Dünya barışı Bosna'da masaya yatırıldı

Dünya barışı Bosna'da masaya yatırıldı

Uluslararası Dini Araştırmalar  ve Küresel Barış Sempozyumu çeşitli ülkelerin katılımıyla bu yıl ikincisi Saraybosna'da gerçekleştirildi. Sempozyumun düzenleyicisi TİMAV yönetim kurulunun da hazır bulunduğu sempozyumla ilgili TİMAV yöneticilerinin görüşlerini aldık. İşte sempozumla ilgili yansımalar…

ecevit-oksuz.jpg

Abdullah Ecevit Öksüz
(TİMAV Genel Başkanı)

Bu sempozyumda  sivil toplum kuruluşlarının, küresel barışın tesisindeki etkisini ve rolünü tema olarak belirlemiştik. Bu tema üzerine birçok konuda onlarda oturumda 99 adet bildiri vardı. Dünyanın farklı ülkelerinden 200 civarında da katılımcı vardı. Bu tip organizasyonlara baktığımızda çok yüksek profilli bir katılım olduğunu söyleyebiliriz. Akademik gerekliliklerinden dolayı katılanlardan ibaret bir profil değil, aynı zamanda konuya önem veren ve konuya dair dünyaya ve insanlığa söz söyleme gayretinde ve birikiminde olan insanların yoğunlukla bulunduğu bir katılımcı profili vardı.

Biz Konya’dan kiralamış olduğumuz uçakla yüz kişi ile beraber Bosna’ya gittik ve Bosna’dan geri döndük. Burada özellikle Selçuklu Belediyesi Gençlik Merkezi’nden gençlerimiz de bizimle birlikte oldular. Gençler için bu da büyük bir kazanım oldu. Bizim gençliğimizin hayalinde belki ümmet tasavvuru var ama bizzat ümmetin farklı coğrafyalarını görüp, havayı teneffüs etmeleri hem ufuk anlamında, hem şuur anlamında hem de tarihi ve kültürel motivasyon anlamında önemlidir diye düşünüyorum. Hatta gençlerimiz Mostar Köprüsü’nde Ceddin Deden’i, Yelkenler Biçilecek’i okudular, bu bölgedeki insanlardan bazıları gözleri yaşararak seyrettiler, bu doğrusu çok manidardı.

İmam Hatipler’de daha yoğun müstakil Müslümanlar yetiştiği için ve İmam Hatipler’de aklını, fikrini, gönlünü bir yerlere değil sadece Allah ev Resulüne tabii kılmış nesiller yoğunluklu yetiştiğinden dolayı, İmam Hatipler’in yüreğinde ümmet bilinci çok üst seviyede. Ümmet hassasiyeti ve ümmete dair sorumlulukları çok üst seviyededir. Bu bağlamda TİMAV’ın bu etkileşimde bulunmuş olması ve imam hatiplerle paylaşılacak değer üretiminin gerçekleşmiş olması önemli kilometre taşlarından biridir düşünüyorum. Bunun ikincisini düzenledik ama düşünün 10 yıl sonra onuncusunu düzenlediğimizde bunun imam hatipler için önemli bir kazanım olacağını düşünüyorum.

Yurt dışında bir organizasyon yapmak iyi organize olmak, profesyonel destek almak, planlama ve o plan üzerinde iş takibi yapılması, dünyanın farklı bölgelerinden gelen misafirlerimizin kaynaşabilmeleri açısından da zorlukları olsa da başarılabilecek ve başarılması gereken bir boyuttur. Katılımcı profilimizde farklı STK’ların yöneticileri de vardı. Diğer taraftan bizzat TİMAV Yönetim Kurulu olarak 12 kişilik güçlü bir temsille Bosna’da bulunduk. Bulunduğumuz süre içerisinde insanlarla etkileşim içinde olmaya, çeşitli ziyaretler yapmaya gayret ettik. Gördük ki Bosna özelinde ifade edilecek olursa, ümmet derdiyle dertlenmiş, insanlığa hizmet etme gayesini vazife bilmiş ve STK bağlamında belli bir ölçekteki insanların Bosna’ya gelmesi lazım, sadece Bosna’ya değil, İslam coğrafyasına gitmesi lazım.

