Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker Diyarbakır'da:

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker Diyarbakır'da:
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker Diyarbakır'da:
 "Çözüm süreci eğer kalıcı bir barışa dönüşecekse, Türkiye'nin sistem değişikliğine ihtiyacı var"
-"Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bütün siyasi hayatını da riske etti ve Türkiye Cumhuriyeti'nin 78 milyon vatandaşı için bu mücadeleyi verdi. Bunun için hedef haline geldi"

DİYARBAKIR (AA) - Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, çözüm sürecine ilişkin, "Çözüm süreci eğer kalıcı bir barışa dönüşecekse, Türkiye'nin sistem değişikliğine ihtiyacı var"" dedi.

Eker,  AK Parti İl Başkanlığı'nca Kayapınar ilçesindeki bir düğün salonunda düzenlenen toplantıda, 7 Haziran'da yapılacak seçimin Türkiye'nin geleceği için büyük önem taşıdığını söyledi.

AK Parti'nin Türkiye'de halkın 150 yıllık beklentisinin sonucu olduğunu dile getiren Eker, şöyle konuştu:

"Türkiye'de yaşayan Türklerin, Kürtlerin, Çerkezlerin, Boşnakların, Lazların, Arnavutların ve bu topraklarda her kim yaşıyorsa 78 milyonun geleceği için bir kader seçimidir. Biz, tabelası 14 Ağustos 2001 tarihinde asılan bir partiyiz ama biz, bu milletin 150 yıllık bir beklentisinin, hasretinin, özleminin, medeniyet tasavvurunun tecessüm etmiş haliyiz. Çünkü Türkiye'de bin sene kardeşçe yaşayan insanlar geçen zaman içinde AK Parti tasavvurunun iktidarda olmadığı dönemlerde Türkiye'de kan döküldü, barış bozuldu."

Eker, kaybolan değerleri, yitirilen hafızayı, barışın kodlarını bilen AK Parti'nin, çözüm süreciyle Türkiye'de kalıcı bir barışı tesis etmenin mücadelesini verdiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Bu mücadeleyi 12 Ağustos 2005 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, tarihi Diyarbakır konuşmasında başlattı. O günden itibaren Türkiye'de artık Kürt meselesinin çözümü yönünde barış ve kardeşlik içerisinde, demokratikleşme ve sivilleşme yoluyla kan dökmeden, gözyaşı akıtmadan bu meseleyi çözmenin mücadelesini verdik. Sayın Recep Tayyip Erdoğan,  bütün siyasi hayatını da riske etti ve Türkiye Cumhuriyeti'nin 78 milyon vatandaşı için bu mücadeleyi verdi. Bunun için hedef haline geldi. Liderimiz de partimiz de hükumetlerimizi de hedef haline geldi."

Türkiye'deki tüm karanlık girişimlerin hedefinde barış sürecinin olduğunu dile getiren Eker, "Türkiye'de 'e muhtıra'lar başta olmak üzere, 'Cumhuriyet Mitingleri' diye adlandırılan organizasyonlar başta olmak üzere, Ergenekon, çeteler olmak üzere, paralel yapılar, Gezi Parkı provokasyonları ve 6-7 Ekim olayları hepsi, AK Parti'nin tarihsel yürüyüşünü, Kürt meselesinin çözümünü engellemeye dönüktür" diye konuştu.

- Çözüm sürecinde son dönemeç

Çözüm sürecinde son dönemece gelindiğine dikkati çeken Eker, ancak bu dönemecin bir sistem değişikliği gerektirdiğini aktardı.

Eker, yeni bir anayasayla bir organizasyon ve sistem değişikliğiyle Türkiye'nin 21. yüzyıldaki meselelerini çözebileceğini dile getirerek, şöyle dedi:

"Çözüm süreci eğer kalıcı bir barışa dönüşecekse, Türkiye'nin sistem değişikliğine ihtiyacı var. Başkanlık sistemi bu manada partimizin tartışmaya açtığı, önemli gördüğü bir sistem değişikliğidir. AK Parti'nin bu seçimden güçlenerek çıkıp, daha da güçlü bir şekilde Türkiye'nin ihtiyacı olan çözüm sürecinin ihtiyacı olan sistem değişikliğini realize etmesi, hayata geçirmesi, bu seçime bağlıdır."

- "CHP ve MHP'nin sahip olduğu zihin formatıdır"

Bakan Eker, AK Parti'nin sürecin taşıyıcı partisi olduğunu vurgulayarak, diğer partilerin bu sürece katkısının olmadığını söyledi.

"CHP ve MHP, Türkiye'de Kürt meselesi dahil olmak üzere birçok meselenin zihniyetleriyle, geçmişteki uygulamalarıyla, tarihsel tasavvurlarıyla müsebbibidirler" diyen Eker, şunları kaydetti:

"Eğer Türkiye'de inanç özgürlükleri alanında bir problem varsa, Kürt meselesinde eskiden ret ve inkar politikalarıyla kan dökülmesine yol açan uygulamalar olduysa biliyoruz ki o uygulamaların arkasındaki zihin yapısı, CHP ve MHP'nin sahip olduğu zihin formatıdır. Bunların ikisi yakın akrabadır. İnanın HDP de bir kesimiyle en azından bu zihniyete yabancı değildir. Onların bir şekilde akrabası da onlardır. Eğer öyle olmasaydı, 28 Şubat günü açıklamalar yapıldığında aynı anda HDP'nin başkanı süreci zehirlemeye yönelik bir açıklama yapmazdı."