Yeni Haber 'Feylesofca'

Selçuk Üniversitesi öğrencileri tarafından hazırlanan felsefe sayfamız 'Feylesofca' bu hafta da dolu dolu...
Yeni Haber 'Feylesofca'

İzafiyetin fikir babası El- Kindî

Optik biliminin babası El-Kindi. Peki çalışmaları sadece optik bilimle sınırlı mı? Fizikten matematiğe, felsefeden tıbba, kimyadan astronomiye, ilahiyattan siyasete ve diyalektiğe birçok alanda tamamı özgün olmak üzere büyük ölçüde katkılarda bulundu.

10-1-1-y.jpg

Einstein’den 1100 yıl evvel görelilik kuramını “Zaman cismin var olma süresidir. Zaman, mekan ve hareket birbirinden bağımsız değildir.” diyerek ortaya atmıştı. Kindî’nin bir kaç paragrafla anlatılamayacak hayatına kısaca değinecek olursak; İslam toplumunda kêlam hareketinin yanı sıra bir de felsefe hareketini başlattığı için ilk islam filozofu unvanını alan Kindî soylu bir ailenin çocuğu olarak Kûfe’de doğdu.

10-1-5-013.jpg

Tam ismi Ebu Yusuf Yâkub İbn İshak el- Kindî’dir. Çalışmalarına ilk olarak Basra’da başlayan Kindî, daha sonra devrin büyük bir kültür merkezi olan Bağdat’a geldi. Burada verimli çalışmalar geçirdi, eserlerini de yine burada verdi. Ölünceye kadar da yaşamını Bağdat’ta sürdürdü. Vefatından geriye ise 277’yi bulan eserler bırakmıştır. Bunlardan bir kaçı, Nefis Üzerine, Cisimsiz Cevherler Üzerine, Akıl Üzerine.

10-1-3-032.jpg

 “İNSAN SANATLARININ EN ÜSTÜNÜ VE EN DEĞERLİSİ”

Kindî felsefeyi “insan sanatlarının en üstünü ve en değerlisi” ve “felsefe insanın gücü ölçüsünde varlığın hakikatini bilmesidir” şeklinde tanımlar. Varlık hakkında araştırma yaparken, var mıdır, nedir, hangisidir ve niçindir sorularının cevaplandırılması gerektiğini söyleyen Kindî, varlığın gaye sebebinin araştırıldığını belirten, o da sebepler sebebi, gerçek yahut mutlak sebep yani Allah’tır. Ona göre mahiyeti olan her şeyin gerçekliği de vardır. Kindî’nin varlık anlayışında, kendi düşünce sisteminin ana unsuru denebilecek olan âlemin yoktan yaratılmışlığı tezini temellendirmeye çalışmıştır. Kindî bilgi anlayışını ifade etmek üzere “el-ilm” ve “el-ma’rife” terimlerini kullanmıştır. Birincisini “varlığın hakikatini bilme” ikincisini de “sarsılmayan görüş” yani şüpheye yer bırakmayan, kesin ve güvenilir bilgi olarak tanımlar. Bu yüzden de bilginin ulaşılması veya imkanına ilişkin hiçbir tartışmaya girmemiştir. Bilginin kaynağı sorununu duyu, akıl, sezi ve vahiy kavramları bağlamında irdelemiştir. Duyu algısında maddi imaj söz konusu iken akıl idrakında böyle bir imajdan söz edilemez. Yani akli bilgi duyu bilgisi gibi öznel (sübjektif) değil, genel (objektif) dir. Bilgi birikimine dayalı olarak sezgiyi de bilginin kaynağı olarak gören Kindî, ayrıca vahiyi insan için mümkün, gerekli ve güvenilir bir bilgi kaynağı olarak bilgi felsefesi zemininde temellendiren ilk filozof olmuştur. •REFİKA POLAT

 