sarajevo-490-002.jpg

Muhiddin Okumuşlar
(TİMAV Genel Başkan Vekili)

Konuşulan konuların mekanla bağlantıları var, mesela barış ile ilgili bir sempozyum yapıyoruz, bunu Konya’da da yapabilirdik bir sakıncası elbette yok ama Bosna Hersek gibi hem tarihi boyunca farklı milletleri bir arada barındırmış, kültüre sahip bir ülke, hem de sadece Müslüman olduğu için bir savaşın içine girmiş, daha sonra barış sürecine girmiş olan bir ülkede bulunuşumuz ayrı bir anlam ifade ediyor. Sadece o ülkenin konusunun konuşulması değil, ülkenin şartları, yetiştirdiği insanlar o insanların gölgesi,  oluşturduğu manevi hava sürekli etkiliyor. Kısaca mesela Aliya İzzetbegovic’in şehrinde, Aliya’nın ülkesinde barışı konuşmak önemli bir şeydir. Bunun için burayı seçmiştik. Katılımcıların ortak kararı bu yöndeydi. Bosna’da olmaktan dolayı çok memnunuz.

Burada önemli olan konu şu; adı üstünde sivil toplum kuruluşları sivil toplumdur. Hükümete bağlı değildir, devletin hükümetin eksik bıraktığı bir takım faaliyetleri devletin yerine yapan ve hizmet üreten kurumlar demektir. Bu çerçevede STK’lar aslında toplumun her kesimine hizmet eder. İlgilendiği konuyla alakalı ayrım yapmadan çalışması gerekir. Türkiye’de şöyle bir sorun var; Bizim öncelikle STK tanımına bir göz atmamız lazım. Mesela yardım kuruluşları kendini bir sivil toplum kuruluşu ilan ediyor. Yardım kuruluşları, sivil toplum kuruluşu sayılır mı? Bir de Türkiye’de şu durum söz konusu. Kimi grupların kendine ait görüşleri var. Mesela bir cemaat, bu cemaat yapısının zaten kendine özgü bir yapısı ve çerçevesi var. Ama bir vakıf ya da dernek kurduğunda adı STK oluyor. Bakıyorsunuz böyle bir STK sadece kendi toplumuna yönelik çalışıyor. Oysa bir STK tüm vatandaşlara hizmet üretmek zorundadır. Aynı şey, yurt dışına taşındığında da görüyoruz. Türk STK’lar yurt dışına gidiyorlar ve orada ihtiyaç olan bir konuyu bir sorunu gidermek yerine kendi var oluşlarını, bilgilerini oraya aktarma düşüncesi ile hareket edebiliyor. Gittiğimiz herhangi bir ülkede kendini STK addeden bir cemaat, geldiği ülkenin şartlarını oranın kültürel sosyal yapısını tarihi yapısını hiç dikkate almadan orda dayatıyor. Bu sadece Türkiye için değil, özellikle Müslüman gruplar böyle, kendi kültürel yapısını gittiği yerde de korumaya çalışıyor. Avrupa’da insanların bir giyim tarzı var ama Arabistan’dan gelen biri giydiği entariyi orda da giymeye devam ediyor. Bu bir inanç göstergesi değil, bir kültür göstergesidir. Türkiye açısından köklü sorun olarak bu yapıları buraya aktardığımız zaman buranın şartlarını düşünmemiz gerekiyor. Bosna Hersek açısından düşünelim. Bir Avrupa kenti, tarih boyunca Fatih’in fethettiği günden bu yana bir gelişme var. Bosna İslami modelini beğenmiyoruz, Türkiye’de beğendiğimiz şekli buraya da getirmeye çalışıyoruz. Burada mümkün değil tutmaz. Savaş sonrasında mesela, Selefi, Vahhabi gruplar burada tutunamadı. Halk o grupları dışladı ama etkileri halen devam ediyor. Batı Selefi, Vahhabi gruplar yüzünden Bosna Hersek’e terörist muamelesi yapılıyor. Bir örnek veriyim. 1500 yıllarında açılmış bir Medrese var, Gazi Hüsrev Bey Medresesi, Türkiye’deki İmam Hatiplere tekabül ediyor. Hiçbir dönemde kapanmamış, savaş döneminde bile ayakta duran ve hala eğitime devam eden bir kurum. Buranın müdürü aynı zamanda Hüsrev Bey Camii’nin imamı hafız ve ilim seviyesi çok yüksek biri. Mesela Bosna Hersek’teki ilahiyatlarda Türkiye’deki ilahiyatların eğitimden çok daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Buradan hareketle, topluma bakarak Bosna Hersek’teki İslam anlayışını yok saymak haksızlık olacaktır.

