"Doğu Akdeniz, Türkiye'nin beka meselesidir"

Akdeniz Üniversitesi Devletler Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Emete Gözügüzelli:- "ABD, Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve İsrail'in Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerini teşvik ederek Türkiye karşıtı ittifakı cesaretlendiriyor"-
"Doğu Akdeniz, Türkiye'nin beka meselesidir"

İSTANBUL (AA) - GÜLSÜM İNCEKAYA - Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Devletler Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Emete Gözügüzelli, ABD'nin, Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Yunanistan ve İsrail'in faaliyetlerini teşvik etmek suretiyle Türkiye karşıtı ittifakı cesaretlendirdiğini belirterek, "Türkiye Doğu Akdeniz'de bir beka meselesiyle karşı karşıyadır. Gasp girişimlerine Türkiye sessiz kalmıyor ve Türkiye'siz bölgede bir adım atılamayacağı da aşikardır." dedi.

Dr. Emete Gözügüzelli, EuroAsia ve EuroAfrika Enterkonnekte kablo ağı ve EastMed Gaz Boru Hattı ile Türk kıta sahanlığından izinsiz geçirilmesi planlanan projeleri AA muhabirine değerlendirdi.

Dr. Gözügüzelli, Doğu Akdeniz'de son dönemlerde güç politikasının devreye girdiğini, dolayısıyla bölgenin kritik, kırılgan ve değişimlere açık hale getirdiğini söyledi.

Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri anlamanın yolunun deniz yetki alanlarının kime ne kadar ait olduğundan geçtiğini vurgulayan Gözügüzelli, "Türkiye, Doğu Akdeniz'de kıyı uzunluğu açısından Akdeniz'de en büyük alana sahiptir. Bu karakteri bir ana kara devleti konumunda bulunması ile birlikte Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de diğer bölge devletlerinden daha fazla bir alana sahip olmasına imkan kılmaktadır. Ruhsatlandırılan küresel güçlerin enerji keşifleri ile birlikte bölgedeki askeri faaliyetler eklemlenince Türkiye’nin deniz yetki alanlarına yönelik hamlelerinin mercek altına alınması gerekiyor." diye konuştu.

Gözügüzelli, Doğu Akdeniz’deki tüm gelişmelerin Türkiye için bir güvenlik ve beka meselesi haline geldiğini ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu:

"Bu bağlamda bölgede Mısır, GKRY, İsrail, Libya, Yunanistan ve Suriye'nin, başta Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa ile Türkiye ve KKTC karşısında Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuka aykırı olarak jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik hamleler içerisinde bulunduğunu gözlemliyoruz. Yakın tarihe bakıldığı zaman ortaya çıkan askeri ve enerji anlamındaki hamlelerin Türkiye'yi çerçeveleme çabaları olduğu görülmektedir. Dolayısıyla Doğu Akdeniz'deki tüm gelişmelerin Türkiye için bir güvenlik ve beka meselesi haline geldiğini ifade etmek gerekmektedir. Zira devletlerin izledikleri tutumları değiştirmesinde güç unsuru baskılayıcı rol oynamaktadır."

- "Türkiye, Doğu Akdeniz'deki gasp girişimine sessiz kalmıyor"

Dr. Gözügüzelli, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de kendi deniz yetki alanları ile Kıbrıs Türkü'nün yetki alanlarına yönelik 2002'den beri süregelen gasp girişimleri karşısında gerçekleştirdiği siyasi ve özellikle de askeri hamlelerin başta Batı olmak üzere diğer bölgesel güçlerin siyasi revizyonist yaklaşımla uluslararası hukuku yok sayan tutum izlemelerine etken olduğunu kaydetti.

Türkiye'ye karşı deniz alanlarında yürütülmek istenen gasp girişimlerine Türkiye'nin sessiz kalmadığını aktaran Gözügüzelli, şunları kaydetti:

"Türkiye kendisi karşısında sözlü, siyasal, diplomatik, ekonomik veya askeri yönden etkilenmek istenmiş ve taviz vermeye zorlanmıştır. Bu durum Kıbrıs konusunda uluslararası hukuktan kaynaklı mevcut Garanti Antlaşması'ndan doğan haklarından vazgeçmesine kadar varabilmiştir. Esasen Türkiye iktidarının dik durması, kara gücüne sahip askeri yetkinliğini deniz ve hava alanlarına taşıma kabiliyetini Mavi Vatan tatbikatı ile üç deniz bölgesinde eş zamanlı gerçekleştirmesi, bölgesel ve küresel güçlerin dünyasına hükmetme kabiliyetini sergilemektedir.

