Osman Uzunkaya

Osman Uzunkaya

İÇİMDEN GEÇEN NEHİR

İÇİMDEN GEÇEN NEHİR

İlk defa heyecan fırtınasının ortasında buluyorum kendimi. Yüreğim yerinden çıkacakmış gibi çılgınca çarpıyor. Bana ne oluyor diye soruyorum kendi kendime. Korkudan titrediğimi hissediyor ve yüreğime yavaşça fısıldıyorum; aman kendini bırakma!  Yüreğime söylediğim sözleri, kendini bu azgın fırtınanın acımasızlığına terk etme diyerek yineliyorum. Etrafıma şöyle bir göz gezdiriyorum. Benim gibi her şey beyaz esaretin amansız kollarına teslim. Yolumun meçhule karışan noktasında bir ışık huzmesiyle karşılaşıyorum. Ümitleniyorum; adımlarımı daha da bir sıklaştırıyor, kar tanelerinin yüzümde patlayan şamarlarına aldırmadan o ışığın peşine düşüyorum.
 
Nasip bu; ilk kez bir zemheri de çıkıyorum iç yolculuğuma. Bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum niye yolculuğa bu mevsimde çıktığımı. İçimden bir ses; “Yolculuk zamanını sen belirlemedin ki!” Diyor bana. Sonra gaipten kulağıma fısıldanan o mesaj yeniden canlanıyor belleğimde; “Şimdi yola çıkma vaktidir.” Bana haydi yola çık denilmeseydi, ne yola çıkar ne de içime yapacağım yolculuğu kanıksardım. Belki de birileri gibi bu durumu garipser, güler geçerdim. Ama öyle değil işte.
 
Hem yürüyor hem de düşünüyorum. Artık ne bembeyaz karı, ne ak pak olmuş tepeleri, ne de yeryüzüyle birleşmiş devasa ufku görüyorum. Bazen önüme bakıyorum bazen de içime. Kendimi tanımak, içimde hoş ve güzel bir vakit geçirmek için olanca azmimi topluyorum. İnsanın kendi içine yolculuğunun çok zor olduğunu biliyorum. Şimdi bu nokta da birçok girift meseleyi daha suhuletle düşünebiliyorum. Meğerse benim içimde bilmediğim bir mihenk taşı varmış onu öğreniyorum. Kendimi keşfettiğim bu yolculukta yaratılış gayemin kodlarına rastlıyor ve sonsuzluk seferinin yolcusu olma aşkını devşiriyorum. “Kendini bilen Rabbini bilir” Sözü mucibince, kendimi öğrendikçe Rabbime ve onun emirlerine daha da sıkı sarılıyorum. İçimi hareket noktası haline getirip, düşüncelerimi zenginleştiriyor ve her nesneyi ölçüp tartabiliyorum.
 
Peşine düştüğüm beyaz ışığın belirdiği kaya parçasına ulaşıyorum. Tepeyi aşar aşmaz gördüklerim şaşırtıyor beni. Ve elimde olmadan avazım çıktığı kadar bağırıyorum. Allah’ım! Allah’ım! Bu ne güzellik? Yoksa sen beni cennetine mi çağırdın? Söylediklerim dağlarda yankılanıp tekrar geri dönüyor. Ve dizlerimin bağı çözülüyor, gözyaşlarım morarmış yanaklarımı ıslatıyor. Biraz önce yaşadığım o amansız kış, emsalsiz bir bahara dönüşüyor. Her yer yemyeşil . Ömrümde ilk defa böyle bir güzellik görüyorum. Gördüklerimle şaşkınlığım daha da artıyor. Bir tarafta gökyüzünde bana hoş geldin diyen “Gök kuşağı” , bir tarafta da kuşlar tünedikleri dallarda henüz bestelenmemiş şarkılarını mırıldanıyor. Bakıyorum içimde masmavi bir nehir akıyor. Adeta cenneti yaşıyorum. Meğerse diyorum içim ne kadar da güzelmiş. Kara kışa aldırmadan iyi ki çıkmışım bu yolculuğa. Şayet bu yolculuğa çıkmasaydım nasıl tanıyacaktım içimdeki güzelliği. Nereden bilecektim kendimi ve Rabbimi; Allah’ım! Diyorum, iyi ki nasip ettin bana bu yolculuğu.
 
Sağlıcakla kalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Osman Uzunkaya Arşivi
SON YAZILAR