Modern çağın hastalığı ‘FOMO’

YUSUF KARAKAŞ / YENİ HABER
Modern çağın hastalığı ‘FOMO’

Son zamanların en çok konuşulan hastalıklarından olan FOMO, yani medya veya ekran bağımlılığının insan sağlığına ciddi zararlar verdiği ortaya çıktı. Psikolog Tuğba Demiröz ise FOMO hastalığına yakalanmamak için neler yapılmalı, ekran bağımlısı olup olmadığımız nasıl belli olur gibi sorulara cevap vermek için gazetemize konuştu

Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle beraber bu hastalığın kendini daha çok belli etmeye başladığını söyleyen psikolog Tuğba Demiröz, FOMO kelimesinin ‘Fear of missing out’ olarak Amerikan psikologlar tarafından yeni tanımlanan ve dilimize ‘Gelişmeleri kaçırma korkusu’ olarak çevrildiğini söyledi. İnternet ve akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle oluşan sosyal medyada olan gelişmeleri kaçırma endişesiyle seyreden yeni bir bağımlılık türü olarak tanımlandığını ifade eden Tuğba Demiröz, ’’Bağımlılık psikolojide özellikle madde kullanımı ve bireyin bağımsızlığını kazanması yani kişilik gelişimi içinde geçen kavramlardandır. Kişinin bir şeye (eroin, esrar, alkol, sigara…) bağımlıdır denebilmesi için o maddenin yokluğunda yoksunluk belirtileri göstermesi gerekmektedir. Yani maddeye ulaşamadığında sinirlilik, gerginlik, dikkat dağınıklığı, odaklanamama, huzursuzluk, terleme, sıkıntı, huzursuz beden hareketleri gibi birçok belirti göstermesi ve o belirtilerin madde alınmadan geçmemesi ile kendini gösteren bir durumdur. Tıpkı bunun gibi eğer kişi internet olmadığı vakitlerde benzer yoksunluk belirtileri gösteriyorsa bağımlılıktan söz etmemiz kaçınılmazdır. FOMO adı verilen yeni durum tanımlanmazdan evvel, internet bağımlılığı yıllardır araştırma konusu haline gelmişti zaten. Hatta uluslararası çalışmalar yürütülmüş ve birçok insana internet için nelerden vazgeçersiniz sorusu yöneltilmiştir ki sonuçlar çok ilginçti, yeme-içmeden vazgeçenlerden tutunda, hobilerinden hatta cinsel hayatlarından vazgeçenlere kadar geniş bir vazgeçiş yelpazesi yer alıyordu’’ şeklinde konuştu.

‘’BEĞENİ VE YORUM SAYISI SİZİ ALDATMASIN’’

Sosyal paylaşım sitelerinin kullanımın yaygınlaşmasıyla insanların sanal kullanıcılar olmaktan çıkıp gerçek kimlikleriyle sosyal medyada yer almaya başladığını ifade eden Tuğba Demiröz,’’ Yani kişiler önce internete bağımlılık geliştirdi. İnternet bağımlılığı yani internetin yokluğu durumunda yaşanan sıkıntı halleri ve internetsiz yaşayamama ile seyreden durum internet içinde spesifik alanlara özel bağımlılıklara doğru ilerledi. Bunlar ilkin okey, tavla, sohbet siteleriyle her gün sanal arkadaşıyla görüşme, onlarla sohbet etme ya da oyun oynama şeklindeyken 2000’li yılların başlarında internet kullanımı bu şekildeydi, insanlar sanal takma adlar kullanır birbirleriyle özel bilgilerini paylaşmazlardı. Zamanla açılan facebook, twitter, instegram, whatsup gibi sayısız sosyal paylaşım sitelerinin kullanımının yaygınlaşmasıyla insanlar sanal kullanıcılar olmaktan çıkıp gerçek kimlikleriyle sosyal medyada yer almaya başladılar ’’dedi. Bu ve benzeri sitelerin insanların hayatlarına yeni pencereler eklediğini ve fotoğraf, video paylaşımlarının yoğun olduğuna değinen Demiröz, bu sayede insanların uzun yılar görmediği arkadaşlarıyla yeniden buluşma imkanı bulduğunu söyledi. Özellikle 2008’den sonra sosyal medya hesapları sebebiyle psikolojisi bozulmuş danışanların çoğalmaya başladığına dikkat çeken Tuğba Demiröz, ’’Ortak yakınma, herkes çok mutlu, sürekli bir yerlere gidiyor, hayatları çok güzel bense çok mutsuzum, oysa okuldayken onlardan hiçbir şey olmayacağını düşünürdüm onlar nerelere varmış ben hiçbir şey yapamamışım versiyonundaydı. Bu tür kişiler sosyal medya hesaplarında ki arkadaş sayısına benim çok az arkadaşım var herkesin binlerce, gönderilerde ki beğeni ve yorum sayısına değişik tepkiler benim gönderilerimi kimse beğenmiyor bu yüzden ben de hiçbir şey göndermiyorum demeye başladılar. Hatta hiç unutmam yakın bir arkadaşım “Tuğba senin gönderilerin birkaç beğeni alıyor, niye onları kaldırmıyorsun?” dediğinde “Niye kaldırayım ki anlamadım beğenen beğenir beğenmeyen beğenmez.” dediğimde “Bence çok ezik bir görüntü” dediğinde durumun ciddi bir psikolojik hal almaya başladığını fark etmiştim’’ dedi. Arkadaş sayısı, gönderilere alınan beğeni ve yorumlar artık birer popülerlik ölçütü olmaya başladığına dikkat çeken Tuğba Demiröz,’’ Garip ama gerçek. Zamanla akıllı telefonların yaygınlaşması ile internet tuvalette bile kullanılabilir hale geldi. Bana her zaman komik gelen bir gözlemim var, bir kafeye gittiğimde etrafımı izlerim yedi sekiz kişilik arkadaş grupları aynı masada, buluşmuşlar ama her birinde bir telefon onunla meşguller. 4 yaş öncesi oyun dönemi gibi. Bedenen bir aradalar o kadar, berabermiş gibiler fakat yalnızlar. Derken durum FOMO denen bu durumun tanımlanmasına kadar gelmiş’’ diyerek durumun ciddi sorunlara yol açabileceğini söyledi.

