Dedikodu artık sosyal medyada…

Sosyal ağların toplumları etkileyebilecek düzeye geldiğini ifade eden Dönmez, “Mecra değişse de değişmeyen tek şey maalesef insanların, bilginin gerçek kaynağına ulaşmadan tepki veriyor ve bilgiyi paylaşıyor olmasıdır.” dedi.
Dedikodu artık sosyal medyada…

Sosyal ağların toplumları etkileyebilecek düzeye geldiğini ifade eden Dönmez, “Mecra değişse de değişmeyen tek şey maalesef insanların, bilginin gerçek kaynağına ulaşmadan tepki veriyor ve bilgiyi paylaşıyor olmasıdır.” dedi.

Sosyal iletişim ağları artık hayatımızın o kadar içinde ki gün içerisinde hiç televizyon izlemeyen bir insan ortalama iki ya da üç saatini sosyal ağlarda geçiriyor.  Bir zamanlar eğlence amaçlı kullanılan sosyal ağların bugün toplumları etkileyebilecek ve harekete geçirecek niteliğe eriştiğini ifade eden Halkla ilişkiler uzmanı Sedat Dönmez, “Artık günü televizyonsuz geçirebiliyoruz ama sosyal ağlara girmediğimiz bir gün yok. Olayları ve gelişmeleri oradan takip edebiliyoruz” dedi.

sosyal-medya-(1).jpg

‘ALGI YÖNETİMİ İÇİN EN UYGUN ALAN’

Sosyal medyanın artık bir algı yönetimi için en uygun alan olduğunun göz ardı edilmemesi gerektiğinin altını çizen Dönmez, “Yasal sınırlılıklarınız yok, doğası gereği kişisel üretime açık ve denetimsiz. Bilgiler bir eşik bekçisi süzgecinden geçmiyor. Artık haber almanın ve bilgi yaymanın kanalı büyük oranda değişti. Bundan 15-20 yıl önce algı yönetimi gazete, televizyon, radyo gibi mecralardan yapılırken artık bunun yeri sosyal medya. Son zamanlarda ülkemizde iç savaş naraları atanların yaptığı algı yönetimini hepimiz görüyoruz. Mecra değişse de değişmeyen tek şey maalesef ki ülkemiz insanlarının araştırmadan, bilginin gerçek kaynağına ulaşmadan tepki veriyor ve bilgiyi paylaşıyor olması. Dedikodunun yeri elektronik alana geçti diyebiliriz aslında. Teknoloji artık bize her imkânı sunuyor. İki farklı fotoğrafı birleştirip bir olayla ilişkilendirmeniz sadece beş dakikanızı alıyor. Bir bakıyorsunuz olayla hiç ilgisi bile olmayan fotoğraf paylaşım rekorları kırmış, insanların nefretleri çığ gibi büyümüş.  İnanın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan artık her olayda ülkenin acil durum sigortası olmaktan kendisi bile yoruldu. Bu her ne kadar ülkemizde üzerinde durulmasa da önemli bir davranış sorunu. Ülkenin başındaki ismin bu süreci yönetemediği ihtimalini düşündüğümüzde olacakları tahmin bile edemiyorum” diye konuştu.

‘YALAN HABERLER CİDDİ TEHLİKE’

Tam bir bilgi kirliliği havuzuna dönen sosyal ağlardaki yalan haberlerin ciddi bir potansiyel tehlike olduğunun altını çizen Sedat Dönmez, “Bir olay karşısında bir bakıyorsunuz iki karşıt görüş birbirlerinden farklı bilgileri paylaşıyor. Korkunç olanı ise hepsinin ortak teması şiddet. Ancak bunları yasal engellemelerle kontrol etmek çok zor. Kelime tabanlı engelleme yöntemleriyle bir takım çabalar verilmeye çalışılsa da bunun önüne yasal engelle geçmek en azından içinde olduğumuz teknolojik şartlarda çok mümkün görünmüyor. Bir olay olduğunda ülkemizde alınan önlemlerden birisi de internet erişimini yavaşlatmak ya da engellemek oluyor. Fakat şunu göz ardı ediyoruz, bu durum insanları daha çok olumsuz davranışlara yönlendiriyor. Kendini hiçbir yerde ifade edemeyen insanlar bir şekilde dolan zihnini burada boşaltıyor. Özgürce bağırdığınız bir yerde sizin ağzınıza bant çekseler hoşunuza gider mi? Daha çok bağırmak istersiniz. Tabi ki bu bırakalım isteyen istediğine içinden geleni söylesin demek de değil ancak bu mecralarda alınacak yasal önlemler dikkatli ve insanların içerisinde bulundukları duruma göre esnetilebilmeli” şeklinde konuştu.

sosyal-medya-(4).jpg

‘BİR SOSYAL MEDYA KRİZ YÖNETİMİ EKİBİ KURULMALI’

