"Musikimizin kaynağı hafızlardır"

"Musikimizin kaynağı hafızlardır"

Kültürpark Rahmet Akşamları’nın konuğu olan sanatçı Ahmet Çalışır, icra ettikleri meslekte hem insanlara güzel bir zaman geçirmelerini sağlayarak dinlendirdikleri, hem de dini açıdan etkilediklerini vurguladı.

Kültürpark’ta bulunan Amfi tiyatroda Ramazan boyunca gerçekleştirilen Rahmet Akşamları’nın 23 Haziran Çarşamba gecesi konuğu sanatçı Ahmet Çalışır oldu. Dini musiki yapan hafız Ahmet Çalışır gazetemize verdiği söyleşide “Sahnede insanları etkilemek, kendimiz beğendirmek gerekir. İnsanları hem dinlendirmek, hem de “din”lendirmek gerekir” ifadelerini kullandı.

ahmet-calisir-(6).jpg

Ahmet Çalışır kimdir?

Bir hafızım. 1966 doğumluyum ve İmam Hatip Lisesi mezunuyum. Hem kursumu, hem lisemi hem de üniversitemi burada okudum. Meslek hayatıma diyanette, Selimiye Camii’sinde başladım. Daha sonra Kültür Bakanlığı’nın açtığı imtihanı kazanarak 90 yılında bakanlıkta stajyer sanatçı olarak vazifeye başladım. O zamandan şimdiye kadar da mesleğimi gerek idareci gerekse sanatkar olarak icra ediyorum. İlahiyat fakültesinde Kuran-ı Kerim hocası olarak da vazife yapıyorum. Konservatuarda da öğretim görevliliği yaptım. Yapmış olduğumuz işten de elhamdülillah memnunuz. Cenab-ı  Hakk’a sonsuz şükrediyoruz. Bizim meslekte insanın ayağının kayması çok kolay. Alkışı aldığınız zaman ayaklarınız yerden kesilir. Uçmaya başlarsınız. Bunun genci yaşlısı yok. Hepimizde var. İnsan kendini kaptırdı mı böyle oluyor. İnsanın fıtratı enaniyete karşı temayüllüdür. Biz bir yerden dua almışız ki çok sorun yaşamadan burada vazifemizi yapmaya çalışıyoruz.

Dini musiki yapıyorsunuz. Aynı zamanda da hafızsınız. Sizin için bu mesleği icra etmek biraz daha kolay olmuştur. Neden dini musikiyi tercih ettiniz?

Aslında musikinin dinisi ya da ladinisi olmaz. Bir şey ya dinidir, ya da dini değildir. İçerisinde Allah’a peygambere aleni bir şey yoksa müziğin hepsi dinidir. Bu baktığınız açıya göre değişir. Siz bir sevgiliden bahseden şarkıda bile sevgilinizin kim olduğunu tespit edersiniz. Şarkıda ey sevgili diyor, en sevgili diyor. Şairin hangi duyguyla yazdığı bizi ilgilendirmiyor. Bizim bakış açımız onu algılamada önemli oluyor. Şimdi öyle olunca biz musikiyi Osmanlı musikisi başlığı altında inceleriz. Ama icra edildiği yere tekke musikisi ya da cami musikisi diyebiliriz. Şimdi musikiyi icra ederken, tekke musikisini yapan diğer türlerin tamamını icra eder. Yani tekke musikisi kaplayıcıdır. Aslında en zorudur. Şarkı söylemek yani piyasa musikisi yapmak ondan daha kolaydır. Dolayısıyla bizim icra ettiğimiz tekke musikisinde başarılı olmuş bir kimse diğer müzik dallarında daha da başarılıdır. Hocalık vasfı vardır. Çünkü bizim musikimizin özü camiler, tekkelerdir. Batı müziğinde olduğu gibi. Batı müziğinin çıkış yerleri de kiliselerdir, sinagoglardır. Dolayısıyla cami musikisi almış, hafızlık ekolünden gelmiş insanlar musikide daha da öndedirler. Bizim musikimiz hafızların musikisidir.  Biz hafızlık ekolünden gelmiş insanlar olarak musikinin temel taşlarıyız. Kabiliyetimiz de olduğu için bu iş başlamış oldu. Zaten Cenab-ı Hak Kuran-ı Kerim’in içerisine ciddi bir musiki yerleştirmiş.

ahmet-calisir-(5).jpg

Sahne performansı, seyirciyi etkileme zor oldu mu?

