiyor. DEAŞ'ın sonlanmasını istemiyor, bunu kendini meşrulaştıracağı bir araç olarak kullanmak istiyor." dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Barış Pınarı Harekatı'nın yanı sıra eş zamanlı olarak Irak'ta Pençe Harekatı'nın üçüncüsünün ve Kıran Harekatı'nın devam ettiğini anımsatan Kalın, "Türkiye'nin askeri kabiliyetler açısından baktığınızda geçtiğimiz 3-4 aylık süre içerisinde aynı anda Irak'ta, Suriye'de ve Türkiye Cumhuriyeti topraklarında birbiriyle koordineli ama farklı üç büyük operasyonun yapılmakta olduğunu hatırlamakta fayda var." diye konuştu.

Zaman zaman Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) askeri imkan ve kabiliyetleriyle ilgili spekülasyonların yapıldığını, terörle mücadelede etkin netice alınamadığını söyleyenlerin bulunduğunu belirten İbrahim Kalın, şunları kaydetti:

"Bu tabloya baktığınız zaman PKK terör örgütüne karşı onun Suriye'deki uzantılarına karşı DEAŞ terör örgütüne karşı onun farklı yerlerdeki uzantılarına karşı hamdolsun çok ciddi neticelerin alındığını artık görmekteyiz. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ilgili kurumlarımız, İçişleri Bakanlığımız, Milli Savunma Bakanlığımız, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığımız, polisimiz ve askerimiz tam bir uyum içerisinde iyi bir çalışma yürütüyorlar. Onun neticelerini de hamdolsun sahada görüyoruz."

- DEAŞ'la mücadele

Bütün bu süreç yaşanırken DEAŞ'la mücadelede hiçbir aksaklık olmaması için de ellerinden geleni, yapılan anlaşmalar çerçevesinde ve sorumluluklarını yerine getirdiklerini bildiren Kalın, şöyle devam etti:

"Türkiye'nin DEAŞ'la mücadelesindeki karnesi son derece net açık. Onu tekrar etmek istemiyorum ama özellikle Rasulayn ve Tel Abyad'da Amerikalılarla yaptığımız 17 Ekim Anlaşması'ndan sonra DEAŞ'lıların serbest bırakılması sürecini hatırlayacak olursak YPG'nin planının ne oldu çok açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Aslında YPG, DEAŞ'ın geri gelmesini istiyor, DEAŞ'ın sona ermesini istemiyor. Çünkü bunu kendini meşrulaştıracağı bir araç olarak kullanmak istiyor. Kendisinin terör örgütü kimliğini gizleyip bunu Batı dünyasına satabilmek için de DEAŞ tehdidinin devam etmesi gerektiğini gayet iyi biliyor.

Dolayısıyla 'DEAŞ tehdidi geri geliyor, DEAŞ canlanıyor' gibi söylemler gündeme geldiğinde bunların kimler tarafından, nerede, sahada ve bunun Batı'daki yansımalarından ne şekilde koordine edildiğine de dikkatle, yakından bakmak gerekiyor. Terör örgütünün son tahlilde DEAŞ ile mücadele gibi bir önceliği yok. Onların önceliği işgal ettikleri Suriye topraklarında ve diğer bölgelerde devletimsi bir yapı ya da otonom bir yapı kurmaya çalışmak ama biz Suriye'nin toprak bütünlüğü çerçevesinde ve devam eden siyasi süreci bağlamında da buna müsaade etmeyeceğimizi ifade ettik."

- Suriye'de bir seçim yapılması süreci gündeme gelecek

İbrahim Kalın, Suriye'de Anayasa Komitesi'nin çalışmalarına başlandığını, ikinci toplantısını da kasım ayının sonunda yapılacağını hatırlatarak, buradan çıkacak neticelerin siyasi sürecin ilerletilmesi açısından büyük önem arz ettiğini vurguladı.

Anayasa'nın değiştirilmesi ya da yeni bir Anayasa yapılması konusunda anlaşıldıktan sonra Suriye'de bir seçim yapılması sürecinin gündeme geleceğine işaret eden Kalın, "Birleşmiş Milletler (BM) kararı çerçevesinde de bildiğiniz gibi Anayasa Komisyonu çalışmalarını tamamlaması ve ardından seçimler yapılması, Suriye'deki siyasi sürecin ilerletilmesi açısından hayati öneme sahip." ifadesini kullandı.

Türkiye'nin yaklaşımının uluslararası toplumla birlikte Suriye içinde ve dışındaki bütün Suriyelilerin bu seçimlerde oy kullanmasının sağlanması ve seçimlerin uluslararası gözlemciler nezdinde yapılması olduğunu anımsatan Kalın, "Burada BM ve diğer ülkelerin kolaylaştırıcı bir rol oynaması da büyük önem arz ediyor. Böylece hem Esed rejiminin geleceğiyle ilgili hem de Suriye halkının iradesinin sandığa yansıması noktasında önemli bir aşamaya da ulaşma imkanımız olsun istiyoruz." dedi.