Akademik çalışmaların etkileri hemen beklenmez. Bunların süreçleri olacak, internette yayınlanacak. Önemli olan bazı konuların dile getirilmesiydi. Burada tartışılan konuların ilk olmadığını son da olmayacağını düşünüyoruz. Bizim çalışmalarımız açısından baktığımızda bu yıl ki gördüğümüz sorunları orada tekrar başka bir boyutta tartışacağız. İnşallah seneye de medeniyetler ittifakını düşünerek barış ve din konusunu tartışacağız. Şu anda İspanya’da yapmayı düşünüyoruz, Endülüs’te. Endülüs’ten bir İslam medeniyeti geçti biliyorsunuz. Dolayısıyla mekan olarak önemli bir yer olduğunu düşünüyoruz. İkincisi de medeniyetler ittifakı diye bir oluşum vardı Birleşmiş Milletler bünyesinde, İspanya ve Türkiye’nin ortaklığı ile sürdürülüyordu. Son yıllardaki siyasi olaylar ile bu biraz ikinci plana itildi bunun da canlı tutulması, tartışılması gerektiğini düşünüyoruz. Niyetimiz önümüzdeki yıl daha erken bir vakitte bu toplantıyı Endülüs’te gerçekleştirmek.

sarajevo--(2).jpg

Cem Zorlu
(TİMAV Yönetim Kurulu Üyesi)

Gerçekten başarılı bir sempozyum TİMAV’ı bu konuda tebrik ediyorum. Sempozyumlar yurt içinde yapılır organizasyon konusunda sıkıntı çekilmez ama yurt dışında yapılan bir organizasyonda bu başarı TİMAV’ın hanesine yazılacak artı bir puandır. Son oturumda ifade ettiklerimi bir daha belirtmek istiyorum. Bosna’da yapılmış olması uluslararası niteliğinin ötesinde Türkiye’nin dünya siyasetindeki konumu itibarı ile yeni yüklenmiş olduğu misyon itibarı ile Türkiye STK’larının uluslararası niteliğe geldiğinin bir göstergesi bu sempozyum. Türkiye’nin eğitim kültürel ya da ihtiyaç sorunları ile ilgilenen bir konumdan çıkıp bu sempozyumun gösterdiği gibi artık uluslararası arenada tüm ulusların sıkıntıları ile ilgilenecek bir STK haline geldiğinin bir göstergesi. Bu çok önemli bir nokta. Barış ile dini araştırmanın yan yana getirilmiş olması, dinin barışa katkısının da bir ifadesi, bunu da göz ardı etmemek gerekir. Sadece salt bir barıştan bahsetmedik bir burada. Tarih boyunca dinin savaşta tahrik edici bir unsur olduğu ifade ediliyor ama bu belki Hristiyan tarihi açısından böyle olmakla birlikte şu anda İslam’a yaftalanmaya çalışılan savaşçı ve terörist kimliğinin tam tersine bir pozisyon adlığını ifade eden bir sempozyum bu. Zaten, gerçekten Müslümanlar meseleyi anlatabilirse, kendi içindeki sorunları çözüp kendini dışarıya daha rahat ifade edebilirlerse bu zaten bir barıştır. İslam kelimesi teslim olmanın ötesinde barışı taşımak anlamında da kullanılmaktır. Bu yanlış anlama ve yaftalamaların da bertaraf edilebilmesi için Müslümanlar’ın barışçıl yöntemlerle bir çaba göstermeleri de bir vecibedir. 

