Sezai Keskin

Sezai Keskin

HER ŞEY ASLINA ÇEKER

HER ŞEY ASLINA ÇEKER

Bir Padişah, Hızır’ı görmek istiyordu. Bir gün bunun için tellalları çağırttı. “Kim bana Hızır’ı gösterirse onu armağanlara boğacağım” dedi. Birçok çocuğu olan fakir bir adam bu işe talip oldu. Karısına dedi ki:

- “Hanım ben padişaha Hızır’ı bulacağımı söyleyip ondan kırk gün müsaade alacağım. Bu kırk gün için padişahtan size ömrünüz boyunca yetecek gıda ve para alırım. Kırk günün sonunda Hızır’ı bulamayacağım için benim kelle gider, ama siz rahat olursunuz” Adamın karısı kanaatkar biriydi;

- “Efendi biz nasıl olsa alıştık böyle kıt kanaat geçinmeye, vazgeç bu tehlikeli işten” dedi.

Ama adam kafaya koymuştu. Padişaha gidip Hızır’ı bulacağını söyledi. Bunun için kırk gün izin istedi. Kırk gün zarfında ailesinin geçimi için sarayın ambarından yüklüce gıda ve nakit para aldı. Bunları evine teslim edip kırk gün ortalıktan kayboldu.
Kırk günün bitiminde padişahın huzuruna çıkıp her şeyi itiraf etti :

- “Benim aslında Hızır’ı falan bulacağım yoktu. Ailece sıkıntı çekiyorduk. Hızır’ı bulacağım diye sizden dünyalık almak istedim” dedi. Padişah buna çok kızdı:

- “Padişahı kandırmanın cezasını hayatınla ödeyeceğini hiç düşünmedin mi?” diye bağırdı.

Adam da her şeyi göze aldığını söyledi. Bunun üzerine padişah yanında bulunan birinci vezire sordu:

- “Padişahı kandıran bu adama ne ceza verelim? ”                                                                                         - “Efendimiz, bu adamın boğazını keselim, etini parçalayıp çengellere asalım.”                                                                                                                                                                      Bu sırada peyda olan, nurani, ak sakallı bir ihtiyar vezirin sözleri üzerine: “Küllü şeyin yerciu ila aslıhı’’ dedi. Padişah ikinci vezirine de ayni soruyu sordu:                                                                                                                                             - “Bu adama ne ceza verelim? ”                                                                                                                           - “Hükümdarım bu adamın derisini yüzüp içine saman dolduralım.”                                                                  İhtiyar yine “Küllü şeyin yerciu ila aslıhı” dedi. Padişah üçüncü vezire de sordu:                                                                                                                                   - “Padişahım bana göre, bu adamı affedin. Şanınıza yakışan, sizden beklenen budur. Bu adam önemli bir suç işledi ama sanıldığı kadar da kötü biri değil. Çünkü çoluk çocuğunun rahatı için kendini feda edebilecek kadar da iyi yürekli…”                                                                                                                       Nurani ihtiyar yine söze karıştı: “Küllü şeyin yerciu ila aslıhı”                                                                                                 Bu defa padişah o yaşlı zata yöneldi:                                                                                                                          - “Sen kimsin? İkide bir tekrarladığın o laf da ne?”                                                                                         İhtiyar cevap verdi:                                                                                                                                          - Senin birinci vezirinin babası kasaptı. Onun için kesmekten, etini çengellere asmaktan bahsetti. Yani aslını gösterdi. İkinci vezirin babası yorgancı idi. Yorgan yastık, yatak yüzlerine yün, pamuk doldururdu. O da babasına çekti. Üçüncü vezirin ise babası da vezirdi. O da soyuna çekti, büyüklüğünü gösterdi. Benim söylediğim söz “Herkes aslına çeker” demektir. Vezir istersen (üçüncü veziri göstererek) işte vezir, Hızır istersen (kendini göstererek) işte Hızır, bu adamı mahcup etmemek için sana göründüm, dedi ve kayboldu…

Başbakanımız iyi bir lider, iyi bir insandır lakin her beşer gibi o da hata yapabilir. Ortada adam kıtlığı varmış gibi gitti eski sol kafa Ertuğrul’u partisine davet edip, önce milletvekili sonra bakan yaparak fazla iltifat gösterdi. Sonra ne mi oldu bizim Ertuğrul şaşırdı. Gittiği her yerde önüne kim çıktıysa fırçaladı. Bir defasında şehrin girişinde kendisini karşılamayan valiyi, başka bir zaman da gittiği müzede sorduğu soruyu bilmeyen müdüre badana yapmıştı. Artık fırçalayacak kimse kalmayınca şimdi hükümete saydırmaya başladı. Acıdım, gerçekten acıdım. Biz bu meşkük şahsın Evvelini de ezbere biliriz. Bakanlık koltuğu ve kırmızı plaka altından çekilince birden ‘’aslına çekmeye’’ başladı. Bir şeyin aslı ne ise neslinden neşet eden de ona benzer…bu mesele de burada biter.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sezai Keskin Arşivi
SON YAZILAR