Gülşen Yılmaz

Gülşen Yılmaz

Dağ başını üniversiteler almış

Dağ başını üniversiteler almış

Bir yerde okudum. İlber Hoca şöyle diyordu; “50 tane Tarih bölümü, 50 tane İşletme bölümü var. Bunların içi talebelerle dolu…Dağa taşa üniversite kurulmuş, daha üniversitenin ne olduğunu bilmiyor, 40 bin tane talebe almış...”
 
Yazı böyle uzayıp gidiyor. Haklılık payı elbette ki çok yüksek…
 
Şu an çocuklar bir üniversite tercihi sürecine girdi. Kimisi gerçekten istediği bölümleri yazıyor. Kimi puanıma ne gelirse deyip gözü kapalı tercih yapıyor. Anlayacağınız kafalar bir hayli karışık.
 
Bu konuda bilirkişi değilim. Kimseye akıl vermek haddime de değil. Sadece gözlemlediğim kadarıyla bu ülkenin bir vatandaşı ve yine bu ülkenin üniversitesinden mezun olmuş bir insan olarak bir iki bir şey söylemek istiyorum.
 
E halihazırda ülkemizde her şehre bir üniversite düştüğü için, puanı çok da iyi olmayan gençler bile eğitim sisteminin bir ucundan yerleşiyor. Yerleşiyor yerleşmesine de sonuç pek sağlıklı değil. Her açılan yeni kontenjan bölümlerin kalitesini de doğru orantılı şekilde düşürüyor.
 
Çocuklar, yerleşmelerde bu durumdan memnun oluyorlar. Sonuçta bayramda seyranda; “Nereyi kazandın” diyen amca ve teyzelere verecek bir cevapları oluyor.
 
Bilirsiniz eğitim sistemimizin genel geçer sorunsalları şunlardır. “Bir elalem ne der? İki kazanalım da neresi olursa olsun!”
 
Hal böyle olunca gençlerimiz hem anne babalarını hem de elalemi mutlu etmek için kolları sıvayıp adını bile bilmedikleri üniversitelerin bölümlerini sıralıyorlar tercih listelerine…
 
Peki, ne oluyor? Mesela tarih bölümü yol geçen hanına dönüyor. Gerçekten tarihi sevip o bölümü tercih edenlerin sayısı üniversite sayısını geçmez inanın. Ben kendi sınıfımdan hatırlıyorum. Okulun ilk günü derse giren hoca; “Kimler tarihi severek geldi bu bölüme” dediğinde koca sınıfta bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar kişi el kaldırmıştı.
 
Sonra ne oluyor? Sosyal Bilimler’in bütün bölümleri itibarsızlaşıyor. Akıllı çocuklar artık Sosyal Bilimler’i tercih etmiyorlar. Bu gerçekten acı bir tablo…
 
Çok isterim bütün bölümlerden, 81 ilde açılan üniversitelerden, gerçekten liyakatli, kaliteli öğrenciler çıksın. Ama madalyonun bir de diğer yüzü var. Üniversitenin X bölümü bu yıl açılmış. Sen aynı yıl o bölümü tercih ediyorsun. Fakültede, derslerin alan hocaları bile tam değil. A dersinin hocası B dersine giriyor. Hoop 4 sene bitti. Ne öğrendin evladım okuduğun alana dair. İşte şöyle böyle… Sonra işin yoksa o elaleme bir de neden iş bulamadığını anlat!
 
Kalite… En önemlisi kalite… Binlerce okul açsanız da hiçbir anlamı yok emin olun. Bizim amacımız artık okuryazar oranını yükseltmek değil, donanımlı insan yetiştirmek olmalı. Çünkü gelişmiş ülkelerin standartları bu şekilde işliyor.
 
Hem böylelikle gençlerde ne durumda olduğunu görür. Barajı bir tık geçen adamın bile üniversite hayali var neredeyse. Sonra bir sürü mutsuz, işsiz insan… Yazık değil mi? Biraz realist olmak lazım.
 
Yani amacımız herkes üniversite okusun olmasın. Tarihi tarihçi olabilecek kişi, hukuku hukukçu olabilecek kişi okusun. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gülşen Yılmaz Arşivi
SON YAZILAR