İbrahim Çolak

İbrahim Çolak

İnadına gülümsemek

İnadına gülümsemek

 

Yasin 30 yaşlarında gürbüz ve dalyan gibi delikanlıdır. Kırmızı yanakları, gülümseyen gözleri, kısacık saçları değildir onu sevimli kılan. Sevimli ve cana yakın oluşu dostça ve güven veren yaklaşımıdır. Merttir.

Beş yıl önce babasından miras ufak tarlayı da haraç-mezat satarak Ankara'ya göçmüştür. İki kız kardeşi ve anacığı. Bir gecekondu alır elinde kalan son parasıyla. Ve düşer Ankara sokaklarına. Kız kardeşlerini okutacak ve anacığına bakacaktır. Günün yirmi dört saatinin ha neredeyse yirmi saatini çalışarak geçirir. Tutunur Ankara'ya. Kardeşleri okuyordur. Kendisi külüstürde olsa bir araba ile pazarlama yapıyordur. Pazarlama dediğime bakmayın. Ne bulursa satar. Kömür taşır. Havlu satar. Yazın kavun karpuza dadanır.  Hayat devam ediyordur. Anası ''Seni evlendirelim oğul'' der. ''Sen bilirsin ana'' olur cevabı. Gelin adayı hazırdır. Malatya'da, komşu köyden, teyzenin kızı ile nişanlanır. Teyze sara hastasıdır. Düğün -teyze yüzünden- uzadıkça uzar. Teyze, yani gelin annesi de kendi hastalığının düğünü ertelediğinin farkındadır ve bu durum onu daha da üzer. Düğünün bir an önce yapılmasını arzu eder. Israrcıdır. İmece usulü ve usulüne uygun yapılır düğün. Damat ve gelin gerdeğe gireceklerdir. Teyze yeni bir krize tutulur ve ölür. Ölen ölürde kalanlar perişandır. Gelin depresyona girer. Delilenir. Yasin aylarca doktor doktor gezdirir eşini. Doktorlara, hocalara gider. Sevginin yerini acımak alır. Eşidir. Akrabasıdır. Arkadaşıdır. Yarı yolda komak var mıdır?

Tedaviye müspet karşılık vermeyen gelin giderek Yasin'i istemediğini belli etmeye. Yasin’den uzaklaşmaya başlar zaman içinde. Ve gün gelir aile meclisinin de onayıyla gelin İstanbul'a dayısının yanına gider. Yasin peşini bırakmaz eşinin. Paralar gönderir doktora götürülmesi, bakımı ve harcamaları için. İki yıl geçer. Boşan der aynı aile meclisi. Yasin boşanmaz. Bekleyeceğim der ve bekler.

Bu arada Yasin gecekondularının sokağa bakan bir odasını onarır ve küçümen bir bakkala çevirir. Ekmek, peynir, zeytin, çay, şeker, yağ, sigara koyar. Bakkalda daha çok annesi durur. Kız kardeşleri de yardım ederler annelerine.

Yasin bütün hızıyla çalışmakta Ankara denilen gurbete kök salmaya çalışmaktadır.

Bisküvi toptancısına para verirken meydana çıkar hile. Sahte yüz milyonluk vardır paraların içinde. Ki tektir yüz milyonluk. Annesi düşünür taşınır, kimin verdiğini hatırlaması zor olmaz. Mahalleden olmayan gençten bir delikanlı gelmiş sigara ve gazoz almış ve yüz milyonluğu vermiştir. Aradan fazla bir zaman geçmez. Yeni bir sahte yüz milyonluk daha düşer kasaya. Yine yabancı bir simadır. Bu sahte para olayı aralıklarla ve değişik şahıslar aracılığıyla dört kez tekrarlanır. Sonradan şu anlaşılacaktır. Aslında bu değişik şahıslar aynı ekibin elemanlarıdır.

Yasin o gün işe çıkmamıştır. Evde keyif yapıyordur. Bahçe kapısından çıkar, dükkana gelir. Takılır annesine. ''Yüz milyonluğun var mı?'' Şaka gerçeğe dönüşür. Var der anası. Kasaya saldırır Yasin. Yüz milyonluk oradadır. Sahte para olduğu anlar Yasin. Ne yaptın ana der. Parayı alışveriş yapıp bozduran şahıs sokağın ucuna varmamıştır daha. İşte şu giden der anası. Yasin önce koşmaya yeltenir. Kalpazanda arkadaşıyla buluşmuş fakat Yasin'i fark etmişlerdir. Yasin arabasına atlar ve deli gibi sürer. Arabayı yanlarında durdurduğunda her iki şahısta farklı yönlere doğru kaçarlar. Birinin peşine düşer Yasin. Çok geçmeden de yakalar adamı.

Gırtlağına sarılır. Tokatlar. Adam bıçak çeker. Yasin bıçağı adamın elinden düşürür ve son model bir arabanın kapısını göçertecek kadar hırsla savurur adamı. Polis gelir. Yasin’in büyük katkısı ile kısa zamanda dört kişilik çete toplanır. Yasin adamlardan şikayetçidir. Adamlardan Yasin’in hırpaladığı da yedi gün iş göremez raporu ile Yasin'den şikayetçidir.

Yasin kalpazanı savurarak zarar verdiği arabanın kapısını bütünüyle değiştirmek zorunda kalır. Masraf bir buçuk milyardır. Kalpazanlardan tek kuruş alamaz. Ayrıca davalıdır da. Kalpazanlar kısa bir süre sonra salıverirler. Yasin kalpazanın kendini dava etmesi nedeniyle mahkeme yollarına düşer. Ortada ne kalpazan ne avukatı hiç kimse yoktur.

Yasin yanıma uğramıştı mahkeme çıkışı. Yorgundu. İnanamıyordu. Ve her şeye rağmen hala gülümsüyordu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Çolak Arşivi
SON YAZILAR