Sıtkı Yonca

Sıtkı Yonca

EN İYİ SİSTEM HANGİSİ?

EN İYİ SİSTEM HANGİSİ?

En iyi yönetim  sistemi  nedir, sorusunun  sadece  filozofları değil, düşünen aydınların zihnini de meşgul  ettiği muhakkak.

                Sondan  söyleyeceğimi  baştan  söyleyeyim. İnsan aklının ürünü olan hiçbir sistemin adil, eşitlikçi ,yönettiği  toplumu ve onun değerlerini  önceleyen, halka şefkat ve merhameti merkeze alan,  maddi imkanlar açısından yönetilenlerin en altındakini ölçü alma fedakarlığı gösterecek  bir  karakteri olduğunu düşünmüyorum.

                Neden?

                Adına ister demokrasi deyin ister monarşi ;ister mutlakıyet deyin; ister meşrutiyet; ister aristokrasi deyin; ister plütokrasi   fark etmez. Bu sistemler,  insan  zihninin  ürettiği düşünce sistemleri  değil midir? Bu düşünceleri  sorgulamadan kabullenmem  demek, onların benden daha  zeki  olduklarını kabul etmem  anlamına gelmiyor mu? Bunu neden kabul  edeyim? Müslüman olmuş  Batılı bayan bir yazar ‘’insanın, kendi aklını beğenmemesi akıl hastalığının en önemli sebebidir’’ diyordu.

                Hepimizin, aşık(!)olduğu  demokrasinin nimeti  ön kabulünden hareketle seçtiğimiz temsilcinin teklifiyle hazırlanan kanun , düşünce aşamasında,  milleti kendi  menfaatinin önüne aldığının göstergesi  nedir diye neden sormayayım?  Sormayanlar, örneğin  milletvekili maaşlarında  parmak firesi  verilmemesine  itiraz  etmeyecek  demektir.

                Bizim  düşüncelerimizi  yansıtan bu sistemler,  aslında birbirinden çok derin farklarla  bir ayrışma içinde değildirler. Hepsi  devleti zaten kabul ediyor ve  ondan  yola çıkıyor. Bizim açımızdan da bunda  sorun yok.  Sorun,  her ‘’nasıl’’ sorusunun arkasında,  soranın  ‘’neden ben  değilim’’ diyen  psikojen  getiriyi  gizlemiş olmasındadır.  Yan, ‘’nasıl’’ ,  ‘’bana’’  fidelik yapar. Sadece şartların olgunlaşması beklenir.

                Hala günümüz pedagoji ve sosyoloji üzerine yazılmış eserlerde eskimez denilen Eflatun, devleti, filozofların yönetmesini  ister  örneğin. Çünkü  o da  bir filozoftur. Buradan, devlete benim düşüncelerim  hakim  olmalıdır postulatını  çıkarmamız neden yanlış olsun?

                Demokrasiyi  eleştirirken  diğerlerinin içinde bundan  daha  adil   olanı olduğunu  söylemiyorum. Çünkü  hepsinde  bir otorite  yani ‘’en yetkili’’ vardır. Adına ister başkan deyin, ister cumhurbaşkanı; ister kral deyin ,ister şah; ister padişah deyin, ister imparator; her yönetimin başında bir kral(!) vardır.

                Demokratik olmayan  düşünce şekillerinin   hepsini  eleştiren  325 sayfalık bir eserde  (yaklaşık)2500 yıllık Eflatun’un devlet anlayışı  bile kendisine yer bulurken; bugün 1.5 milyar insanı ilgilendiren hilafet  gibi bir yönetim  organının , aleyhinde de olsa  bir cümlelik yer  bulamamasını araştırma  yetersizliğinden  ziyade demokrasiden  beklentisine yorumlamak  mümkün.

                 Cotton   Pürütenlerinin düşüncesinden  paranteze aldığı  ‘’kilisenin yapısını laik devlete uydurmaktansa, devletin, Allah’ın evine(!) yani  kilisesine  göre düzenlenmesi  uygundur.’’(Antidemokratik Düşünce Şekilleri   syf. 254) cümlesinin  arkasından , aha şimdi şeriata  ve hilafete  girecek  dedim  ama  sayfalar  tükendi.  Boşuna   beklemişim.

                  Hilafet deyince de  İbn-i Haldun’u  hatırladım. ’’Hilafetin  farz  oluşu  icma ile sabittir. Ancak bu iş farz-ı  kifaye olup imamın seçilmesi  ehlü’l-akd ve’l-hal’in (halifeyi seçmek için  oluşturulmuş ve gerektiğinde  onu  azletme  yetkisine  sahip  meclis)görevidir.’’   ‘’Allaha itaat edin, peygambere itaat edin, sizden olan emir sahiplerine  de (Nisa Suresi 59) ‘’ emri gereğince insanlara da itaat etmek düşer’’ diyordu (Mukaddime I.cilt syf. 273)

                  Kur’an’a  iman ettiğini söyleyen bazıları,  N.Fazıl’ın ifadesiyle  ‘’güneşe evet ama ışığına  hayır  diyorlar’’.  Hayret.

                 Demokrasi  hürriyet  rejimidir  diyenlere  yakın  zamana  kadar yürürlükte olan 142 ve 163. Maddelerden  içerde  yatanlar,  kaçar insan öldürmüştü(!) diye sorsak?.. Selamlar..

                 

                 

               

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi
SON YAZILAR