Hayrettin Atak

Hayrettin Atak

Daha çok yolumuz var!

Daha çok yolumuz var!

Emperyalizme olan esareti bitirmek,  

Ve kendi medeniyetini yeniden yükseltmek,

O medeniyeti yeniden inşa ve ihya etmek,

Öyle sanıldığımız gibi pek kolay olmayacak demek ki…

Önce insanların zihnen buna hazır olması gerek sanıyorum… İnce düşünmek gerek. Bizim medeniyetimiz incelik ve zerafetle başlıyor çünkü… Her medeniyet kendi detayında gizli…

…  

81 ille birlikte Konya’da da Karma Ortaokulu bahçesinde ki tarihi binada hizmete giren “İl Eğitim Tarihi müzesinin” açılışındaki bu kare yüzünden yazdım bunu…

Resepsiyon değil ki müze açılışı. Projenin sloganı da “Geçmişimizden Ders Alarak Geleceğe Koşuyoruz”

“O kadehleri” Konya protokolünün önüne koyup bunu fotoğraflayıp servis etmenin amacını ben anlayamadım. Kadehler o projenin neresinde bilemedim. ‘Geçmişimizde mi?’ Geleceğimizde mi? Dersimizde mi?

‘Kadeh’ bizim kültürümüze ait bir argüman yada enstrüman da bizim mi haberimiz yok… Sadece bu açlıışa değil, tüm programlardaki bir sıkıntı bu ama, konu müze açılışı olunca fotoğrafta iyice bir eğreti durmuş…

Organizasyon Milli Eğitim Müdürlüğü’nün…

Müzede sergilenen piyano bile tozlu görünüyor fotolarda…  

O ‘Kadehi’ oraya koyan yada açılışı organize edenlerden hangisi hayatlarının hangi kısmında kadeh kullandı çok merak ediyorum…

Bu kare en az ‘Kara Cuma’ kadar bilinçaltında kalır genç dimağların… Sebep olanda genç dimağların eğitiminden sorumlu olanlar…. İlginç bir ironi…

Evreka… Eğitimi bir türlü “Millileştirememizin” sebebini buldum…  

Biliniz ki “O kadeh oradan kalktığı gün yükselmeye başlayacak medeniyetiniz…”

Bu sözden sonra da tahta bardak kullanmaya kalkmazlar inşaallah…!  

“Medeniyet” meselesini Esnaf ve Sanatkarlar Odaları da yanlış anlıyor sanıyorum…  

Nereden mi çıktı? İsimlerinden...

‘Yüzyıl öncesinde unutulmuş meslek isimlerini kullanan odalar var’

Sokaktaki vatandaşa sorsanız anlamını bilmeyeceği isimleri kullanan odalar…

Birde birbirleriyle azıcık dahi ilgisi olmayan meslekleri bir araya getirmeye çalışanlar var…

Misal;

Saraçlar odası, (Saraçcılık önemli elbet!)

Fırıncı, kebapçı ve elektrikçiler odası, (Elektrik olmazsa kebap pişmez tabi)

Otomobilciler odası, (Hey Otomobilci, bana yarım kilo?)

Bakkallar ve bayiler odası, (Bilgisayar bayisiyim üye olabilir miyim?

Kunduracılar odası,  (Adidas’ın sahibi içeri giremez, kunduracıyız çünkü biz!)

Bakır kalaycılar Odası, (Hala yaşayan Bakır Kalaycı varsa demek!)

Haberleşme Cihazları ve gözlük satışcıları Odası (Gözlük olmadan duyamıyorsa demek ki haberleşme cihazını!) 

 Seçimlerden önce bu isimler ve görev tanımları üzerinde bir ciddi çalışma gerekiyormuş…

…  

Tabi ki anlıyorum; Bazı insanların sosyal medya kullanmamasını… Hatta karşı durmasını.    

 Anlayamadığım bir bürokratın yada siyasetçinin neden kullanmadığı…  

 Aynı anda yüzbinlere hatta milyonlara ulaşmak, gayesini ve kendini anlatmak yada onların derdini dinlemek için bundan iyi bir fırsat mı olur?

En küçük tüccar bile bu imkanı kullanırken ‘Davası olan bir siyasetçi’ neden teper ki bu fırsatı…

Ha! Birde ‘Sosyal Medya’ kullanmamak;

  • ‘Halkın ne konuştuğunun, ne tartıştığının benim için bir önemi yok. Benim gündemim farklı” anlamı da taşımaz mı?

‘Millet bize oy vermiyor ki, Recep Tayyip Erdoğan’a veriyor. O kullansa sosyal medyayı yeter!’ demeye çalışıyorlar sanıyorum…

Ama Konya yerel basınını takip etmeyen bir siyasetçi hangi mesajı vermeye çalıştığını ben bile anlayamıyorum. 

Konya’nın nasibine de bu isimler düştü…  

Bir süre daha yorulacaksın Konya! Yapacak bir şey yok….

Spor Müdürü Veli Özkan geçtiğimiz günlerde “Konyasporluluk ruhu” ile ilgili bir şeyler paylaştı sosyal medyada…

Paylaşımı görünce “O ruh” için bende bir öneri sunmadan geçmeyeyim;

Konya’daki bütün okulların teneffüs zillerinin Konyaspor marşı ve şarkılarından oluşması teklifi sunuyorum. Özelliklede son zilin. Böylece çocukların aklında ve bilinç altında hep güzel bir şey olarak kalacaktır; Konyaspor ve şarkısı…  

Konyasporlu yetiştirmeye oradan başlayın! 

Son olarak;

Anlatılır hep, Fatih Sultan Mehmet Bizans surlarına dayandığında Bizansın din alimleri ‘Meleklerin dişi mi, erkek mi olduklarını’ tartışıyorlarmış o esnada…!

Ne kadar doğru bilemem… Ama Bizansın bugünkü durumunu düşününce vakıanın doğru olması kuvvetle muhtemel.

Alimlerimiz dahil neredeyse insanımızın tamamının bugün gerek sosyal medyada gerekse gerçek hayatta tartıştığı şeylere bakınca, arada bir bağ kurmadan edemedim…

Uyarmıyorum…    

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayrettin Atak Arşivi
SON YAZILAR