Diyanetin açıkladığı vakitler tümüyle İslami ve ilmi tabanlı

Diyanetin açıkladığı vakitler tümüyle İslami ve ilmi tabanlı

İmsak vaktinin başlangıcı konusunda Yeni Haber’e özel açıklamalarda bulunan Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaman, Müslümanların ibadet hayatlarıyla ilgili hususlarda bir tereddüt yaşamamaları ve birlikte hareket etmeleri gerektiğini söyledi. Yaman Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kur’an, Sünnet ve Bilimsel olarak hareket ederek imsak ve iftar saatlerini ortaya koyduğuna dikkat çekti.  

Son zamanlarda Müslümanların Ramazan orucunda imsak vakti konusunda tereddütleri arttı.  Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaman imsak vaktinin belirlenmesi noktasında Yeni Haber’e özel açıklamalarda bulundu. İslam’ın temel ibadetlerinden biri olan ramazan orucunda ramazan ayının ilk gününün tespiti ve oruca başlama anı olan imsak vaktinin belirlenmesinin önemli olduğunu ifade eden Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaman, Bilindiği üzere oruç “Fecrin/şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun!” (Bakara 2/187) ayetine göre imsak vaktinde yani fecr-i sâdıkın doğuşuyla başlamaktadır. İmsak vakti aynı zamanda sabah namazının kılınmaya başlandığı vakittir.Fecrin iki türü olduğunu beyan eden Hz. Peygamber (s.a.) bunlardan kurt kuyruğu (zenebü’s-sirhân) gibi yukarıdan aşağıya piramit gibi uzanıp dikey olan fecrin ne yeme-içmeyi haram kılacağını ne de sabah namazına izin vereceğini belirtmiştir. Daha sonra fecr-i kâzib (yalancı/gerçek olmayan şafak) ismi verilecek olan bu ilk fecir, astronomlar tarafından da zodyak ışıması olarak yani güneşin doğu ufkuna yaklaşmasından değil de güneş ışığının uzaya dağılmış toz parçacıkları tarafından saçılması sonucunda ortaya çıkan ışık kuşağı olarak tanımlanmaktadır. Hadisin devamında “Ufukta genişliğine yayılan (musta’rız) fecre gelince işte sabah namazı o vakitte kılınır, sahur yemeği de o vakitte haram olur” buyurularak fecr-i sâdıkın ne olduğu belirtilmiştir (Dârekutnî, Sünen, I, 505-506)” dedi.

vakitler-(1).jpg

HADİSLERDE ANLATILIYOR

Hz. Peygamber’in (s.a.) bu ayırımından fecr-i sâdıkın, güneşin doğu ufkuna yaklaşması sebebiyle ufukta beliren yatay aydınlık yani tan yerinin ağarması olduğu anlaşıldığını belirten Yaman, “Kaldı ki,  Hz. Peygamber yukarıdaki ayetin beyanı bağlamında “Bu siyah iplik ile beyaz iplik, gecenin karanlığı ile gündüzün beyazlığından ibarettir” buyurmuştur (Buhârî, Savm 16, Tefsîru’l-Kur’ân, 30; Müslim, Sıyâm, 33). Başka hadis-i şeriflerde de fecr-i sâdık, ufka yayılan yatay beyazlık olarak açıkça tanımlanmıştır (Müslim, Sıyam 40, 43; Tirmizî, Savm 15). Hatta bunların birinde Hz. Peygamber (s.a.) parmaklarını yukarıya kaldırıp aşağıya eğmiş ve “Fecr, beyazlığın böyle açığa çıkması değildir, tâ ki şöyle olmayınca” demiştir. Bunu söylerken de şahadet ve orta parmağını üst üste bindirip sağa sola uzatarak konuyu görsel olarak da anlatmıştır (Buhârî, Ezan, 13; Müslim, Sıyâm, 38; Ebû Dâvûd, Savm, 17).Bu bilgi ve yerleşik uygulamaya istinaden dört mezhep âlimlerinin de içinde bulunduğu büyük çoğunluk, imsak vaktinin ufka yayılan beyazlık ile başladığını kabul etmişlerdir. Klasik kaynaklarda bu noktada bir ihtilafın bulunmadığı açıkça kaydedilmiştir” diye konuştu.