Ulusal güç, ulusal moral ile ilintilidir. Türkiye'nin ulusal morali Doğu Akdeniz’de izlenen iktidar duruşu dikkate alındığında açık veya kapalı bir şekilde uygun bulunması, moralin yüksekliğini de ortaya koyar. Lakin kimi kesimlerin özellikle de Türkiye'nin Akdeniz’deki duruşunu yetersiz ya da 'münhasır ekonomik bölge ilan etmediği için hak kaybediyor' gibi suçlamalarda bulunma yoluna gitmesi veya bölgedeki diğer devletçiklerle ilişkilerin sorunlu olmasını Türkiye'nin dış politikasına yüklemeye çalışması talihsiz bir tutumdur. Zira bölgede iç ve dış dinamikleri, ilgili devletlerin yönetim ve uygulamalarını bilmeden Türkiye’ye suç isnadında bulunmak çok kolay bir yoldur."

- "ABD, Türkiye karşıtı ittifakı cesaretlendiriyor"

Dr, Gözügüzelli, ABD'nin Mısır, GKRY, Yunanistan ve İsrail'i cesaretlendirmesiyle Doğu Akdeniz'de üsler, boru veya kablo hat projeleri ile Türkiye karşıtı bir ittifaklaşmanın başladığını belirtti.

Öncelikle Mısır'da gerçekleşen ihtilal ile Abdülfettah es- Sisi’nin iktidara gelmesi ve bunu müteakiben Türkiye karşıtı yürütülen dış politika değişikliği ile ilgili değerlendirmede bulunan Dr. Gözügüzelli, şunları anlattı:

"Sisi ihtilalinin diğer devletler üzerindeki etkileri, Güney Kıbrıs'ın seçilen devlet başkanının her kim olursa olsun Rum Ulusal Konseyi’nin belirlediği Helenizm siyaseti dışında hareket edememesi, Amerika’nın Mısır, GKRY, Yunanistan ve İsrail’in Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerini teşvik edip desteklemesi, AB’nin Fransa güdümünde Kıbrıs adası üzerine konuşlanması, İngiltere GKRY Savunma Anlaşması ile Ağrotur Üslerinde savaş uçaklarının artırılma kararı, Mısır-Yunanistan-GKRY'nin deniz alanlarındaki tatbikatları, Yunanistan ve GKRY’nin düzenlediği uluslararası askeri tatbikatlar, Doğu Akdeniz Gaz Forumu, Med7 Zirvesi, Arap Ligi-AB Zirvesi gibi yakın zamanda tertip edilen toplantılarda GKRY’nin sözde münhasır ekonomik bölgelerine saygı gösterilmesi çağrıları, üsler, boru veya kablo hat projeleri ile Türkiye karşıtı ittifaklaşmaların EuroAsia ve EuroAfrika Enterkonnekte kablo ağı, EastMed Gaz Boru Hattı projeleri ile Türk kıta sahanlığından izinsiz geçirilmesi planlanan projeler, Türkiye’nin bir beka meselesi ile karşı karşıya kaldığını göstermektedir."

Batı'nın, Doğu Akdeniz’de böl ve yönet politikasını yeniden hayata geçirdiğini savunan Gözügüzelli, bölge ülkelerinin iç karışıkları arkasında Batılı güçlerin verdiği askeri desteğin de bunlardan biri olduğunu söyledi.

