O Allah’a olan sözünü tuttu

Bundan tam 38 yıl önce Fatih Akıncılar Hareketi’nin önderi Metin Yüksel, 21 yaşında iken Cuma namazı sonra camii avlusunda vurularak şehit edildi. Molla Sadrettin Yüksel’in oğlu olan Metin Yüksel, minnet ve hayırla anılıyor.
O Allah’a olan sözünü tuttu

Çağımızın yetiştirdiği ender isimlerden olan Molla Sadrettin Yüksel’in oğlu Fatih Akıncılar Hareketinin önderi Metin Yüksel’in şehadetinin 38. yılındayız. İslam gençliğinin önde gelen isimlerinden biri olan Yüksel, 23 Şubat 1979 günü 21 yaşında Cuma namazı sonrası Fatih camii avlusunda ırkçılar tarafından vurularak şehit edilmişti.

Yaptığı İslami çalışmalarla bir döneme imza atan, tüm Türkiyeli Müslümanların ortak değeri olan Yüksel, 23 Şubat 1979 günü 21 yaşında Cuma namazı sonrası Fatih camii avlusunda ırkçılar tarafından şehit edilmişti. Merhumun naaşı Fatih camiinde ikindi namazına müteakip kılınan cenaze namazının ardından Edirnekapı Şehitliği’ne defnedilmişti. Evrensel İslam davası için çalışan, hayatı boyunca hep ümmetin derdiyle dertlenen Metin Yüksel, tüm Müslümanlar için organizasyonlar düzenleyerek, halkın dikkatini çekmeye çalıştı. Müslümanlar nerede zulüm görmüşse bunu dert edinen Yüksel, bu uğurda büyük mücadeleler vermiştir. İslam’ı hayatın bütün alanlarında içselleştiren, yaşayan Yüksel, Rabbi’ne genç yaşta ulaşan nadide şehitlerden biri olmuştur.

“ŞEHADET BİR ÇAĞRIDIR; TÜM NESİLLERE, ÇAĞLARA”

Molla Sadrettin Yüksel’in oğlu olan Metin Yüksel, 1958’de Bitlis’e bağlı Kologna Köyü’nde dünyaya geldi. 9 yaşındayken İstanbul Fatih’e yerleşti. Eğitimine Akşemseddin İlkokulu’nda başlayan Yüksel, daha sonra Gelenbevi Ortaokulu’na devam etti. Ortaokula devam ederken ikinci sınıftan sonra babasının bütün ısrarlarına rağmen okulu bırakan Yüksel, İslâm ilmi tahsiline başlar ve başta babası olmak üzere birçok yakınından ders alır. İslâmi hareket içindeki şuuru, uyanıklığı ve aktivitesiyle dikkat çeken Yüksel, Milli Türk Talebe Birliği (MTTB), Akıncılar Hareketi, Gölge dergisi ve Milli Gençlik Vakfı’nda (MGV) aktif olarak rol alır. “Şehadet bir çağrıdır; tüm nesillere, çağlara” diyen Yüksel, 23 Şubat Cuma günü Fatih camii’nden Cuma namazı çıkışı gerçekleştirilen haince bir saldırı sonucu şehit edildi. Babası ise 27 Aralık 2004 de Hakk'a uğurladığımız, Türkiye'nin en büyük âlimlerinden Sadreddin Yüksel Hoca'dır. Annesi ise doğunun en tanınmış eşrafından Norşinli Şeyh Masum Efendi'nin kızıdır.

FAKİR İNSANLARA YARDIM EDERDİ

Hüsam bey Mahallesi'ndeki Akşemseddin İlkokulu'nda ilköğrenimini tamamlar. Daha sonra Sinanağa Mahallesi'ndeki Gelen Bevi Ortaokulu'na kaydolur. Bu arada babasından Kur'an-ı Kerim ve temel İslâmi bilgilerle alakalı dersler alır. Yüksel, ortaokul 2. sınıfa geldiğinde ortaokula devam etmek istemez ve okulunu bırakır. Ortaokulu bıraktıktan sonra o dönem İslâmi camiada aktif olan teşkilatların çalışmalarına katılmaya başlar. Bir dönem MTTB'nin içinde bulunur. 1976 yılına gelindiğinde MTTB'deki çalışmalar Metin Yüksel'i tatmin etmez. O yıllarda yeni kurulmaya başlanan Akıncılar Teşkilatı'nın şube açma iznini alır ve bazı arkadaşlarıyla birlikte Fatih Akıncılar Teşkilatı'nı kurarlar. Fatih Akıncılar Teşkilatı kısa bir zamanda Türkiye'nin en aktif Akıncılar teşkilatı haline gelir. Metin ve arkadaşları bir taraftan siyasal çalışmalar yaparken, diğer taraftan da birtakım sosyal faaliyetlerle uğraşırlar. Salı ve Perşembe günleri çevredeki yoksul ailelerin hasta çocuklarının muayene edilmeleri için Akıncılar teşkilatına doktorlar getirilir. Doktorların tavsiye ettiği ilaçlar çevredeki eczanelerden yardım olarak tedarik edilir ve bölgenin fakir insanlarına dağıtılır.