sarajevo-782.jpg

Doç.Dr. Ertan Özensel
(TİMAV Danışmanı)

Toplumun temel sorun alanlarında örgütlenmiş önemli kurumlar. Fakat zaman zaman ülkemizde gördüğümüz gibi bir takım ayrışmanın da kaynağı olabiliyorlar. Başta ülkemiz olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde farklılıkların barış ve huzur içerisinde yaşamasına yönelik ciddi problemler var. Dolayısıyla özellikle STK’lar ayrışmanın merkezi değil, kaynaşmanın, farklılıkların barış ve huzur içerisinde yaşamasına katkı sağlamada önemli işlevlere daha fazla sahip olmalılar. Bunun dışında özellikle ülkemiz açısından son yıllarda önemli problemler yaşıyoruz. Türkiye STK’ların katkısı ile birlikte bu problemi çözebilirse dünyada bir rol model olabilir diye düşünüyorum. Hem ülkeler hem de küresel barış açısından STK’lar daha aktif işler üstlenmeli.

Buradaki sempozyum da gayet başarılı geçti. Birçok akademisyen farklı bağlamlarda bir takım görüşleri ileri sürdüler. Umarım en kısa zamanda bütün dünyada ve özellikle ülkemizde, farklılıkların barış ve huzur içinde yaşaması konusunda önemli ilerlemeler kaydedilir diye düşünüyorum.

sarajevo-195.jpg

Musa Mert
(TİMAV Yönetim Kurulu Üyesi)

Özellikle yeni dostlar kazanmak açısından çok verimli oldu. Bana göre tek eksiklik şuydu; uluslararası bir sempozyumda  Boşnak öğrencilerin daha çok ilgi göstermesini bekliyordum.

Bu tür yolculuklar insanın insanı tanıma yoludur. Dost bildiklerinizi de tanırsınız, gerçekten dostlarınızı öğrenirsiniz, yeni insanlar tanırsınız.

İslam’ın Bosna yorumu dikkat çekici. Mesela Konya’daki İslam anlayışı ile Bosna’daki İslam anlayışı biraz farklı. Buradaki insanların İslam’a bakışı biraz daha farklı. Bu insanların içinde yaşamak lazım tabi öğrenmek için ama ben şunu söyleyebilirim, çok yalın, çok saf, çok temiz insanlar. Hissettiğim bir acı var, bir olgunluk var. Osmanlı şehri olduğu için birçok özellikleri bize benziyor. Biz Cuma namazı kıldık Arapça, Boşnakça ve Türkçe hutbeyle karşılaştık. Bazı yörelerde okunan dualar burada da karşımıza çıktı. Doğrusu ben çok büyük verim elde ettim. Ben burayı gördükten sonra Gazi Hüsrev Bey Medresesi’nin mezuniyet fotoğraflarını görme fırsatı buldum. Camide kızlı erkekli birlikte programlar yapılıyor. Bu da çok ilginç, bizim ülkemizde bu tür şeyleri görmek pek mümkün değil. Mesela  Aliya İzzetbegovic, Konyalı olsaydı, karısı kızı açık bir bilge kralı Konyalılar ne kadar sahiplenir, ne kadar peşinden giderdi. Biz Konya’da Türkiye’de keyfimize göre yaşarken buradaki insanlar ölüm kalım mücadelesi veriyorlardı. Gittiğimiz yerlerde Bosna bayrağı ile Türk bayrağının yan yana görüyoruz. Yeşil zemin üzerine ay-yıldızlı birçok bayrak gördük, Osmanlı sancağı.