Sosyal medyayı engellemeyi değil doğru bilgiye erişimi sağlayacak ve doğru bilgiyi paylaşacak şekilde yönetmeyi öğrenmemiz gerektiğini vurgulayan Dönmez, “İnsanlar yanlış bilgileri almasın derken doğru bilgiden de yoksun bırakılırsa belirsizlik durumunda duyduklarına inanacaktır ve bu da daha büyük bir kaosu doğuracaktır. Sosyal medyayı doğru kullanmak ve yönetebilmek için hem devlet elinden hem de kişisel çabamızla yapmamız gerekenler var. Bu konuda başbakandan milletvekiline, validen kaymakama, belediye başkanına kadar herkes görev düşüyor.  Bu valilik kapsamında ya da belediyeler kapsamında yapılabilir, her il kendi içerisinde bir sosyal medya kriz yönetimi ekibi kurmalı. Kriz dönemlerinde şeffaf olmak ve doğru bilgi yaymak çok önemli. Bu insanların görevi doğru bilgileri yaymalarının yanında yanlış bilgileri ifşa ederek bunlarla ilgili hem halkı bilgilendirmek hem de siber suçlara bildirmek olmalı. İnsanlar bilgisiz bırakılmamalı, yoksa o boşluğu kötü niyet uzantılı bilgi doldurabilir. Her ilin yöneticileri hem sosyal medyadan hem de geleneksel medyalardan toplumu bilgilendirici eylemlerde bulunmalı ki insanlar bilgiyi başka yerlerde aramasın” dedi.

‘CEZAİ UYGULAMALAR CAYDIRICI OLABİLİR’

“Sosyal medyada yalan haber üretmek ve paylaşmaya yönelik getirilecek bir cezai uygulama bu konuda caydırıcı olabilir” diyen Dönmez, “Kısaca emniyet, valilik, belediyeler ve kaymakamlıkların iş birliği yaparak doğru bilgiyi sosyal medyada aktaracakları, yanlış bilgiyi tespit ederek ifşa edecekleri bir sistem yalan haberlere itibar edilmesini engelleyebilir. Bunun yanında sosyal medya kullanımı ile ilgili toplumun ciddi bir bilgilendirmeye ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Bu bilinçlendirmeyi sağlamak ise bir iki adımla değil devlet eliyle 360 derece bir bilinçlendirme kampanyasıyla gerçekleşebilecek bir durum.  Bunun eğitim ayağı, medya ağayı, etkinlik ayağı ayrı ayrı planlanmalı. Bir kaç örnek üzerinden gidersek doğru sosyal medya kullanımı ilkokuldan itibaren her eğitim döneminde zorunlu olarak anlatılmasının yanında, dönemsel olarak yapılacak etkinliklerle de halk bilinçlendirilmeli. Sosyal medyayı nasıl doğru kullanırız, haberlerin yalan olduğunu nasıl anlarız, haberleri hangi bilgi süzgecinden geçirdikten sonra paylaşmalıyız gibi konularda halk bilgilendirilmelidir. Bunun için gazetelerde ek duyuru yayınları, televizyonlarda ve radyolarda kamu spotları yapılabilir. Görselli bir broşür hazırlanarak dağıtılabilir. Şehirdeki billboardlar ve diğer reklam alanları bu bilinçlendirmenin bir duyurum ayağı olarak kullanılabilir” ifadelerini kullandı.

sosyal-medya-(3).jpg

‘HER GÖRDÜĞÜNÜZ DUYDUĞUNUZU PAYLAŞMAYIN’

Bireysel olarak her gördüğümüze ve duyduğumuza inanmamayı ve paylaşmamayı öğrenmemiz gerektiğini belirten Dönmez, “Sosyal medyayı kullanırken karşılaştığımız bilgilerin gerçekliğini araştırmadan, emin olmadan paylaşmamalıyız. Paylaşımı arkadaşımızın yapmış olması bu bilginin doğru olduğu anlamına gelmiyor. Bilgi artık kimsenin kontrolünde değil, karşılaştığımız bilgilerin doğruluğunu kısa sürede araştırabiliriz. İnsanları galeyana getirecek, şiddete yönlendirecek fotoğraf ve yazıları özellikle böyle dönemlerde paylaşmamaya özen göstermemiz gerekiyor. Vatandaşlık görevi olarak kötü paylaşımları hem siber suçlara hem de sosyal medya kanalına bildirmek gerekli. Örneğin bir terör örgütünü öven, Türkiye Cumhuriyeti’ni aşağılayan ya da hakaret eden bir paylaşımla karşılaştığımızda bunu hızla siber suçlara bildirerek yayından kaldırılmasını ve ilgili kişilerin yaptığından dolayı ceza almasını sağlayabiliriz. Bu bir ispiyonculuk değil, vatandaşlık görevidir. Özellikle ülkemizin içerisinde bulunduğu şartlarda ve zor günlerden geçtiğimiz şu günlerde iç savaş çıkartmaya yönelik algı yönetimlerine karşı bireysel sorumluluğumuzu ortaya koymalıyız” diye konuştu.

İSMAİL POÇAN / YENİ HABER GAZETESİ