Ömer İnal

Ömer İnal

Cumhurbaşkanlığı seçimleri…

Cumhurbaşkanlığı seçimleri…

Cumhurbaşkanlığı seçim çalışmaları kapsamında düzenlenen mitinglerde halka seslenen başbakan Erdoğan, cumhurbaşkanlığı döneminde teamüllerin şekillendirdiği değil, anayasanın verdiği yetkileri kullanan bir profil çizeceğini defaatle ifade ediyor, Çankaya’ya çıkmasıyla da paralel yapılanmayla hız kesmeden mücadelenin devam edeceğini ve barış sürecinin kararlılıkla sürdürüleceğinin altını çiziyor. Konuşmasının bir bölümünde de başbakanlığı döneminde yaptığı hizmetleri referans göstererek, ‘seçilmiş bir cumhurbaşkanı ve seçilmiş bir başbakan el ele verip Türkiye’yi uçuracak’ söylemiyle daha büyük hizmetlerin yapılacağını dile getiriyor… 

Muhalif kesim ise başbakanın mitinglerinde, merkez bankasındaki döviz rezervlerinin son 12 yılda geldiği seviyeyle 135 milyar dolara çıkmasını, IMF’ye olan 23,5 milyar dolarlık borcun sıfırlanması ve hatta IMF’ye borç veren bir ülke duruma geldiğimizi, cumhuriyet tarihince yapılmış olan 6.000 km olan duble yola karşın ak parti döneminde 17.000 km’yi aşkın duble yol çalışmalarını halka anlatmasından dolayı epey bir rahatsızlar. Oysa çok yersiz bir rahatsızlık bu, zira bu halk yıllarca sadece batılı güçlerin böyle bir gelişmişlik seviyesine sahip olabileceğini, büyük projelerin sadece onların planlayıp yapabileceğini, modern hastanelere, düzenli yollara sadece onların memleketinde olabileceğini ve sadece onların yarınlara umutla bakabileceklerini düşünürdü. Ülkemizin her 3-5 yılda bir ekonomik kriz yaşamasıyla iki yakası bir araya gelmeyen, IMF’ye muhtaç, gençlerinin başka ülkelerde iş ve gelecek ümit ettiği günlerden, dünyanın en büyük hava alanlarından olacak bir projenin devletin cebinden hiç para çıkmadan özel şirketlerce yapılan günlere geldik, bunları 70 cent’e muhtaç olduğumuz o günlerde hayal dahi edemezdik. 3. Köprüyü, Asya’yla Avrupa’yı birleştiren yüzyılın projesi Marmaray ve hızlı tren teknolojisine sahip dünyanın 8. Ülkesi olmamız, Millet nezdinde özlemini hep duyduğu, yokluğunu, ezikliğini yıllarca yüreğinde hissetiği gelişmeler. Halk, yapılan bu hizmetlerin defalarca dillendirilmesinden kesinlikle rahatsızlık duymuyor, bilakis yıllarca hasretini duyduğu, yokluğunun yıllarca ezikliğini yaşadığı bu hizmetlerin anlatılmasını da yılarca dinlemeye razı olduğunu, miting meydanlarına akın edip hınca hınç doldurmasıyla gösteriyor..

Çatı aday Ekmelettin İhsanoğlu ise miting yapmak yerine salon toplantılarını tercih ediyor, bazı CHP-MHP milletvekilleri ise durumu ‘halkın içine karışmak’ olarak tanımlıyor. Mitinglerin ne anlama geldiğini idrak etmekten uzak olmadıklarına göre, yeterli bir kalabalığı toplayamamaktan çekiniyorlar diye yorumlar yapılsa da ben daha farklı düşünüyorum. Diyelim ki ‘Ekmel Bey’e destek veren partiler hep birlikte ortak miting düzenleseler ve ‘Ekmel Bey’ konuşmasına Besmele ve Fatiha ile başlasa,  CHP’liler bir anda şok olur, ne yapacaklarını bilemezler… ‘Dindar ama eşinin başı açık’ söylemleri, dünürünün ‘namaz kılarken hiç görmedim’ beyanlarıyla laik ve modern bir profil olarak lanse edilerek CHP tabanının yumuşatılan tepkisi, konuşmasına besmeleyle bir giriş yapan Ekmel beyin laik görüntüsünü bir anda buharlaştıracaktır. Konuşmasının devamında çözüm sürecine yönelik olumlu cümleler sarf etmiş olsa, bu sürecin ülkeyi böleceğini iddia eden Devlet Bahçeli’nin sözlerine itibar eden MHP seçmeni tepki verecektir. Paralel yapılanmaya dair çıkan açıklamalar yapsa camianın neferleri ‘haram lokma yemedik’ logolu pankartlarını hemen ayyuka çıkartacaklardır… Tüm bu hassasiyetleri gözetip siyaset yerine edebi bir şeyler söylemek niyetiyle istiklal Marşı okuyayım deyip de Çanakkale şehitleri dizelerini okumaya başlasa, önce ne olduğu anlamaya çalışan kalabalıkta bir anda kargaşa olur ve tepki olarak CHP’liler Onuncu yıl marşını söylemeye, MHP’liler Andımız’ı okumaya, paralelciler ise ‘Reza sahilde, polisler içerde’ sloganları atmaya başlar… sonuç olarak konunun başına döndüğümüzde, ortak bir düşünceye sahip tabanı olmayan bir adayın ortak bir miting yapması çok güçtür..

 

 

İşin özeti, Ekmel bey ülke meselelerine yönelik hamasi tutumlardan uzak ciddi bir konuşma yapacak olsa, onu destekleyen parti ve kurumların hiçbirine dokunmayan bir cümlesinin olmaması mümkün değildir. Çünkü bu ülkenin meselelerinin çözümüne ipotek koyan bir kesimin adayı olması sebebiyle adeta mayınlı bir arazide siyaset yapmak zorunda bulmuştur kendisini. Ne diyelim kendi düşen ağlamaz…

 

Sevgide kalın, Hoşçakalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer İnal Arşivi
SON YAZILAR