Benim burada okuyan bir öğrenci kardeşim söylemişti, buradaki Türk öğrencilerin bir takım olumsuz davranışları sebebiyle Bosnalı öğrencilerin Türkler hakkında olumsuz düşündüklerini öğrenmiştim. Bu çok üzdü beni. Türkiye Bosna’ya öğrenci gönderirken aklı başında olgun öğrenciler gösterse, hassasiyet gösterse bu konuda daha iyi olacağını düşünüyorum. Türkiye’den gelen gençlerin olumsuz davranışları Osmanlı’nın olumlu olgusunu yerle bir ediyor.

Ben kendi adıma buralarda ciddi çalışmalar yapılabileceğini düşünüyorum. Örneğin imamın diksiyonu, Arapçası çok güzeldi, bunlar için neler yapılıyor? Ne çalışmalar yapıldığını bilmiyorum. Medreseler var tabi ama ne şekilde çalışmalar yapıldığını da bilmiyorum. Türkiye’nin buraya gönderdiği imamlar ne kadar bilgili bunların araştırılması gerek tabi ben bilmiyorum. Beni üzen bir şey örneğin, bir takım paylaşımları oldu arkadaşların, camide kızlı erkekli fotoğraflar filan paylaşıldı. Konya’dan Malatya’dan konuşmak kolay tabi, buradaki insanların yaşantılarını eleştirmek kolay. Ben bilmediğimiz bir konu hakkında eleştiri yapmayı doğru bulmuyorum. Tecrübelerim sayesinde öğrenmiş oldum. Saraybosna’daki yaşantıyı İslami davranışı Konya’dan Ankara’dan eleştirmek bana çok acı geldi, üzüldüm açıkçası. Ben Bosna’dan çok şey öğrendim. Saraybosna’da özellikle, Bosna Hersek’in birçok yerinde tarihi ve doğal güzellikler var. Örneğin Türkiye’de türbeleri eleştirebilirsiniz. Bosna’da da var. Her şeyi din anlamında eleştirmemeliyiz diye düşünüyorum. Bunlar gelenektir, kültürdür. Ecdadımız gitmiş oraya imzasını atmış. Bunları bu bağlamda değerlendirmek lazım diye düşünüyorum.

Lokman Koyuncuoğlu
(TİMAV Yönetim Kurulu Üyesi)

 

Türkiye’nin etkileşim alanının genişlemesi STK,iş, akademik ve medyaya daha çok sorumluluk yüklüyor. Bu konuda daha çok mesafe kaydetmeliyiz. Özellikle iletişim dili konusunu acil çözmeliyiz. Bu tür sosyal ve akademik etkinliklerin sayısının yakın coğrafyada düzenli, planlı ve  daha fazla olması gerekiyor. Tarihe ve coğrafyaya söyleyeceği olan bir milletin sesinin daha gür çıkması için bunlar şart.. Müslümanca düşünme noktasında yakın dönemim en önemli şahsiyeti Aliya İzzet Begoviç’i de yeni nesle daha çok anlatmalıyız. O’nun dediği şu sözü de hiç unutmamalıyız; “Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”

 sarajevo-148.jpgFahrettin Kulu
(TİMAV Yönetim Kurulu Üyesi)

Böylesi bir organizasyonu oldukça başarılı buldum. Bosna Hersek tarihi dokusu ve tabi güzellikleri ile gerçekten muhteşem bir coğrafya. Ülkemizle kıyasladığımızda bizim 80’ler belki 90’lı yıllardaki yaşam standartlarımızda. Bu bağlamda ticari ilişkilerimiz çok daha ileri düzeye çıkarılmalı, özellikle turizm konusunda karşılıklı ilişkiler iyi düzeyde. Ancak çok daha ileri gitmeli. Travnik ve Mostar’da tarihinizin manevi kokusunu alıyorsunuz, oda sizi buraya çekiyor.

