Erdoğan, büyükelçilere hitap etti

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: (1) - "(Suriye) Gerektiğinde diyalogla, gerektiğinde yumuşak güç unsurlarıyla, gerektiğinde zorlayıcı diplomasi araçlarıyla, gerektiğinde de fiili güç kullanarak milli menfaatlerimizi mutlaka savunacağız"- "Biz
Erdoğan, büyükelçilere hitap etti

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'de son dönemde yaşanan gelişmelere ilişkin, "Gerektiğinde diyalogla, gerektiğinde yumuşak güç unsurlarıyla, gerektiğinde zorlayıcı diplomasi araçlarıyla, gerektiğinde de fiili güç kullanarak milli menfaatlerimizi mutlaka savunacağız." dedi.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 11. Büyükelçiler Konferansı katılımcılarına verilen öğle yemeğinde yaptığı konuşmada, gelenekselleşen konferansın hariciye teşkilatıyla beraber diğer kurumlar için de geniş bir istişare zemini sunduğunu belirterek, konferans vesilesiyle bir taraftan geçen yılın muhasebesi yapılırken diğer taraftan küresel gündemdeki meseleleri, ülkenin dış politika önceliklerini değerlendirme imkanı elde ettiklerini söyledi.

Bugüne kadar yurt dışından gelen misafirlerin katkılarıyla pek çok önemli başlık üzerine fikir jimnastiği yapıldığını belirten Erdoğan, "Gerek Başbakanlığım, gerekse Cumhurbaşkanlığım döneminde sizlerle bir araya gelmeye ihtimam gösterdim. Bu yılki Büyükelçiler Konferansımızın teması 'Sahada ve Masada Güçlü Diplomasi'dir. Konferans başlığını, Türk dış politikasının şu anki hassasiyetlerinin tespit ve tayini bakımından son derece isabetli buldum. Konferansa Ankara ile beraber İstiklal Harbimizin başlangıcının yüzüncü yıl dönümüne binaen Samsun da ev sahipliği yapıyor." diye konuştu.

Toplantının hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, Dışişleri Bakanlığını, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve ekibini her yıl düzenli olarak yapılan bu konferans sebebiyle tebrik etti.

- "Sistemden ziyade sistemsizlikle karşı karşıyayız"

Dünyanın teknolojik yenilikler yanında diplomaside de büyük bir dönüşüm sürecinden geçtiğine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"20-30 yıl öncesinin dinamikleriyle, eski dönemin kalıplarıyla, günümüzü değerlendirmek artık mümkün değildir. Bireylerle, şirketlerle, toplumlarla beraber devletlerin de zamanın ruhunu iyi okuması, politikalarını da buna göre belirlemesi gerekiyor. Yeni dönemin alameti farikası hiç şüphesiz uluslararası sistemin çok merkezli bir yapıya doğru evrilmesidir. Bu değişim öngörülmezliği artırmakta, karar alıcılar bakımından yeni riskleri beraberinde getirmektedir. Siyasi ve ekonomik kırılganlıkları dikkate aldığımızda aslında sistemden ziyade sistemsizlikle karşı karşıya kaldığımızı söylemek durumundayız. Düzensiz göç meselesinden teröre, İslam düşmanlığından Batılı toplumlarda yükselen kültürel ırkçılığa, yabancı ve mülteci karşıtlığına kadar birçok alanda yeni durumun emarelerine şahit oluyoruz. Son günlerde uluslararası gündemi meşgul eden ticaret savaşlarını da işte bu sistemsizliğin bir parçası olarak görüyorum. Alışageldiğimiz kurallar, kısa vadeli hesaplarla rafa kaldırılırken, ne yazık ki bunların yerine daha iyisi, daha kuşatıcısı, daha etkilisi konulamıyor."