vakitler-(2).jpg

BİRLİKTELİK ÖNEMLİ

Günümüzde şehir hayatının ufku gözlemeyi zorlaştırması, şehir ışıklarının sağlıklı bir gözlem yapmaya engel oluşu, gözlem yapılan yerin yüzey yapısının uygun olmaması, hava kirliliği veya atmosferik hava şartları gibi birçok neden, fecr-i sâdıkın doğuşunu bireysel gözleme dayanarak tespit etmeyi son derece güçleştirdiğini vurgulayan Yaman, “Güneş, dünya ve ayın hareketleri başta olmak üzere gök ve ufuk olaylarını takip ve tespitte bilimsel gerçekleri ve teknolojiyi kullanmak zorunlu hale gelmiştir. Yüce Allah’ın evrene koyduğu şaşmaz denge de (En’âm 6/96; Fâtır 35/13; Yâsîn 36/38-40;Kamer 54/49) esasen bunu öngörmektedir. Bu gerekçelerle vakitlerin hesap ile tespiti işlemi gündeme gelmiş ve günümüz Müslümanları tarafından, hesaba göre hazırlanan takvime müracaatla namaz vaktini tayin yöntemi benimsenmiştir. Hesapla belirlemeye, aynı yerleşim birimi veya coğrafyada yer alan Müslümanlar arasındaki birliğin sağlanması bakımından da büyük ihtiyaç olduğu açıktır” şeklinde konuştu.

vakitler-(3).jpg

DİYANET ASTRONOMİK TANIYI ESAS ALIYOR

“Diyanet İşleri Başkanlığı, imsak vaktinin başlangıcı olarak bilimsel bir ölçüt olan astronomik tanı yani 18° yi esas almaktadır” diyen Yaman, “Bu ölçütü, ilk Müslüman astronomlardan itibaren yapıla gelen astronomik gözlemler de teyit etmektedir. Buna göre sabah şafağının başlangıcı, güneşin 18° ufka yaklaşma (bir başka ifadeyle güneşin 18° ufkun altında olma) vakti olarak tespit edilmiştir. Çeşitli yerleşim birimlerinde bunun çıplak gözle fark edilmesi daha geç olabilir. Ancak imsak vakti hesapla belirlendiğine göre hesabın çeşitli yerleşim birimlerine göre değişken olmayan ve bilimsel temeli olan bir ölçüte dayanması daha isabetlidir. Bunun için de en uygun ölçüt, astronomik tanın başlangıcı olan 18° dir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nden bir grup bilim insanıyla yaptığı uzun süreli gözlemlerin sonucunda, ufuk ışımasına duyarlı aletlerle yapılan tespitlerin de 18° tercihiyle uyumlu olduğu görülmüştür. Bunun yanında coğrafyamızdaki birçok İslam ülkesi ve Müslüman topluluk ise daha ihtiyatlı hareket etmek için güneşin 19° ufka yaklaşmasını esas alarak imsak vaktini ve dolayısıyla sabah namazı vaktini daha erkene almaktadırlar. Nitekim Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî gibi Müslümanlar açısından çok önemli iki merkezdeki uygulama buna göredir. Böylece Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hesaplarında imsak vakti, 19° ve 19,5° yi esas alan takvimlere göre güneşin doğuşuna biraz daha yakın olmaktadır” ifadelerini kullandı.

vakitler-(5).jpg

SABAHLEYİN DOĞU UFKUNU GÖZLEYEREK İMSAK VAKTİ TESPİT EDEBİLİR

Şu halde güneş doğmadan önce doğu ufkunda yatay olarak belirmeye başlayan ve gittikçe yayılarak yükselen beyazlığın normal şartlarda çıplak gözle görülmeye başlaması, fecr-i sadığın yani imsâk ve sabah namazı vaktinin başlangıcı olduğunu ifade eden Yaman, “Bu atmosferik olayın, yukarıda bir kısmı sıralanan sebeplere bağlı olarak çıplak gözle tam olarak tespit edilemeyeceği kuvvetli şüphesine binaen, güneş ışınlarının ufka ulaştığı ve gözle görülmesinin mümkün olduğu ilk anın bilimsel ifadesi olan astronomik tanın esas alınması daha uygun bulunmuştur. Bununla birlikte, bulunduğu ortam yukarıda belirtilen şartlara uygun olduğu takdirde, astronomik ve atmosferik belirtileri bilen bir Müslüman, fecir rasatında ay ışığının bulunmaması, ufukta pus oluşturacak kadar bir nemlenmenin olmaması, rasatı etkileyecek oranda bir hava kirliliğinin bulunmaması ve şehir ışıklarının rasat yapanları yanıltacak yoğunlukta olmaması kaydıyla bireysel olarak güneşin hareketlerini gözlemleyerek namaz vakitlerini ve bu çerçevede sabahleyin doğu ufkunu gözleyerek imsak vaktini tespit edebilir. Bu mümkün ve meşrudur. Zira ibadetlerdeki genel ilke, bireysel sorumluluk ve iç huzurdur. Doğru olmayan davranış ise, bu gözlemi yapan kişinin, ulaştığı sonucu kesin doğru ve kuşkusuz gerçek addedip bunu dayatması ve başka tercihleri haksızca eleştirmesidir. Böyle bir yaklaşım, bilimsel ahlâk açısından da onaylanabilir bir tutum değildir” şeklinde konuştu. 

Kaynak:YENİ HABER