İyonyalı Homeros

İlyada ve Odysseia destanlarını derleyen ünlü ozan Homeros hakkında elimizdeki bilgiler oldukça kısıtlı olmasının yanında bir çok farklı enformasyonun da olduğu aşikar.  Yapılan incelemeler, M.Ö. 8.yüzyılda doğdunu ve doğduğu yerin Sakız Adası olduğunu gösteriyor. Bu konuda bir diğer spekülasyon ise Smyrna yani İzmir olduğu yönünde. Peki kimdir, nasıl bir insanmış vakti zamanında bu Homeros dersek, bu konudaki enformasyonumuzun kaynağı Antik Yunan tarihçisi Herodot. Herodot, Homeros’ un kör ve ihtiyar bir şair olduğundan, oradan oraya dolaşarak şiir okuduğundan ve yaşamını Ege adalarında sürdürdüğünden bahseder.

10-2-1-015.jpg

Homeros’ un en önemli eserleri ve bugün bile adını duymamızın sebebi derlemiş olduğu İlyada ve Odysseia destanlarıdır. İlyada Truva Savaşı’nı konu alırken, Odysseia Truva Savaşı’ndan dönen Odysseus’ un maceralarını mitolojik ve fantastik bir dille anlatır. Ancak bu destanlarda anlatım biçimi ve lehçede birbirinden tutarsız bir üslup görülmektedir, bu da ister istemez araştırmacıların aklında bazı soru işaretleri bırakmıştır; öyle ki bir rivayete göre Homeros’ un bir kişi mi yoksa birden fazla kişi mi olduğu – yani Homeros adının bir ozanlar grubuna ait olabileceği- bile spekülasyonlar arasındadır. Ancak bu noktada Homeros’ un halkın dilinde dolanıp duran mevzubahis bu epik olayları derlediği de göz önünde bulundurulmalıdır. Hiç kuşkusuz destanları ile Homeros Antik Yunan dini ve tarihinin temelini atmıştır. Bu denli topluma nüfuz etmesinin sebebi ise eserlerinde iyi ve kötü olarak net bir çizgi çizmeksizin, gerçekçi bir şekilde insanın doğasını, değişmeyen içgüdü ve duygularını işlemesi, destanlardaki kahramanların kişiliklerini de derinlemesine analiz etmesidir. Kendinden sonra Shakespeare ve James Joyce gibi yazarlara da ilham verdiğini söyleyebiliriz. Hakkında halen birçok araştırma ve incelemenin devam etmekte olduğu bu büyük ozan hakkındaki yazımızı burada sonlandırırken, ünlü Rönesans ressamı Raffaello Sanzio’nun Homeros freski ile sizleri baş başa bırakıyoruz. •GİZEM TEMİZ
 

Raffaello Sanzio, Homeros Fresk

“Ama yeter artık bunca öfke, bırakalım geçmişi, olan oldu, gemlemek zorundayız göğsümüzdeki yüreğimizi.” İlyada, XVIII. bölüm

10-2-2--y-homores-freski---raffaello.jpg

 

Her Başlangıç Bir Son, Her Son Bir Başlangıç

"Her şey" diye adlandırılanlar;  içerisinde anlamını koruduğu gibi varlığını da barındırıyor. Bizler ancak bir "şeyin"  tecellisi, tesellisi ve bilhassa başını çeken çengelli bir iğnesi olabiliriz.. Amacımız toplumca özdeyişlerimiz ve duyumsal yönlerimizin algı potansiyelini açmaktır. Sizlerle biraraya gelişimizin onuruna, gururuna ermek adına hem müteşekkir hem de mutluyuz. Dilimizi anlayan insanlara ulaşmak için sessiz çığlığımıza ses olan Yeni Haber Gazetesi'ne ayrıca teşekkür eder, şükranlarımızı iletiriz.

