İpek Yolu’nun genetik mirası: Behçet hastalığı

Özel Büyükşehir Hastanesi Cildiye Uzmanı Uzm. Dr. İsmail Örs, “Behçet hastalığında belirtiler, çok farklı olabilmektedir. Hastanın şikâyetleri, hastalığın belirtisi olarak kabul edilir” dedi.
İpek Yolu’nun genetik mirası: Behçet hastalığı

Behçet hastalığının tarihi İpek Yolu üzerinde, Japonya, Çin, Türkiye ve İran gibi ülkelerin bulunduğu geniş bir coğrafyada sıklıkla görülen bir hastalık olduğunu vurgulayan Özel Büyükşehir Hastanesi Cildiye Uzmanı Uzm. Dr. İsmail Örs, “Bu yüzden de ‘İpek Yolu Hastalığı’ da denen hastalığın tarifi ilk olarak, 1937 yılında Türk dermatolog Hulusi Behçet tarafından yapılmıştır. Behçet hastalığı kadın ve erkeklerde görülme sıklığı eşit olan ancak erkeklerde daha şiddetli seyreden Behçet hastalığı bulaşıcı değildir. Bu hastalığa Fas, İran, Türkiye, Tunus, Çin, Japonya, Kore, İsrail gibi ülkelerde daha fazla rastlanır. Türkiye, Japonya ve İsrail’de hastalığa yakalanan vaka sayıları ise çok daha fazladır” diye konuştu.

“VÜCUDUN HER YERİNİ ETKİLİYOR”

Behçet hastalığının ağızda ve cinsel bölgede yaralar, deri, göz, eklem, damar ve sinir tutulumuyla seyreden bulaşıcı olmayan iltihaplı bir romatizma hastalığı olduğuna dikkat çeken Örs, “Behçet hastalığı, vücudun her yerini etkileyebilecek özellikte olan bağışıklık sistemini ilgilendiren bir hastalıktır. Eklemlerde, göz, kalp ve beyin damarlarında tekrarlanan iltihaba neden olur. Ayrıca Behçet hastalığında belirtiler çok farklı olabilmektedir. Hastanın şikâyetleri hastalığın belirtisi olarak kabul edilir” şeklinde konuştu.

8-1-2-055.jpg

İLK BELİRTİ: AĞZIDAKİ TEKRARLANAN YARALAR

Hastalığın ilk habercisinin ağızda tekrarlayan ağrılı, içi küçük oyuk yaraların olduğunun altını çizen Örs, “Bu yaralara aft da denir. El, ayak bilekleri, diz ve dirsek eklemleri etkilenerek iltihaplanır. Eklemlerde şişlik ve ağrı oluşur. Damar tutulumu bacakların üst kısmındaki toplardamarlar şişer. Damar boyunca iltihaba bağlı pıhtı oluşur. Şiddetli ağrı ve acılar görülür. Gastrointestinal sistemde ülserler meydana gelir. Nörolojik tutulum küçük yaştaki hastalarda görülebilir. Sara nöbeti ve baş ağrısı bulguları, ense sertliği, bilinç bulanıklığı, inme, kişilik değişikliği gibi bulgular dikkatle incelenmelidir. Behçet hastalığının tehlikeli tutulum şeklidir” ifadelerini kullandı.

“ÜLKELERE GÖRE DEĞİŞİYOR”

Behçet hastalığı tanısının koyulması için kullanılan yöntemlerden bir tanesinin ‘paterji’ testi olduğunu aktaran Örs, “Bu testin uygulaması şöyle olur. Deri altına bir çözelti enjekte edilir ya da sarı uçlu bir iğne ucuyla 2 santimetre arayla delme işleminin ardından çözelti uygulanır. 48 saat sonra eğer sivilce benzeri veya deriden kabarık kızarıklık oluşmuşsa test pozitif çıkmıştır. Paterji testinin pozitif çıkması, ülkelere göre değişiklik gösterir. Bundan başka bu hastalığın tanısı için başkaca bir yöntem bulunmamaktadır. Fakat diğer hastalıkların olmadığından emin olmak için kan testleri yapılır” dedi.

“KESİN BİR TEDAVİSİ YOK”

Behçet hastalığı tedavisinin hastalığı ortadan kaldırmak yerine hastanın şikâyetlerini azaltmak yönünde seyrettiğini belirten Örs, “Hastalığın kesin bir tedavisi henüz bulunamamıştır. Tedavi şekli, belirtilerin görüldüğü organa göre değişir. Ağız ve genital ülserler, cilt ve eklem bulgularına kolşisin, steroidler, steroid olmayan anti-inflamatuar ilaçlar ve bazı topikal pomadlar kullanılabilir. Daha ciddi tutulumlarda, siklofosfamid, azatioprin, siklosporin, anti-TNF ilaçlar, yüksek doz steroid gibi tedaviler tercih edilebilir. Bu ilaçlar, hastalığın belirtilerinin tekrarlamamasını sağlar. Bu yüzden tedavi edici değildir. Behçet hastalığı tedavisi uzun süren bir hastalık olduğundan düzenli kan testleri ve göz muayenesi yapılarak, hastalığa neden olan durumlar araştırılır buna göre tedaviye yön verilir. Hastalığın tedavisi mutlaka doktor kontrolünde yapılmalıdır” dedi.

YİĞİT BERKAY ÇOPUR / YENİ HABER GAZETESİ