Kemal Ünsaçar
(TİMAV Yönetim Kurulu Üyesi)

Hem bizim açımızdan kültürel bir etkilenme hem Bosna halkını veya diğer Müslümanlar’ın ihtiyaçları hususunda bir öngörü olmuş oldu. Bu noktada STK’lar illa ki çok büyük yaralara parmak basabilecek nitelikte.

Osmanlı’nın, dedelerimizin geçmişteki buradaki izleri beni kültürel olarak etkiledi. Türkiye dışında bir yerde Osmanlı izleri görmek bizi ciddi anlamda etkiliyor. Ciddi anlamda bir deşarj ve önemli anlamda motive ediyor.

Mustafa Kavuş
(TİMAV Yönetim Kurulu Üyesi)

TİMAV sadece imam hatiplerle değil, dini konularla da ilgili zaman zaman sempozyum, çalıştay, kongre gibi işler yapmaktayız. Dünyanın pek çok farklı ülkesinde aynı dini ya da aynı zihniyeti paylaşan, farklı hocaların burada bir araya gelip aynı düşünceye katkı sağlamalarından onur duyduk. Asıl olan bu tip sempozyumlardan, faaliyetlerden çıkacak sonuçlar elbette önemli ama asıl önemli olan bunların sonuç bildirgeleri ve bunlara bağlı olarak yayınlanan kitapların hükümetin ve devletin politikasında, bununla ilgili çalışma yapılırken altlık oluşturması çok önemli. Dolayısıyla aynı kaygıyı duyan diğer STK’ların da bu tip ister yerele ister uluslar arası çalıştay, sempozyum gibi konularda sayıca çoğalmasını isteriz.

Sempozyumun başından beri vurguladığımız bir şey vardı, küresel barışın geçtiğimiz çeyrek yüzyılda Saraybosna’da çok büyük sorunlar çekmesine rağmen, barışla anılan bir şehir olması, İslami bir şehir olması, bizim kardeşimiz olması, bu konuların burada konuşulmasını daha manalı kılıyor. Sonuç olarak gördük ki onlar bizi hala seviyorlar bizden hala bir beklentileri var. Devamının gelmesiyle ilgili STK olsun farklı birlikler olsun, bu tip çalışmaların çok elzem olduğunu anlamış oldu.

Ahmet Nihat Baysal
(TİMAV Yönetim Kurulu Üyesi)

Bosna’da Hırvatlar’ın, Sırplar’ın Boşnaklar’ın aynı yerde yaşaması ve kültür karmaşıklığı olması bu sempozyumun burada yapılmasında en önemli sebep.

Sempozyumun organizasyonu güzeldi, konu harikaydı. Konunun içerisinde her dinde barış var, dini biz özümzersek küresel barışı da sağlamış oluruz. Din, barışı getiren bir kavramdır. Onun dışında bu sempozyumun Bosna Hersek’te olması çok kıymetliydi. Çünkü 2. Dünya savaşından sonra en çok kaybın verildiği bir yerde yapılması çok önemliydi. Sosyal açıdan etkileşim harikaydı. Bosna’da Hırvatlar’ın, Sırplar’ın Boşnaklar’ın aynı yerde yaşaması ve kültür karmaşıklığı olması bu sempozyumun burada yapılmasında en önemli sebep.

timav.jpgFatih Bezirci
(TİMAV Yönetim Kurulu Üyesi)

Ben ilk Türkiye’de dini araştırmalar sempozyumunu düşünürken birbiri ile çokta ilintili olmadığını düşünüyordum. Bosna’ya geldiğim zaman ne kadar birbirine yakın olduğunu fark ettim. Dini araştırırken barışı da bir taraftan düşünmemiz gerektiğini, farklı kültürlerde dinimizin nasıl yaşandığını, nasıl başka dinlerdeki insanlarla kaynaşmayı barışı geliştirdiğini, düşünmemiz gerektiğini daha iyi gördüm. Aslında Türkiye’de değil de, İslam’ın yaşandığı farklı kültürlerde devam ederek etkileşimi geliştirmesini umuyorum. 

Kaynak:YENİ HABER