Dr. Gözügüzelli, şunları aktardı:

"Bölgede artan jeopolitik sorunlar bu müdahalenin neticesidir. Bölgede çıkarların korunması adına silahlanma ve bununla birlikte ittifak ve koalisyonlar kurma, bölgenin kritik bir alan olmasını sağlamıştır. Türkiye’nin Astana Süreci ile Suriye krizinde küresel bir güç pozisyonuna gelmesi, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Askeri Operasyonları ile terörü ciddi anlamda kontrol altına alması, Mavi Vatan tatbikatı ile deniz yetki alanlarını koruma kararlılığı, Kıbrıs konusunda Garanti Antlaşmalarına ve KKTC’nin siyasi eşitliğini koruyucu kararlılığını sürdürmesi, demir yolları ile kıtaları birbirine bağlaması, gaz ve petrol boru hatları ile enerji koridoru konumundan enerji güvenliğini sağlayan konumu ve son hidrokarbon faaliyetleri gerçekleştirme hamlesi ile çerçevesinde Akdeniz’de enerji merkezi konumuna gelecek adımları yükselen bir güç olmasını arzu etmeyen tarafları rahatsız etmiştir."

- "Türkiyesiz bölgede adım atılmaz.

Dr. Gözügüzelli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve hükümetinin terörle mücadelede PKK ve türevlerine geçit vermeyen duruşu, sözde Ermeni soykırımı diye Türkiye karşısında hamlede bulunmak isteyen Fransa gibi ülkelere ders veren tavrı, Kıbrıs konusu ile ilgili taraflara hakların korunmasındaki kararlılığını gösteren çabası, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmasındaki başarısı, Rusya ile yakınlaşan ilişkileri yanında Afrika ve Asya ülkeleri ile artan iş birliği, kısaca dış politikada denge politikası yürütmesinin, Atlantik paktını rahatsız ettiğinin altını çizdi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dik duruşunun Batı tarafından "Türkiye Batı'dan uzaklaşıyor mu?" endişesini tetiklediğini vurgulayan Dr. Gözügüzelli, şöyle devam etti:

"Batı'nın bu endişeleri bölgede Türkiye karşıtlığı güden bölge ülkelerinin askeri anlamda teçhizatlandırılması, deniz alanlarında arzu ettikleri harita doğrultusunda şekillenmesi için ikili ve çoklu ilişkileri geliştirme stratejileri askeri ve siyasi olarak izlenmiştir. Esasen Amerika’nın ve Avrupa’nın enerji güvenliğini sağlama arzusunun öne çıkarılan bir söylem olmasına karşın Rusya’nın da Akdeniz’deki varlığı ve enerji yönünde hamleleri, Türkiye ile düzelen ilişkileri, Çin’in Süveyş Kanalından Doğu Akdeniz’e uzanan Modern İpek Yolu Deniz Projesi ve kara projesinde Türkiye’nin en önemli geçiş güzergahlarından biri olması değişen dünya düzeninde çok kutuplu bir yapının karşısında tek hegemon olmak isteyen Amerika’nın tedirgin olmasına imkan kılmıştır. Bu nedenle fizible olarak da EastMed projesi gibi maliyeti yüksek boru hattı projeleri Türkiye'siz gerçekleştirilmek istenmiştir."

Bölgede Türkiye olmadan bir adım atılamayacağını ifade eden Gözügüzelli, sözlerini şöyle tamamladı:

"Tüm planlanan projelerde deniz yolu olarak görülen güzergah Türkiye’nin kıta sahanlığıdır. İlaveten Türkiye’nin üzerinden Avrupa’ya taşınacak bir proje maliyet açısından da makbul olduğu uzmanlarca belirtilmektedir. Tüm bu ortamda Amerika’nın Güney Kıbrıs’a silah ambargosunu kaldırma girişimi, İngiltere’nin Ağrotur üssünde statüsünün yükseltilmesi, Fransa’nın Güney Kıbrıs’ta hava ve deniz üssü kullanımının sağlanması, GKRY-Yunanistan-İsrail ve diğer GKRY-Yunanistan tarafından yürütülen üçlü ittifaklaşmaların Türkiye’nin karşısında GKRY’nin iddia ettiği sözde MEB alanları üzerine inşa edilmeye çalışılması, Yunanistan’ın benzer hamleleri Türkiye ile görüşmeden gerçekleştirme arayışları Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de Kıbrıs adası üzerindeki garantörlüğünün dünden daha önemli olduğunu ortaya koymuştur."

Kaynak: