Prof. Dr. Önder Kutlu

Prof. Dr. Önder Kutlu

NASIL BİR MİLLETVEKİLİ?

NASIL BİR MİLLETVEKİLİ?

Malum, yeni bir seçim sürecine girdik. Ülkemiz bir buçuk yıl içinde dördüncü seçimini yapacak. Siyaseten bu kadar hareket, bu kadar yoğun propaganda dönemleri pek hayra alamet değil. Toplum sürekli olarak gerginlik ve istikrar arasında gidiyor, geliyor.

Seçim yeni aday adayları, teşkilatların sürekli çalışması ve hareketliliği anlamlarına geliyor. Etrafımızdaki ülkelerin bu denli hareketli olduğu bir dönemde, ülke içindeki git-gellere çok fazla sabrımız yok aslında.

Ne yaparsınız ki seçim geliyor: Hem de genel. Aday adayları etrafta dolaşacak, ülkedeki güç odakları müdahil olacak, memleket kızışacak.

Oysa, bir önceki seçim çok kısa bir süre önce yapılmıştı. Siyasetçilerin henüz terleri kurumadı, rahat bir nefes bile alamadılar. Ortalıkta gezinen vekillere bakarsanız şöyle iyi bir dinlenemediler bile.

Medyada yer alabilmek için onu, bunu bahane ederek ‘çay partilerine’, ‘ev hanımı günlerine’ katılanlara mı bakarsınız, ‘hava karardı, yağmur yağacak’, ‘mahsul iyi gibi’ diyenlere mi bilmem.

Seçimin akabinde ‘tek parti iktidarı olmadan vekilliğin tadı yok, bürokrasi daha iyiydi’ diyerek kendi durumuna üzülenler eksik değil.

Kısacası, 7 Haziran seçimleri kimseyi memnun etmedi. Ama en fazla da Ak Parti’yi. ‘13 yıllık tek parti döneminin sonu geldi’ tartışmalarının yaşanması aslında hiç beklenen bir şey değildi.

Ülke gündemi mega yatırımlardan, büyük söylemlerden güvenlik ve ekonomi odaklı tartışmalara kaydı. Bu anlamda müthiş bir ‘eksen’ kaymasından bahsedebiliriz. Ülke olarak ‘çapımız’ düştü. Uluslararası arenada tekrar eski bildiğimiz görüntülerle anılmaya başladık.

Tam da bu noktada galiba ‘Türkiye nasıl bir milletvekili profiline ihtiyaç duyuyor’ sorusunu sormamız gerekiyor. Değişim ve reform süreçlerini 13 yıldır başarıyla uygulayan Ak Parti’nin milletvekili listesi çok daha önemli hale geliyor.

7 Haziran seçimlerinde Ak Parti’ye yöneltilen eleştirilerden yola çıkarak, yeni döneme nasıl bir milletvekili listesi ile gidilmesi gerektiğini ifade etmeliyiz. Geçen dönemde genel manada şu eksiklikler vardı.

Milletvekilleri mutlaka teşkilata yakın olmalıdır. Geçen seçimde teşkilatlardaki şevk düşüklüğü ve motivasyon kaybının arkasında yatan nedenlerden en önemlisi buydu. Aktif üyelik yapan, seçmenle birebir ilişkiye girmiş, heyecanlı kişilere ihtiyaç var.

Ak Parti ideolojisine yakın olmak bir başka önemli kriter. Ak Parti temel hak ve özgürlüklere duyarlı, milli ve manevi değerleri önemseyen, tüm toplumsal kesimleri kucaklayan bir parti olarak bilinir. Kendini o şekilde tanımlar. Bazı vekiller bu kalibre değil.

Listelerini oluştururken mutlaka topluma ve derin millete yakın kişileri aday göstermelidir. Millete yakınlık sadece onun dilini konuşmak, işçi ve köylünün sırtını ‘tıpışlamakla’ olmaz. Asıl yakınlık sivil topluma ve milletin irfanına yakın olmayı gerektirir.

Adaylar aynı zamanda aşırı akademik ve aşırı pragmatik olmamalıdır. Siyasetin profesöre ihtiyacı yok. Siyaset milletle aynı frekanstan iletişim kuran insanlara ihtiyacı bulunuyor.

Ak Parti ‘paralel’ bağlantısı olmayan kişileri aday göstermelidir. Görünüşte uzak ama icraatta yakın duran adaylar tam bir Truva atı görüntüsü ortaya koyarlar. ‘Paralele’ karşı açılan davalarda şahit olanları tehdit eden adaylarla seçime giden parti millet tarafından desteklenmez.

Bunu özellikle bir kenara not etmek gerekiyor.

Aday bürokrat da olmamalıdır. Memur mantığıyla hareket edenler, milletvekili listesine giremediği zaman eski görevine dönebilecek olanlar ayrı bir sıkıntı kaynağı. Bürokratken başarısız olanlara zaten hiç laf etmiyoruz. Orada kayda değer bir başarı sağlamayanlar siyasette hiç başarılı olamazlar zaten.

Aday belirleme sürecinde en büyük problem teşkilat ve STK temayül yoklamalarında ortaya çıkıyor. Yerel düzeyde geniş yetkileri bulunan bir genel müdür listeye giremediği zaman tekrar eski görevine dönecek. Döndüğü zaman kendisine oy vermeyen teşkilatların bulunduğu ilçelere yatırım götürmeyebilir. Kara listeye alabilir.

Temayül yoklamaları maniple ediliyor. Teşkilatların ve STK’ların gerçek kanaatleri açığa çıkmıyor. Genel merkez karar verirken bu temayülleri baz aldığında yanlış ve eksik bilgiyle karar verilmiş oluyor.

Listelerde en az % 25 – 30 değişiklik yapılmalıdır. Unvana, lakaba bakmadan yapılacak değerlendirme daha sağlıklı olacaktır. Önemli olan samimiyet; samimiyetinde problem olanlar, ‘patlak teker’ durumundadır.

Biz doğruları söyleyelim de karar vericiler bildiklerini yapsınlar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi
SON YAZILAR