Dr. Ramazan Tuzla

Dr. Ramazan Tuzla

Haliç’te Yaşayan Simonlar ve Hanefi Avcı

Haliç’te Yaşayan Simonlar ve Hanefi Avcı

Derin devlet yapılanmasını ifşa eden Susurluk kazasından sonra mecliste kurulan araştırma komisyonuna, terörle mücadele adı altında güvenlik güçleri içinde çeteler oluşturulduğunu ifade etmesi üzerine hakkında davalar açılan, hapis yatan, açığa alınan ve mahkeme kararı ile berat edip görevine iade edilen; Haliç’te Yaşayan Simonlar Dün Devlet, Bugün Cemaat (Angora Yayınları Ankara 2010) adlı kitabını yayınladıktan sonra, yine hakkında davalar açılan, açığa alınan, tutuklanıp mahkûm edilen ve hak ihlaline uğradığı, Anayasa Mahkemesi tarafından tescil edilen Hanefi Avcı, paralel yapının ipliğini pazara ilk çıkaran ama malına alıcı bulamayan, malının kıymeti geç de olsa ülkeyi yönetenler tarafından anlaşılan, ülkemizin yetiştirdiği önemli bürokratlardan biridir.

Ferâsetin en kıymetlisi, vakitli olandır. Gösterilen ferâsete vaktinde kıymet verilmesi de, en az ferâset kadar kıymetlidir.

Hanefi Avcı için, ferâsetine vaktinde kıymet verildi demek maalesef pek mümkün değildir.

Yazdığı kitabı yasaklanan, toplatılan, yargılanan, tutuklanan ve mahkûm edilen Hanefi Avcı, 2013 yılında yaşadığımız olayları üç yıl öncesinden, 2010 yılında görerek ve mesuliyetinin gereği olarak bunları insanımıza söyleyerek vazifesini yapmıştır.

 Özeleştiri ile kitabına başlayan Avcı, meslek hayatının çeşitli dönemlerinde yaşadığı olayları anlatarak, kitabı yazmaktaki asıl maksadına zemin hazırlamıştır.

Simon karakteri, illegal bir örgüte mensup kişinin kod adıdır.

Kitabın yarıdan fazlası, derin devlet yapılanması ve olayların geri yüzüne ilişkin şahit olunan ve bizzat yaşanan olaylardan oluşmaktadır.

Otobiyografi niteliğinde değerlendirilmemesi gereken kitap, gerçekten vaktinde gerekli kıymeti alsaydı, Devletimizin 2013 yılında yaşadığı olayların, bu kadar derin yaralar açmasına müsaade edilmezdi.

Koca bir Devletin bir yılı heba edilmezdi.

Kitabının, paralel yapının ipliğini pazara çıkardığı ikinci kısmı için Hanefi Avcı şunları söylemektedir:

Bu kitabın ikinci bölümüne yazdıklarımın ne manaya geldiğini çok az insan bilir. Bunların hayatımın bundan sonrasını zehir, zindan edeceğini biliyorum, geçmişte birçok örgütün hedefi oldum. Ama bu defakinin başka bir şey olduğunun da farkındayım.”

Hanefi Avcı’nın hayatı gerçekten, bu kitabı yazdıktan sonra zehir zindana döndü. Daha yakın zamana kadar tutuklu kaldı ve kitabındaki öngörülerinin birçoğu aynıyla vâki oldu.

En önemli öngörülerinden birine yer verelim:

Bugün ‘çeşitli konularda kusurları da bulunan bazı kişilere iftira atıldı, haksız yere tutuklandılarsa ne olmuş’ denemez. Bu anlayış ve yöntem her gün artarak devam edecek. Kısa süre sonra ticari şirket, ortaklık, ihale vs. işlere de bu anlayış ve yöntemlerle yaklaşılmaya başlandığında ülkede her şey çok daha kötüye gidecektir. Devletin polisinin, istihbaratının ve diğer kurumlarının imkânları cemaatin talimatı ile istenmeyen, beğenilmeyen rakip şirket aleyhine kullanılırsa (ki çok yakında bu olacaktır, belki de hâlihazırda bu uygulamaya konmuştur) bunu tespit etmek o kadar kolay da olmayacağından tüm sistem bir kaosa doğru sürüklenecektir. Bu yöne doğru gidildiğini görmek için kâhin olmaya gerek yok.”

2010 yılında yapılan bu tespite ne denebilir ki?

Büyük bir milletin kaderini uçurumun kenarına getiren ve ülkenin en büyük yatırımlarına el veren büyük şirketlerin bütün yöneticilerini suçlu göstererek kumpaslar düzenleyen paralel yapının, amaçları uğruna neleri yapabileceğini de bu millet 2013 yılında gördü.

Hanefi Avcı, bunu 2010 yılında söyledi ama zihinlere sirâyet ettiremedi.

Sözümüzün başında söylediğimiz gibi, bu ferâsete ülkeyi yönetenler vaktinde kıymet verselerdi, 2013 yılındaki kumpaslar, tuzaklar, iftiralar ve masum insanların mahkûm edilmesi gibi olaylar hiç yaşanmayacaktı.

Kitap için küçük bir eleştiri yapalım:

Derin devlet kısmı biraz gereksizce uzatılmış. İkinci kısım olan paralel yapının tuzakları, daha tafsilatlı anlatılabilir ve kitap biraz daha az sayfadan oluşarak, çok sayfalı kitapların okuyucuyu itme dezavantajı ortadan kaldırılabilirdi. Az sayfa, belki de çok sayıda insana ulaşmak için bir fırsat olabilirdi.

Türkiye’nin son on yılını sinsice kullanan paralel yapıyı anlamak için bir fırsat niteliğindeki bu kitabı okumak, bugünlerde bir görev olsa gerektir.

Duânızı eksik etmeyin efendim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dr. Ramazan Tuzla Arşivi
SON YAZILAR