İbrahim Kalın, şunları kaydetti:

"Amerika Birleşik Devletleri'nin, İsrail'in Batı Şeria'daki 'yerleşimci' diye ifade edilen yerlerin uluslararası hukuka aykırı olmadığı şeklindeki açıklaması. Bu son derece talihsiz, uluslararası hukuku yok sayan Filistinlilerin hakkını, hukukunu ayaklar altına alan bu açıklamayı reddettiğimizi ve kınadığımızı ifade etmek istiyorum. Burada bir kelime oyunu oynandığını da özellikle sizlerin ve kamuoyunun dikkatine getirmek istiyorum. İngilizcede 'settlement' diye ifade edilen, Türkçe'ye de 'yerleşimci' diye tercüme ettiğimiz bu yerler yerleşimci falan değildir bildiğiniz düpedüz işgalcilerdir. İşgal altındaki Filistin topraklarında Filistinlilerin zeytin bağlarını, evlerini, tarihi mekanlarını ve bahçelerini işgal eden kişilerin kurduğu yerlerdir buralar. Dolayısıyla yerleşimciler, 'uluslararası hukuka aykırı değildir' ifadesi, 'işgal uluslararası hukuka aykırı değildir' demekle eş anlamlıdır.

Bunun adı işgaldir, bu işgali meşrulaştırma çabasıdır. Biz nasıl Filistin topraklarının tamamının işgaline karşı ise bu konuda alınmış onlarca BM kararı ve Güvenlik Konseyi kararı bulunmaktadır. Aynı şekilde Batı Şeria'da, Kudüs'te, Gazze'de veya başka bir yerde Filistin topraklarını işgal edilmesi hiçbir şekilde kabul etmediğimizi ve Filistin halkı özgürleşene kadar, iki devletli çözüm hayata geçirilene kadarda Filistin halkının haklı ve meşru davasında onların yanında olacağımızı ifade etmek istiyorum."

- ABD'nin Kudüs kararı

Özellikle Kudüs ile ilgili ABD yönetiminin aldığı kararın, büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşımasının ardından yaşanan gerilimleri hatırlatan Kalın, ardından gelen önemli bir hukuk ihlalinin de Golan Tepeleri'yle ilgili olduğunu bildirdi.

Bir başka ülkenin topraklarını adeta İsrail'inmiş gibi takdim eden yaklaşımın ne kadar büyük sorunlar yarattığının görüldüğünü vurgulayan Kalın, "Şimdi üçüncü olarak bu konunun bu şekilde gündeme getirilmesinin barış ve istikrara, özellikle Orta Doğu barışına hiçbir katkı sağlamayacağını tekraren ifade etmek istiyoruz. Bu kararı kınadığımızı, reddettiğimizi de tekrar vurgulu bir şekilde ifade etmek istiyorum." dedi.

- Ahıska Türkleri'nin sürgününün 75'inci yılı

Bu yıl Ahıska Türkleri'nin sürgününün 75'inci yılı olduğunu hatırlatan İbrahim Kalın, "14 Kasım 1944 tarihinde bildiğiniz gibi Ahıska Türkleri yaşadıkları bölgelerden, Ahıska bölgesinden büyük bir sürgüne maruz kaldılar. Burada 100 bini aşkın Ahıska Türk'ü, asırlardır yaşadığı topraklardan uzaklaşmak ve sürgün acılarını yaşamak zorunda kaldılar. O dönemde Sovyetler Birliği'nin uzak coğrafyalarına atıldılar sürgünün gayri insani sonuçları nesiller boyunca Ahıska Türkü kardeşlerimiz tarafından da yaşanmaya devam etti." ifadelerini kullandı.

Dünyanın 9 farklı ülkesinde 500 binden fazla Ahıska Türk'ünün dağınık bir şekilde yaşadığına değinen Kalın, şöyle devam etti:

"Bizim yaklaşık 20 yıldır devam ettirdiğimiz bir çalışma var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak Ahıska Türklerinin tekrar kendi tarihi yurtlarına geri dönmesiyle ilgili. Kısmi başarı elde ettiğimiz ama maalesef sorunun büyük bir şekilde ortada durduğu alanlardan birisi bu konuda maalesef özellikle AGİT bünyesinde yürütülen çalışmalar. Kısmi bir katkı sağladı fakat biz özellikle bu sürgünün 75'inci yıl dönümünde Ahıska Türk'ü kardeşlerimizin bulundukları yerlerde güven, barış, huzur ve refah içinde yaşamaları için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.

Ahıska Türklerini tanıyanlar bilirler onlar vatanperver, çalışkan insanlardır ve bulundukları her yeri abad etmiş insanlardır. İster Kazakistan'da, ister Kırgızistan'da, Gürcistan'da, Türkiye'de, ABD'de. Nerede olurlarsa olsunlar gittikleri yerlerde hep olumlu etkiler bırakmış kolektif bir şekilde iyinin, doğrunun ve güzelin yanında olmuş insanlar. Sürgünün 75'inci yıl dönümünde Cumhurbaşkanımız adına da ben onların hüzünlerini, acılarını paylaştığımızı tekrar ifade etmek istiyorum."

Cumhurbaşkanlığı Kongre Merkezi'nde 10 Aralık'ta sürgünün 75'nci yıl dönümü ile ilgili bir program düzenleyeceklerini açıklayan İbrahim Kalın, "Ahıska Türklerini, yaşadıkları acıları hep birlikte anma imkanımız olacak." dedi.

Kalın, hayatını kaybeden tiyatro sanatçısı Yıldız Kenter'e de Allah'tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diledi.

(Sürecek)

Kaynak: