Sezai Keskin

Sezai Keskin

KADINLAR ÇALIŞMASIN (2)

KADINLAR ÇALIŞMASIN (2)

‘’Hangi kadın, kocası kendisinden razı olarak vefat ederse, Cennet’e girer.’’ Hadis-i Şerif

Bazı kadınlar; para, şan-şöhret, mevki-makam sahibi oldukça ciddiye alınmak için suratını asıyor, buna tepki gösteren koca ile kadın arasında otorite çatışması ortaya çıkıyor. Bu durum devamında ailedeki muhabbet ve mutluluğu da kitaplarda bırakıyor haliyle. Bir kısım medyanın yanlış ve taraflı yönlendirmesi ve sistemin kadın erkek iç içe karma çalışma ortamı dayatması aile hayatını ve pek çok açıdan toplumsal düzeni etkiledi, karmaşaya sebep oldu. Senelerce çağdaşlık yalanı adına, ateş ile barut yan yana tehlikeli sularda yüzdü, boğulanlar gitti, hala kurtulmak için kıyıda çırpınanlar var. İş hayatına bu kadar dahil olduktan sonra nice kadının saadeti uçtu, yuvası yıkıldı. Boşanmalar her yıl katlanan bir hız oranında arttı. Bu tatsız durumdan zarar gören nice çocuğun minik yüreği ve boynunu bükük kaldı. Bu sebeple sağlıklı ve imanlı nesillerin yetişmesi için, kar-zarar hesabının iyi yapılması gerekir.

 

Gazetelerin insan kaynakları sayfasındaki reklâmlara baktınız mı? Kaliteli eğitim görmüş, işsiz bu kadar erkek varken, iş ilanlarında hep fiziği ve diksiyonu düzgün bayan eleman aranmakta. Acaba bu işte bir bit yeniği var mı? acaba kasıtlı olarak kadın sokağa çekilmek mi isteniyor? gibi sorular akla getiriyor. Barbar batı, kendi toplumlarında aile kavramını kaybetti, şimdi müslüman aileyi mi parçalamayı planlıyor? Sorular çok bunlardan birkaçı, kadın çocuğuna annelik yapabiliyor mu? Ya da canhıraş çalışırken yorgunluk sebebi ile çocuğuna karşı sabırsız davranıp onların minik dünyalarında büyük yaralar mı açıyor? Çocuklar annesi olduğu halde annesiz mi büyüyor, annesi çalışırken yavrusunu katı kalpli bakıcıların ellerine mi bırakıyor? Her şeyi merakla öğrenmeye çalıştığı en iştahlı döneminde çocuk güven veren rehber anneden ayrıldığında hayatı tanıması, zihinsel gelişmesi aksıyor. Anne olmadığında çocuk yanında kim varsa onun bakış açısıyla hayatı tanımaya çalışır. Sömürgeci Batı Tanzimat ile birlikte evinde çocuğunu emzirene ezilen kadın muamelesi yaparken, uçakta 100 kişiye servis yapanı çağdaş kadın diye sundu, bu yönde söylemler ortaya koydu. Kadını namütenahi yere koyan İslam’da dini kaidelere riayet etmek şartıyla kadının çalışmasını yasaklayan bir hüküm yoktur. Sahabe hanımlarından evinde yaptığı işi satarak rızık temin edenler olmuş. Kadın da çalışabilir, servet sahibi olabilir, sadaka veren, hayır yapan bir kadın olarak Rabbine gidebilir. Bunun dinen bir engeli yoktur. Engel nerede? Kadının kadınlığının zarar görmesidir. Zira Müslüman toplumun, kadını kaybetmesi ile toprakları kaybetmesi arasında fark görmeyecek yerdedir kadın.

 

Erkekler kadınları işyerlerine gönderdikten sonra kadının nesil yetiştirme kabiliyetleri zedelenmiştir. ‘’Evlerinizde oturun. Cahiliye kadınları gibi açılıp saçılmayın” emrine muhalif, evde oturmayı cehalet, işyerinde başını açmayı çağdaşlık, özgürlük diye tanımlayan, nice zamandır dışarda olmayan birçok kadının fıtratı bozuldu. Kapılar sokağa açıldı. Artık kadınlar(bazı) pek az oturuyor evlerinde. Kadınlar eve hasret, evler kadınlara. Ev dışına taşınan kadın parasını kendi kazanıyor, kocasına muhtaç olmuyor lakin sebep ne olursa olsun, yükü ve stresi çoğalan çalışan kadın Ümmet için bir kayıptır. Bireysel şartlar, istisnai haller bu genel kaideyi değiştiremez. Rabbi kimselere yakıştırmadığı görevi teslimiyet ve şefkatle donatılmış yarattığı kadına layık görmüş, uçsuz bucaksız cenneti annelerin ayaklarının altına sermiş; bundan daha fazlasını istemek niye?

 

Bu yazıdan sanki çalışmayan annelerin ‘’mükemmel’’ olduğu gibi bir sonuç ve algılama çıkarılmamalı. Elbette öyle değil, işin sırrı çalışmamak değildir. Biz bu yazımızda çalışan kadınların nesillerin yetişmesi hususundaki hissiyatımızı ve fikirlerimizi beyan ettik. Saygı çift yönlüdür, saygı görmek istiyorsanız siz de saygı göstereceksiniz. Hemfikir olmasak da istiridyenin en gizli yerindeki zarif bir inci gibi gördüğümüz kadınların tercihlerine engin saygı duyduğumuzu tekrar belirtelim. Herkes dilediğini yapmak ya da yapmamak da serbesttir.
O bizim haddimize değil, Allah ile kulu arasına kimse giremez. Fedakar, çilekeş, tüm çalışan kadınlardan hürmetlerimin kabulünü niyaz ederim…
Herkesin bir sırrı vardır, kumların bile… Bu yazının da bir sırrı, sırrın da sırrı vardır.

 

Sıhhat ve afiyet kalın efendim…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sezai Keskin Arşivi
SON YAZILAR