İran'daki Sünni'lerin toplu idamına tepki

İranlı araştırmacı-yazar Alicani, "Bu kişiler adil olmayan bir süreç sonunda yargılanmadan mahkum edildiler. Kendilerine isnat edilen suçları işkence altında kabul ettiler" dedi.
İran'daki Sünni'lerin toplu idamına tepki

İran'da iki gün önce 20 Sünni'in "terör" suçlamasıyla toplu olarak infaz edilmesine tepki gösterenler idamların adil bir yargılama süreci yapılmadan verildiğini düşünüyor.

Kürdistan Eyaleti Başsavcılığı Kereç kentindeki Reca-i Şehr Hapishanesi'nde "Tekfirci, Tevhid ve Cihad Örgütü"ne üye oldukları ve ülkede terör eylemlerine karıştıkları iddia edilen mahkumların idam edildiğini duyurdu.

İran devlet televizyonuna konuşan İran Yargı Erki Cumhuriyet Başsavcısı Muhammed Cafer Muntezeri, 20 kişinin idam edildiğini belirterek, "İdam edilen kişilerin yargı süreci hukuk çerçevesinde yürütülmüş ve suçları dava dosyasında belirtilmiştir." dedi.

İran İstihbarat Bakanlığı da Tevhid ve Cihad adlı örgüte üye olan 102 kişinin tespit edilerek gözaltına alındığını, yargı sürecinden sonra bunlardan bazılarının idama mahkum edildiğini açıkladı.

Uzunca bir süredir Kürt'lerin yoğun olarak yaşadığı bölgede muhalif hareketlerin artmasının ardından İran'ın Kürt muhalifleri "Tekfirci ve Cihatçı Sünniler" kategorisine sokması bölge ülkelerinin de tepkisini çekti. Uzmanlar ise idam edilenlerin adil bir yargılama sürecinden geçmediğini ifade ediyor.

Konuyla ilgili AA muhabirinin sorularını cevaplayan İranlı araştırmacı-yazar Rıza Alicani, "Bu kişiler adil olmayan bir süreç sonunda yargılanmadan mahkum edildiler. Kendilerine isnat edilen suçları işkence altında kabul ettiler. Görünen o ki bu idamlar baskı ve korkutma amacıyla siyasi bir araç olarak uygulanıyor."

" Bu insanların canları ve kanları siyasi araç olarak kullanıldı"

Alicani, idamların bir başka hedefinin de İran ve Suudi Arabistan arasındaki siyasi ve bölgesel rekabet ile ülkedeki Sünni'lere gözdağı vermek olabileceğini belirterek, şunları kaydetti.

"Bu idam mahkumların cezaevindeki arkadaşlarından alınan bilgilere göre onlar idama mahkum edilecek kadar büyük bir suç işlemediler. Onlar feryatlarını başkalarına duyurabilecek durumda olmayan toplumun en fakir tabakasından insanlar. Bu insanların canları ve kanları siyasi bir araç olarak kullanıldı. Bunların bir çoğu durumdan habersiz ve bazıları da ülkedeki istihbarat kurumları tarafından yönlendirildi. Bütün bu nedenlerden dolayı bu idamlar tepki topladı."

Alicani idam edilenlere isnat edilen suçlamaların da doğru olmadığını vurgulayarak, "İran istihbarat kurumları, muhaliflerine daima en şiddetli suçları isnat etti ancak toplum ülkenin istihbarat ve yargı kurumlarındaki yetkililerinin sözlerine hiçbir zaman güvenmedi." ifadelerini kullandı.

İran toplumunun önemli bir kısmının bu idamlara daima itiraz ettiğini belirten Alicani, ev hapsinde tutulan eski başbakanlardan Mir Hüseyin Musevi'nin, ev hapsine alınmadan önce ülkedeki Kürtlerin şeffaf bir şekilde yargılanmadığını ve verilen kararların yasal olmadığını söylediğini ancak dönemin hükümet yetkililerinin bu sözlere kulak asmadığını da hatırlattı.

İranlı yazar, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani hükümetinin idamlar karşısındaki tavrına ilişkin Ruhani'nin idam edilen kişilerin yaşadığı bölgelerden yüksek oy alarak seçimlerde başarı kazandığına işaret ederek, "Seslerini ulaştıramayan insanların hakları ve can güvenliklerinin Ruhani hükümetinin ilgi alanına girmediği görülüyor." diye konuştu.

Alicani, adil yargılama yapılmadan idamların devam etmesi halinde ülkedeki güvenlik ve milli dayanışmanın da zarar göreceğine dikkati çekti.

"Adil yargılama yapıldı mı?"

İranlı din bilimleri uzmanı Muhammed Cevad Ekbereyn de idam kararlarının adil bir yargılama yapılmadan verildiğini vurgulayarak, "Acaba bu kişiler hakkında adil bir yargılama yapıldı mı? Bu soru kamuoyunu tatmin edecek şekilde belge istiyor." dedi.

Sünni din adamı Mamusta Burhanali'yi öldürmek suçlamasıyla idam edilen Şehram Ahmedi'nin hapishanede yazdığı mektuptaki ifadelerini aktaran Ekbereyn, Ahmedi'nin mektubunda mahkemenin sadece 5 dakika sürdüğünü ve avukat bulundurmaya izin verilmediğini vurguladığını kaydetti.

Ekbereyn, adil yargılama yapılıp yapılmadığı sorusu cevap bulana kadar idam kararlarının doğru olduğunu iddia etmenin cinayete ortak olmak anlamına geleceğini belirterek, adil yargı süreci yaşanmadan verilen bu kararların yargı kurumuna güveni daha da azaltacağına dikkati çekerek şöyle devam etti:

"Bu olaylar, bölgede mezhep çatışması yaşandığı bir dönemde intikam ve nefret duygularını ortaya çıkararak milli güvenliği tehlikeye sokabilir. Adaletin temini herkes için zorunlu ancak azınlıklar için daha fazla zorunludur. Çünkü zulme uğrayan azınlıklar kendilerini güvensiz hissedebilir ve ülkede bir arada yaşama arzusu ortadan kalkabilir."

İranlı Sünni din adamlarından Mamusta Abdulaziz Selimi ise ülkedeki Sünni gençlerin idam haberinin insan hakları savunucuları ve hukukçuları hayrete düşürdüğünü söyledi.

Selimi, "Bir çok kuruluş ve insan hakları aktivistlerinin siyasi ve güvenlik suçlarıyla ilgili aleni bir yargılama süreci yürütülmesi konusundaki taleplere rağmen neden bunu sağlamayarak davaları spekülasyonlara açık hale getiriyorlar? Eğer bu Sünni gençler rejime karşı silahlı girişimde bulunup bazı Sünni alimleri öldürmüşlerse ve bunun için gerekli deliller de varsa mahkeme neden yargı sürecini kapalı kapılar ardında yürütüp mahkumların avukatları olmadan karar veriyor?" ifadesini kullandı. ​