BAĞIMLILIK EN ÇOK BU MESLEK GRUBUNDA VAR !

FOMO hastalığı tedavi edilebilir mi sorusuna cevap veren Tuğba Demiröz, ’’Bağımlılık zor psikolojik durumlardandır ve bağımlı için anahtar cümle “ her gün temiz kalmaktır”, yıkıcı cümle ise “bundan sonra temiz kalacağım” dır ki, bundan sonra diye genellemek bağımlıya aşılamaz derecede büyük görünür ve başlamadan yılar. Bu sebeple bağımlı bilir ki eğer atıyorum alkolü bırakacaksa niyeti bugün için kurmalıdır “ Bugün temiz kalacağım” ve yine bağımlı bilir ki “bir kereden bir şey olmaz” sözü bağımlı için geçerli değildir, çünkü bir yudum alkol onu eskisinden bile daha fazla içmeye götürür. Eğer kişi bağımlılık geliştirmişse ciddi psikolojik destek almadan üstesinden kolay kolay gelemez, çünkü bağımlılık için ta bebeklik döneminde ki bağlanma şekillerine kadar inmek gerekir. Meslek grubu olarak bilemem ama internet kullanması kolay masa başı işlerde çalışan kişilik yapısı bağımlılık geliştirmeye müsait olanlar, bedenen daha az yorucu işlerde çalışanlar, işi gereği sosyal medya hesaplarını kullanmak zorunda olanlar diye düşünüyorum’’ dedi.

‘’GİDEREK BİREYSELLEŞİYORUZ’’

Gelişen teknoloji ile beraber insanların her geçen gün bireyselleştiğini, yalnızlaştığına dikkat çeken Tuğba Demiröz, bunun zaman içerisinde yıpranmaya neden olabileceğini kaydetti. Demiröz, ’’Televizyonun Türkiye’de yaygınlaşmaya başladığı yıllarda komşuluk da yaygındı. Komşu oturmaları televizyonla birlikte sohbetin azalıp beraber film ya da program izlenen yerler haline gelmişti. Aynı durum akıllı telefonlarla, tabletlerle bedenen bir arada ruhen yalnız insan buluşmalarına kadar ulaştı. İnsanlar giderek bireyselleşiyor, yalnızlaşıyor, sosyal medyada gerçekleşen bazı paylaşımlarla nefs hastalıkları (kıskançlık, açgözlülük, iki yüzlülük, hırs, kibir…) artıyor, şüpheci kişilik yapısında olanlar büsbütün her sözü kişiselleştirerek iyice paranoyak hale geliyor, akıl hastalıklarını tetikliyor, fizyolojik ihtiyaçlar yeme, içme, uyuma, dinlenme, hatta tuvalete gitme öteleniyor. Böyle böyle kişi önce kendine sonra diğerlerine duyarsızlaşmaya başlıyor. Sağlığını kaybetmiş beden, yanlış telkinlerle yolundan çıkmış akıl, ulaşılamayan duygularla sağlıklı ruhsal durum yakalamak hayalden öte bir şey değildir’’ dedi.

FOMO’YA YAKALANMAMANIN DA YOLLARI VAR

FOMO’ya yakalanmamak için Kendilik bilincimizi artırmak, kendimizi geliştirmek çözüm olacağını söyleyen Tuğba Demiröz, ’’Yani önce ahlaki yönlerimizi geliştirmeliyiz, sivri yönlerimizi törpülemeli, güdük yönlerimizi daha iyiye doğru taşımalıyız. Nefs hastalıklarımızı tedavi yollarını aramalıyız. Kendimizi dürüstçe ifade edebileceğimiz iletişim şekilleri üzerinde çalışmalıyız. Sevgi, ilgi, onaylanma, bir gruba ait olma, bilme, öğrenme gibi tüm ihtiyaçlar bu yolla sosyal medya tatmine çalışılır oldu ki bu konularda kendimizle yüzleşmeli ve üstesinden gelme yolları aramalıyız. Aile, akraba, arkadaş ziyaretleri, ilgilenilecek hobiler, okumak, gelişimizi destekleyecek kurslar, spor dallarıyla ilgilenmeliyiz. Yani hayatın içinde insan olmak. Elbette internet kullanacağız bu çağımızın kaçınılmazı, iş ki durum şuna dönmesin “yaşamak için yiyorum dan yemek için yaşıyorum”. dedi