Hazel Pekacar

Hazel Pekacar

Gelin biraz hasbihal edelim

Gelin biraz hasbihal edelim

Gelin biraz hasbihal edelim.

Bu aralar oldukça fazla bir şekilde dikkatimi çeken bir konu var. Çocuk eğitimi… Gerek

konuşmalarımda gerekse bilgi paylaşımlarımda eleştiri aldığım bir konudur çocuk eğitimi. Bu hususta

“Çocuğun olsun seni de görelim, oradan öyle konuşması kolay, bu iş dersini okumakla olmuyor”

vs.gibi söylenmeler de söz konusu.

Bu söylenmelere sonuna kadar katılıyorum.

Peki bizim derdimiz ne?

Derdimiz, çocuk eğitiminin önce teorik ilmini ve bilgisini öğrenmek ve daha sonra binasını

uygulamaya dökerek inşa etmektir. Öncelikle kimse bu durum karşısında gücenip alınmasın. Millet

olarak âdeta okuma yönünden tembeliz. Yaparak yaşayarak öğrenme hayranıyız. Deneyimlerimiz,

bilhassa anneden gördüklerimiz cevher niteliği taşır. Amenna ama bazı kalıp yargılarımız var ve bu işin

bilimi hariç her şeye kulak kapatmışız. “Ama şu şöyle dedi, bu böyle yapmış, çok da işe yarıyormuş”.

Hadi bırakalım birbirimizi. Bilgi çağındayız ve elimizin altında yüzlerce kitap var. İstesek alır, hepsini

okur, ne nedir ne değildir öğreniriz. Tabii ki de her şeyi okumak mı kastettiğim? Tabii ki hayır! Sorun

şu ki çocuklarımıza maddi ve manevi her şeyin en iyisini sunmaya çalışıyoruz. Bir çorabın bile marka

olmasına dikkat ediyoruz.

Ama gel gör ki bu en kıymetlilerimizden geleceğe yönelik en iyi şekilde karşılık almak için çocuk

eğitimine yeterince önem vermiyoruz. Ne yaman çelişki… Onlara şimdilik böyle oluversin, şöyle

yapalımlarla doğruyu erteleyerek aslında ilmek ilmek yanlış bir birey oluşturuyor ve sonrasın da

karşısına çıkıp ortaya çıkardığımız eserle çatışıyoruz.

Bir hoca arkadaşımdan konuşurken bu konuda çok güzel bir örnek duydum “Bir hamur düşün. O

hamura vereceğin şeklin bir zamanı vardır ve sen o hamura yumuşakken mi istediğin şekli verirsin

yoksa biraz kuruduktan sonra mı? ” dedi. Bu yukarıda anlattığım duruma binanın isabetli bir örneği

idi.

Emin olun zaten şimdi ki çocuklar bizden daha akıllılar. Yüce yaradan öyle bir şekil verip kodlayıp

veriyor ki size.

İlginçtir ama çağa ayak uyduracak zekada yaratılıyorlar. Size kalan sadece bilgiyi

anlamlandırmalarını sağlamak oluyor. Bilişim çağındayız ve artık bize bir şeyleri öğretene ihtiyaç

duymuyoruz. Her şey elimizin altında ve istediğimiz zaman istediğimize ulaşabiliyoruz. Durum böyle

iken de kimse kimseye ihtiyaç duymuyor. Aslında bu daha tehlikeli. Bir de bundan kontrolsüzce

çocuklar faydalanıyorsa daha durum daha vahim. Artık bu durumda bir bilgi çöplüğü oluşuyor ve size

kalan bu çöplükten bir ayıklama yapmak oluyor.

Bu sefer devreye çocuk yetiştirmek için zihniyetler, hayat görüşleri ortaya çıkıyor böylece herkes

çocuk yetiştirmek için kendine bu çöplükten bir başlık seçmiş oluyor. Hamurda ne varsa fırından o

çıkar. Ne seçerseniz, neyi seçerseniz seçin ama çocuğun mayasına güzel ahlaki -ki bu benim için

Peygamber efendimizin ahlakıdır (Merhamet, sevgi, dürüstlük, saygı, güvenilirlik) yerleştirin.

Çocuğun öğrendiği ilk kavram Allah sevgisi olsun. Onlara iyi-kötü, doğru-yanlış kavramlarının

duygularla ilgisi olmadığını anlatın. Çünkü iyi - kötü duygu yoktur. İyi- kötü ya da doğru-yanlış

davranış vardır. İşte bundan sonra artık temelin üstüne istediğinizi inşa edebilirsiniz.

Bir çocuğun ortalama 6 yaşına kadar kişiliği şekillenmiş olur. Yaşam boyu da devam eder. Yani siz

daha öğrenir, daha yaşı küçük diye salınırken o çocuk katılaşmış bir hamur oluverir. Biz ki ergenlik

çağında dahi, yaşını küçük görüp daha öğrenir diyebiliyorsak işimizin sonu belli demektir. Aslında en

 

çok şikayet ettiğimiz fakat küçük yaşta elimize aldığımız hamura bu dönemde şekil verirsek

ebeveynlerin en çok şikayet ettiği, çocukların üzerinde denetim kurma ve dışsal kontrol meselesinin

de büyük bir kısmını halletmiş olacağız, çünkü bireye erken yaşlarda verilen sağlıklı ve ahlaki eğitim

bireyin doğru ve yanlışı erken yaşta içselleştirmesine böylece ileri ki yaşlarda kendini ve hayatını

sağlıklı bir şekilde kontrol edip öz denetim kurabilmesini sağlayacaktır.

Hepimizin özü bellidir. Özü değiştiren, kendimizi çocuklarımızı başka bir surete büründüren de

yine bellidir. Ben birine yardım ettikten sonra ya da Allah’a dua ettikten sonra pişman olan birini

görmedim. Ama hırsızlık yapıp kalp kırdıktan sonra pişman olan çok gördüm. Dolayısıyla lütfen bu

bilgi ve teknoloji çöplüğünde ne kendi benliğimizi ne de çocuklarımızı başıboş bırakmayalım. Onlara

hamurları yumuşakken küçük yaşlarda en temel ahlaki eğitimi verelim. Ağaç yaşken eğilir. Daha

yapar, daha küçük, daha öğrenirler gibi laflarla yolumuzu kaybettik. Şu zamanın kötülüğünü biraz da

kendimizde arayalım. “İnsanlar çığırından çıktı, bu insanlar, bu ülke nereye gidiyor “ diye sorarken

insanların ve olayların temeline bir inelim. Psikologların davranışları ve karakterleri analiz etmek için

bilinçaltına inmeleri bu sebeptendir. Bunlar aniden gelişmiş şeyler değildir. Dünün fidanları bugün

ağaç oldu unutmayalım. Teknolojiye ve bu bilgi fırtınasına yetişmek mümkün değil ama netlik ve

başarı ne istediğini bilmekten geçer. Yani siz önce nasıl yetiştirmek istediğinizi bilir ve konuyu

sınırlandırırsanız o bilgi yığınından ne alacağınızı bilirsiniz. Biz tüm bu değerlerin unutulduğu

başıboşluk ve bilgi yığınında önce çocuklarımıza küçük yaştan itibaren en temel eğitim olan ahlaki

eğitimi vermeye bakalım.

Sevgiyle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hazel Pekacar Arşivi
SON YAZILAR