İbrahim Çolak

İbrahim Çolak

Kırgınlıklarımı saklamak istiyorum…

Kırgınlıklarımı saklamak istiyorum…

Bursa’dan üzerinde adım ve soyadım yazılı kalem takımı geldi.  Dedim: Rabbim “nankörlüğümü” ve “şükretmeyi” unutmuyorum!

X

Zeki Bulduk kırk çorba parası bırakıp gitti. Rabbim, beni şükürsüz kılma. Beni mahcup etme. Amin!

X

İstanbul’dan iki toptancı geldi. İki alacaklı. Kucaklaştık. Birine olan borcumu kapattım. Diğeri tuttu pide söyledi.  Rabbim sen ne büyüksün, hep büyüksün ve ben zayıfım, ben unutuyorum!

X

Çok sevdiğim, kakaolu kaymaklı bisküvi almıştım, iki tane yedim, ağzımın tadı kaçtı. Şimdi yeniden çay ve sigara içecek ve muhtemelen bir saat sonra da unutacağım. Gel gör ki gönül tadımız bozulduğunda öyle çabuk geçmiyor. Ancak demem o ki belki de insanlığımız işte tam da burada duruyor. Gönül tadımız bozulsa bile tat verebilmemiz gerek.

X

Nasıl ki fırınlarda onlarca odun yani ateş yanıyor da sonucunda oradan çıkan mis gibi ekmek oluyor.

Yandığımızı söyleyip fırınımızdan ekmek, fırınımızdan güveç, fırınımızdan börek çıkmıyorsa boşa yanmışız demektir.

X

Kırgınlıklarımı saklamak istiyorum. Olumsuzluklarımı, açlıklarımı, ek yerlerimi. Her insan kadar ilgiye ve merhamete ihtiyacım olmadığından değil. Utanacağımdan, güvenmediğimden de değil. Nedeni şu: Yaşadıkça, insana ve kendime en içimden baktığımda olumsuzluğa tekabül eden cümlelerin herkes gibi beni de çirkin kıldığını görüyorum. Bana düşen kendi sıkıntılarımla hemhal olup daha az konuşup, daha az yazmaktır. Az iyidir.

X

“Erkek, gerçeklerden çok kelimelerden korkar; kadın hem gerçeklerden korkar hem kelimelerden. Deve kuşu ile kadın, başlarını kanatlarının altına alır, görünmez olduklarını sanırlar. Erkekte başını kanadının altına alır ama kendisini gördüklerini bilir.” 

X

Muz kabuğunun etrafından dolaşıyorum.

X

Bazı insanların yüzü ne kadar da güzel. 

Sanırım bu güzellik, çektikleri onca çileye rağmen namuslu bir ruha sahip olmalarından ileri geliyor.

 

X

 

Her şeye cevabım olmasın istiyorum.

X

Yalan bir sessizlik büyüyor

"Kimse kimseyle konuşmuyordu aslında. Sahiden konuşmuyordu. Kırgınlıklarını, alınganlıklarını, küskünlüklerini, gönül koymalarını, kıskançlıklarını, öfkelerini konuşmuyordu. Durum kurtarılıyordu, geçiştiriliyordu, erteleniyordu, üzerinde durulmuyordu, gülümseniyordu."

 

X

Yaşamak hariç bir istikrarım olmadı. Bildim bileli sevmeye çalıştım da beceremedim. Yazmak dersen, okuduğum bir kaç bin kitaba nispetle yazdıklarım ortada. İnsanlardan merhamet bekleyerek de en büyük hatamı yaptım. Şimdi geriye kalan son nefesi vermek.

X

Yaşlıca bir hanımefendi ile tanıştım.

Oğlu Kanada'da görevliymiş ve oğlunun yanına gidecekmiş. Turşu istemiş. İşte insan bu dedim. Anne; Dünyanın öbür ucuna turşu taşıyan. Oğul: Anne eli değecek kuru fasulyenin yanında canı turşu çeken. 

 

X

Pazar rehavetini yaşamadığım çok zaman olmuş. Yeni ve ne kadar süreceğini bilmediğim hayatıma alışmaya çalışıyorum.

Eskiden de farklı değildim ya şimdilerde daha da belirgin oldu: Okuduğum kitaplara kendimi kaptırıyor ve ağlıyorum. Merhametli, sevecen, duygusal ve kucaklaşmaların olduğu bölümlerde iç çekiyor ve farkında olmadan akıp duran gözyaşlarıma engel olamıyorum.

İhtiyar Kitabevini kapatalı beri delicesine kitap okuyor ve beni bekleyen belirsizlikten kaçıyorum. Belirsizliği aralayacak güçten, gönülden yoksunum.

Gece, balkonda sigara içerken şunu düşünüyorum: Gökten düşen er geç toprağa karışır. Bu yağmur ve insan içinde aynıdır.

X

Bazı yazarlar şunu yapıyor: Romanın en iyi ve en temiz kahramanını –sanki- kirli bir hayatın içinde fazla tutmamak için öldürüyorlar. Örnek: Savaş ve Açlar: Şakire, Midak Sokağı: Abbas

X

İnsanların en riyakâr oldukları yerlerden biri de -sanırım- elde etmiş saydıklarına gösterdikleri; zamanım yoktu, müsait olmadım, aklımdaydın türündeki bahanelerdir ve gerçekte de bütün bahaneler bahaneden başka bir şey değildir.

X

Kazanmak insanı küstah ve kibirli kılıyor, başkasından değil, kendimden biliyorum.

X

"Ah! ne zaman, ne zaman ot yığınlarının üzerine yatıp da akşamın gelmesini bekleyeceğim."

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Çolak Arşivi
SON YAZILAR