- "2 milyar insanın yoksulluk içinde yaşadığı gerçeği ile yüzleşiyoruz"

Küresel güvenlik ve istikrarı sağlamakla görevli müesseselerin beklentileri artık karşılayamadığını kaydeden Erdoğan, "Uluslararası toplum, geleceğini tehdit eden güvenlik ve terör gibi açlık, istikrarsızlık, küresel ısınma gibi temel problemlere kalıcı çözümler üretmek kabiliyetini giderek kaybediyor. Bugün bir yanda dijitalleşmeyi, yapay zekayı, ekonomik büyümeyi, obeziteyi konuşurken diğer yanda 2 milyar insanın yoksulluk içinde yaşadığı gerçeği ile yüzleşiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerikalı siyasetçilerin, obeziteyle mücadeleyi, gıda israfını tartışırken Somalili, Haitili, Gineli siyasetçilerin vatandaşlarının hayatına mal olan fakirliğe, yokluk ve çaresizliğe çözüm bulmaya çalıştıklarına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dünyanın en zengin kişisinin mal varlığını toplam nüfusunun yarısına, yani 3,6 milyar insana denk ise burada bir sorun var demektir. 1 milyara yakın insan gece yatağa aç olarak girerken diğer tarafta lüks, şatafat ve israf hakimse burada bir sorun var demektir. Terör örgütlerine yönelik çifte standart azalmak yerine yaygınlaşıyorsa, terör elebaşıları Başkanlık Saraylarında ağırlanıyorsa, Birleşmiş Milletler'de eli kanlı katilleri meşrulaştırmak özel bir çaba gerektiriyorsa, burada arızalı bir durum var demektir. Suriye'de, Myanmar'da, Yemen'de çocuklar ölmeye devam ediyorsa burada gerçekten bir sistem sorunu var demektir."

- "Biz, kolayın değil zorun tarafındayız"

"İnsana sadece ve sadece insan olduğu için değer vermeyen bir anlayışın küresel güvenlik ve huzuru sağlaması söz konusu olamaz." ifadesini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:

"İletişimin bu kadar yaygınlaştığı, mesafelerin anlamını yitirdiği, dünyanın küresel bir köye dönüştüğü böyle bir çağda, hiç kimse 'Başkasından bana ne' deme lüksüne sahip değildir. Vicdanı olmayanın ne ahlakı, ne kutsalı ne de ekseni, rotası, tutarlılığı olur. Bu vahim tablo karşısında hadiselere vicdan penceresinden bakmamız, akılcı politikalar üretmemiz gerekiyor. Türk diplomasinin çerçevesini çizen girişimci ve insani dış politika perspektifi işte bu ihtiyacın ürünüdür. Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal'in 'Yurtta sulh cihanda sulh' arzusu ancak girişimci, aktif, cesur bir dış politika vizyonu ile gerçeğe dönüştürülebilir. Çünkü barış savaştan çok daha fazla bedel ister. Çok daha sabır, emek, gayret, çaba ister. Barışı korumak uzun soluklu çetin bir mücadeleyi gerektirir. Biz, kolayın değil, zorun tarafındayız. Biz tribünlerden seyreden değil, hadiselerin, meselelerin içinde yer alan, onları yöneten, yönlendiren aktörler olmalıyız. Türkiye sadece kendi geleceği için bölgesinin barış ve huzuru için de inisiyatif almak zorundadır. Son dönemde Suriye'de yaşadıklarımız bize sahada olmayan, masada olunamayacağı gerçeğini bir kez daha göstermiştir. Gerektiğinde diyalogla, gerektiğinde yumuşak güç unsurlarıyla, gerektiğinde zorlayıcı diplomasi araçlarıyla, gerektiğinde de fiili güç kullanarak milli menfaatlerimizi mutlaka savunacağız."

Hariciye teşkilatının ve büyükelçilerin, dış politikanın hayata geçirilmesinde en kritik rollerden birini oynadıklarının altını çizen Erdoğan, "Bugün hamd olsun, 243 dış temsilcilikle dünyanın en büyük 5 diplomatik ve konsolosluk ağından birine sahibiz. TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye Maarif Vakfı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı ve Kızılay gibi kurumlarımız sizlerin sahadaki en büyük destekçilerinizdir." diye konuştu.

(Sürecek)

Kaynak: