Hikmet Efendimizin Sünnet-i Seniyyesidir
Konya’da, Üstazımız yaşlı bir amcaya imrenir. “Bu zatkim?” der. Onun evrad ve ezkârını okurken, aleyhissalatü vesselam Efendimiz’in (sav) teşrif buyurduğu, saatlerce gözyaşı akıttığı haber verilir. Erciş’te, Erhan Çavuşoğlu misk ü amber kokularıyla meclise girdi. Bu güzel kokunun sebebini şöyle açıkladı. “Efendimiz’i (sav) gördüm.” Mahallemizde meskun Ahraz Ali’nin, Ravza-i Pâk-i Nebî’de Kur’ân-ı Kerim okurken, yüzünün nur gibi parladığını gördüm. Kendisine dönüp bakınca, aleyhissalatü vesselamı gördüğünü ima etti ve kendi ifadesiyle, “Hz. Muhammed (sav) başka” dedi.
CEZBENİN SEBEBİ
1973 yılında bir genç, kuşluk vakti Sami Efendi Hazretlerinin seccadesi üzerinde namaz kılar. Daha sonra gözyaşlarına hâkim olamaz. “Yâ Resulallah!” diye feryad eder. Üstazımız teskin eder. Anlaşılır ki gencin cezbe hali, Efendimiz’i (sav) müşahede etmesinden ileri gelir. İpek Hoca, bir hac mevsiminde cebindeki paraları hep dağıtır. Beraberindeki hacıların harçlıklarını da heyecan ve aşkından yoksullara verir. Meğer Hocamız Efendimiz’i (sav) görmüştür. “Öyle ümmetlerim gelecek ki, beni görmek için bütün varlıklarını feda ederler” Hadis-i Şerif ’ine muvafık bir davranış sergilerler. Üstazımız’a (ks), bahçemizde bir konu başlığı olarak ayet-i celile sorulduğunda, gözlerini yumdular. Bir müddet sonra, “Aleyhissalatü vesselam’ı gördüm. ‘Karada ve denizde meydana gelen fesat, sizin elinizle yaptığınız hatalardan meydana gelir’ mealindeki ayet-i celileyi işaret buyurdular” dedi.
O’NU (sav) GÖRENLER
Maraş’ın Elbistan ilçesinin Armutalan köyünden Çoban Ali Efendiye, “Peygamberimizi (sav) gördünüz mü?” deyince, “O’nu (sav) görenin, eti kemiğinden ayrılır” sözü hatırımızdan çıkmaz.
Medine’de yıllarca kalan, sonunda o beldede ölen Kayserili Salih Amca’ya: “Hiç Efendimiz’in (sav) mübarek elini öptünüz mü?” diyenlere, “O gül yaprağı gibi açılan saadetli eli öpmesem, burada ben ne gezerim?” der. Tahir Hoca, “Hasan Efendi! Bu gece Efendimiz’in (sav) ellerini öptüm” der. Üstazımız (ks) da, “Biz de mübarek ayaklarına kapandık” buyurur.
EFENDİMİZİN SELAMI
1942 yılında, “İki Hasan Efendiden birini bize lütfedin” der bir heyet Sami Efendi Hazretlerine. Üstazımız Konya’yı teşrif eder. Yemek anında geçen tatlı bir sohbet anında Efendimiz (sav) teşrif buyurur. Cemaate selam ettiği müjdesi verilir. Sami Efendi Hazretleri tarafından Kur’ân-ı Kerim tilavetiyle meşgul olması tavsiye edilen bir kardeşimiz, Ravza-i Mutahhara’da görür aleyhisselatü vesselam Efendimiz’i. Boyun kısımlarından seyreder O’nu (sav).
Tarife takat getiremeyerek ağlamaktadır. İftar sofrasına gözyaşlarıyla geldi bir ahbabımız. “Bilal-i Habeşi (ra) ile birlikte gördüm Server-i Âlem’i (sav). Hiç şemail kitaplarında haber verildiği gibi değil” diyor kendinden geçiyordu. Hz. Ömer’e (ra) Veysel Karani’nin, “Görememişsiniz Fahr-i Rusûl’ü (sav)! O’nun (sav) başı arşı geçer, ayakları da yedi kat yerin dibini geçer” dediği gibi.
ŞAİRLERİN İŞTİYAKI
1973 yılında Hac mevsiminde Üstazımız Ashab-ı Suffe’de ayağa kalktı. Artık ne haller yaşadı bilemeyiz. Efendimiz’in (sav) kabrine, zemzem kuyusuna inilen merdivenler gibi inildiğini, yeşil bir seccade üzerinde oturduğunu, ümmetine teveccüh buyurduklarını anlattılar. Mürşid-i kâmil’in delaletiyle bu sevgiye mazhar olan kişinin dilinden şu sözler dökülmez mi? Kerem kıl takatim yok imtihane Yâ Resulallah, Yüzün göster yeter ettin bahane Yâ Resulallah! O’na (sav) sadece insanlar değil, bütün âlem vurgun. Doğumunu anlatan M. Asım Köksal, Ötüşerek bütün seher, O’na sevgi arz ediyor, Cıvıldayıp, kımıldayıp, ‘Resulullah doğdu’ diyor. M. Âkif ’in, On dört asır evvel, yine böyle bir geceydi, Kumdan, ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi!Sözünü kıskanan sema, Mirac-ı Güzin’le teselli buldu. Gel Habibim sana âşık olmuşam Cümle halkı sana bende kılmışam dedikten sonra Mevla-i Zülcelal, başka ne söylenebilir ki?
AŞKIN GÖZ YAŞLARI
Mecnûn’un, onu benim gözümle görün dediği gibi, O’nu (sav) Hak Teâlânın bahşettiği basiret gözüyle seyredelim. Rabbimiz (cc), “Onlar sana bakıp dururlar da görmezler” (A’raf/198) buyurur. Küfür, şirk, nifak, inkâr gözüyle değil, sadakat gözüyle bakan sıddîklar bakın ne söylerler O’nun (sav) hakkında. Aşk ile daim edersem ah u vah Ben Resul-i Kibriya’ya âşıkım Râh-ı aşk içre tenim etsem tebah Ben Safiyyü’l-Asfiya’ya âşıkım Derviş Ahmed virdin olsun her zaman Ben Muhammed Mustafa’ya âşıkım Nâzım’ın şu kıtası aşkın zirvesi değil de nedir? Reh-i aşkında bî sabr ü şekîbim Yâ Resulallah! Seni her kim severse ben rakibim Yâ Resulallah! Kabul eyle civar-ı izzetinde çekmeyim gurbet, Bilirsin kendi şehrimde garibim Yâ Resulallah!
EFENDİMİZE İTAAT VE İTTİBA
Rabb-i Zülcelalimiz’i müşahede eden İmam-ı Âzam, aşkında teselli ararken, Rabbimiz (cc), “Kur’ân-ı Kerim’e göre amel et Yâ İmam!” buyurur. Tevbe sûresinin 24. ayetinde belirtilen üç sevgiden biri olan Resulullah (sav) sevgisine ulaşmanın yolu, Resulullah’a (sav) itaattir.
“De ki! Eğer Allahü Teâlâyı seviyorsanız, bana uyun ki, Allahü Teâlâ da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Âl-i İmran/31) “Kim Peygamber’e itaat ederse, şüphesiz Allahü Teâlâya itaat etmiş olur.” (Nisa/80) “Resul’ün size verdiklerini alın emrine uyun, nehyettiği şeylerden de çekinin.” (Haşr/7) “Ey mü’minler! Sadece Allahü Teâlâya itaat edin! Peygamber’e itaat edin! Sizden olan âmirlere itaat edin!” (Nisa/59) “Allahü Teâlânın aşkı her yerimi sardı” diyen âşıka, aleyhissalatü vesselam Efendimiz, “Hak Teâlâ’ya muhabbet, bize muhabbet etmektir” buyurur. “De ki! Allahü Teâlâya itaat edin, Resul’e itaat edin! Eğer O’na itaat ederseniz hidayet bulmuş olursunuz.” (Nur/54) “Andolsun ki, sizin için Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allahü Teâlâyı çokça zikredenler için Allah’ın Resulü’nde güzel bir örnek vardır.”
(Ahzab/21) “O kendi istek ve tutkularından konuşmaz. O söyledikleri yalnız vahyolunmakta olan bir vahiydir.” (Necm/3-4)
HİKMET SÜNNET-İ SENİYYE’DİR
Sımsıkı tutunduğumuz zaman sarsılmayacağımız Kur’ân-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’ye sarılmamız bizi aşk ve muhabbet yolunda salaha erdirir. Seven sevdiğinin yolunda olur. Âdet, yol manasına gelen Sünnet-i Peygamberîye(sav) uymak bize İlahî bir görevdir. Cuma suresinin ikinci ayetinde, “Kendilerine ve hikmeti öğretiyor” bölümünde geçen hikmeti, ulema-i kiramımız sünnet-i seniyye olarak belirtirler. O’nu (sav) sevmek hayat borcudur. “Peygamber, müminlere kendi canlarından evladır, tatlıdır.” (Ahzab/6) “Ben onlara analarından, babalarından, her şeyden sevgili olmadıkça imanda kemale eremezler.” buyurur Efendimiz (sav).
Cenâb-ı Hakk, Efendimiz’e (sav)sair peygamberlerin de inanmaları ve yardım etmeleri hususunda söz alır. “Allahü Teâlâ, bir zamanlar peygamberlerin sözünü almıştır. Yüceliğine yemin olsun ki, size kitap ve hikmetten her ne verdimse ona ve sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, O’na mutlaka inanacaksınız ve kesinlikle O’na yardımda bulunacaksınız. Bunu kabul ettiniz mi ve bunun üzerine ağır ahdimi boynunuza aldınız mı, buyurdu. Kabul ettik dediler. Öyle ise buyurdu, şahid olun, Ben de sizinle beraber şahidlerdenim.” (Ali İmran / 81).
Ali Ramazan Dinç Hoca Efendi