Hiç zor olmadı. Çünkü biz binlerce insanın önünde Mukabele okuyan insanlarız. Dolayısıyla hakikaten bu işle ciddiyetle uğraşıyorsanız zor olmaz. Tabi ki insanlığın getirdiği bazı defolar var aferin almak gibi. Ama biz 14-15 yaşından beri aferin alıyoruz. Dolayısıyla aferine de, alkışlamaya da, pohpohlamaya da karnımız tok.  Ama şöyle de bir fark var. Mukabele okurken kendinizi Allah’a beğendirmek gibi bir düşünceyle okuyorsunuz. Ama sahneye geldiğiniz zaman oradaki haziruna beğendirmek gibi bir endişe de kaplıyor içinizi. Dolayısıyla iş birazcık dünyevileşiyor ama baktığınız pencereye göre değişir. Orada insanları etkilemek, kendimizi beğendirmek gerekir. İnsanları hem dinlendirmek, hem de “din”lendirmek gerekir.

ahmet-calisir-(3).jpg

Büyükşehir Belediyemizin düzenlediği Rahmet Akşamları hakkında ne yorum yaparsınız?

Bunu salt bir Rahmet Akşamları’nda eğlenmek gibi düşünmemek lazım. Anlamı zenginleştirmek gerektiğini düşünüyorum. En azından bir başlangıçtır. Eğitici olduğunu düşünüyorum. İnsanları sadece eğlendirmekten ziyade başka mesajların da verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Rahmet Akşamları sadece musikiden ibaret değildir. Çeşitlendirmek lazım. Bu büyüklerle, ihtisas sahibi insanlarla konuşulup karara bağlanması gereken şeyler. Ama bu başlangıçtır, birkaç yıldır da yapılıyor. İnşallah kalitesi de giderek artar. Bu yalnızca buraya gelen sanatkarlarla alakalı değil, dinlemeye gelenlerin seviyesiyle de alakalı bir hadisedir. Çünkü bir sanatkarın vazifesi içinde insanları içinde bulunduğu kültürün bir adım da olsa yukarıya çekmektir. Geleneğe bağlı kalarak, moderniteyi de gözardı etmeden bunun yapılabilmesi lazım. Koskoca İslam medeniyetini düşünecek olursak, Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaması lazımdır. Ben bu anlamda biraz daha gelenekçi bir adamım. İnşallah çıta yükselerek gidecektir.

ahmet-calisir-(1)-001.jpg

Konyalılara ne mesaj verirsiniz?

Hepsinin Ramazan’ını tebrik ediyoruz. Cenab-ı Allah te’sir versin. Anladım ki sanat Allah’ı aramakmış. Marifet bu. Gerisi çelik çomak oynamakmış diyor ya Necip Fazıl, bunların hepsi Allah’ı aramaya bir vesile. Müzik, hat, resim bunların hepsi Kuran-i sanatlar. Şeytan Adem’e secde etmediği zaman  o topraktan ben ateşten yaratıldım dedi. Halbuki Allah’ın “Ben ona ruhumdan üfledim” dediğini ıskaladı. Sanat böyledir. Eğer sadece güzellikleri dünyevi güzellik olarak alacak olursanız şeytan gibi toprakta takılıp kalırsınız. Ama işin diğer tarafına, Allah’ın üflemiş olduğu ruhu görmeye talip olursanız o zaman güzellikler bir sanat halini almaya başlıyor. Benim vereceğim mesaj odur ki tüm kardeşlerimizin görünenin ardındaki görünmeyeni görmeye talip olmaları. 

HÜSEYİN KOYUNCUOĞLU 

Kaynak:YENİ HABER