10-3-1-y.jpg

 Yıllardır süregelen benlik kavramı yinelendiği ve kendini öldürmediği sürece sessiz çığlıklar artacak; birer taş yığını olarak kalacaktır zannımca. Sessiz çığlıkların karşısında duvar gibi dikilen, bir parmak boyu kadar dahi müsaade buyurmayan "ön-yargılar" her zaman onları bastıracak ve  engel olmaktan öteye gidemeyecektir. Son zamanlardaki girişimlerimizden, hedeflerimizden ve umarsız kanat çırpışlarımızdan ümit kesmişken Hacı Ahmet Şimşek hocamız kanadımızın kırılmasına gönlü razı gelmedi -ki şayet bir anda kendimizi hiç düşünmediğimiz Yeni Haber Gazetesi'nde bulduk. Bir selamın adına Sn. Seyfullah Koyuncu'nun (Yazı İşleri Müdürü)   böyle bir girişimden memnun kalacağı ve uygun bulunan bu sayfayı bize ayrılacağını söylemesi üzerine gözlerimizdeki kıvılcım alevlenerek yüreğimizde aydınlığa sebep oldu.  Soluğu aldık, vermeden kaleme sarıldık ve varlığımızı sizlere ifa etmek adına yolumuza koyulduk.

 Bu yeni yelpaze bize de sizlere de sürpriz oldu. Bu sürpriz sürecinin aşamaları çok hızlı  geliştiğinden ötürü -nitekim de sürprizler aniden olur- pürüzlü olabilir. Neticede konuşmanın temeli de konmaktır. Öncelikle konalım, soluklanalım, tanışalım ve yolumuzda beraberce elele yürüyelim. Bizim bâki olabilmemiz, sizin bekânız ile eşdeğer ilerleyecektir. Sizden ricamız (varsa ki şayet) ön-yargılarınızı, yönergelerinizi ve toplumsal baskılarınızı arındırarak, bir kenara bırakarak beraberce yeni kolektif bir bakış açısı kazanmaya çalışabilmemiz. İhtiyacımız olan bilgiyi mutlulukla taçlandırıp bunu erek-selleştirerek ve yeni bir yönerge olarak yolumuza sunalım.. Toplum olarak birbirimize ihtiyacımız ve ihtiyatımız var. Aşamaları katetmek sizlerin yardımıyla, bizim azim ve irademizle mümkün kılınacaktır.

 Toplum olarak tanınan Felsefe; içerisinde filozof görüşlerinden çok raydan çıkmışlığın ve pervasızlığın hakim olduğu düşünce hakimiyeti(!), bu hakimiyetin altında hükümranlığını süren ön-yargılar ve yargılar talihsiz yazgılarla dolu maalesef... Bu köhneleşmiş ve statikleşmiş felsefe anlayışı, alanı kavramayı ve değerli kılmayı da kıtlaştırıyor elbet.  Artık buna bir dur demenin zamanı geldi, geçiyor bile. Kelime etimolojisi olarak Felsefe, Eski Yunanca adıyla Philosophia; bilgelik-sevgisi anlamına gelir. Antik çağlardan günümüze kadar ulaşan, ilim ile bilimi ilişkilendirerek bir arada tutan bu kıymetli bilim dalı nasıl gözden kaçırılır, hitap etmez topluma? En ince nüansların, Felsefi içeriklerin ve soyut çalışmalarla süsleyeceğimiz, zihinleri yeşerten sayfa için kolları sıvadık. Sizlere tekrardan teşekkür ederim. Saygılar. •EBRU AY
 

Felsefi Terimler

Bilgi: insanın toplumsal emeğiyle meydana getirdiği, nesnel dünyanın yasalı ilişkilerinin düşüncesinde yeniden üretimi.

Bilgelik: Antik Çağ Yunan Felsefesinde; akla uygun davranmaktır.

Ampirizm: Bilginin tek kaynağının deney olduğunu  öne süren, savlayan öğreti.

Canlıcılık (Animizm): Canlı ve cansız bütün doğanın ruhlu olduğunu ve ruhlarla yönetildiği inancı.

10-4-1.jpg

10-5-1-refika-polat---dusunce-eylemi---cizim.jpg