DAVASI UĞRUNA YARALANAN GENÇ!

Fatih Akıncıları kısa bir zamanda yaptıkları sosyal çalışmalarla bölge halkının sevgisini kazanır. Fatih Akıncıları'nın bölgedeki etkinliklerinden rahatsız olan birtakım sol gruplar Darüşşafaka Lisesi ve Fatih İmam Hatip Lisesi'ndeki Akıncı öğrencileri rahatsız etmeye başlarlar. Metin Yüksel ve arkadaşları bu rahatsızlıkları engellemek için, rahatsız edilen öğrencileri korumaya alırlar. 26 Ekim 1977 günü Darüşşafaka Lisesi'nin önünde Metin Yüksel ve 3 arkadaşı 8 komünistin silahlı saldırısına uğrar. Metin Yüksel ikisi midesine, biri de dizine olmak üzere 3 kurşun yarası alır. Hemen Vakıf Gureba Hastanesi'ne kaldırılıp tedavisi yapılır. Metin Yüksel artık; davası uğruna yaralanmış bir gençtir. Bu olay Metin Yüksel'in çalışmalarının daha da artmasına neden olur. Fatih'teki çalışmalarını ülke geneline yayarak, Anadolu'daki Akıncılarla tecrübe ve bilgilerini paylaşır. Artık seminerler, mitingler, gösteriler Metin Yüksel'in bütün hayatını kapsar. Metin'in bu çalışmaları o dönem Fatih'de etkin olmak isteyen kavmiyetçileri rahatsız eder. Metin Yüksel birkaç defa kıstırılarak tehdit edilir. Metin bu tehditlere aldırmadan İslâmî çalışmalarını sürdürür. Metin'in çalışmalarını engelleyemeyen kavmiyetçiler, artık onu ortadan kaldırmaya karar verirler. Çünkü Metin, onların Fatih'e hâkim olmalarının önündeki en önemli engeldir.

YÜKSEL’İN ARKADAŞI O GÜNLERİ ANLATIYOR

23 Şubat 1979 tarihinde Cuma namazı çıkışı Metin Yüksel Fatih Camii'nin avlusunda kavmiyetçilerin silahlı saldırısına uğrar. Daha sonra Eskişehir Cezaevi'nde tutuklu olan ve Metin Yüksel şehit olduğunda yanında bulunan Mehmet Ali Tekin şunları söyler; “Bir kavmiyetçi, Cuma namazı çıkışı Metin'in arkasından 3 kere kısa aralıklarla 'Metin dur!' diye bağırdı. Üçüncü bağırmasının akabinde, iki eli de parkesinin cebinde olan Metin, sağ elini çıkarıp boş bir şekilde öne doğru uzatarak, 'Gelin konuşalım' dedi. Metin sözünü bitirir bitirmez, bu kavmiyetçi ve yanındaki arkadaşları silahlarını çekerek, ateş etmeye başladılar. Ben tam o anda caminin duvarına yakın olan iki büyük çınar ağacının arasına gelmiştim. Benim arkamda bulunan çınarların arasından çıkan iki kişi de bana, 'Kaldır ellerini' dediler. Ben arkama dönerken Metin'in, ileriye uzattığı sağ elini yüzüne doğru geriye çektiğini, sol bacağının da hafif büküldüğünü fark ettim. Arkama döndüğümde iki kişi ellerindeki tabancaları bana doğrultmuşlardı. Bu arada polisler bizim tarafımıza doğru 'Teslim olun' diyerek, koşmaya başladılar. Polisi gören kavmiyetçiler, beni bırakıp kaçtılar? Metin upuzun yerde yatıyordu. Metin'e doğru koşmaya başladım. Başından akan kanlar yerdeki karları kıpkırmızı yapmıştı. Alnının sağ tarafında bir kurşun yarası vardı. Göğsündeki kanları sildim. Sırtını sıyırarak, arkasına baktım. Kuyruk sokumuna yakın bir yerde, bir kurşun yarası daha vardı. Sağ elinden nabzını dinledim. Bir şey hissedemedim. Sonra kalbini dinlemek için kazağını sıyırdım. Kulağımı kalbine dayayınca kalbinin de atmadığını fark ettim. Taksi Çapa ilk yardıma gelince hemen Metin'i sırtlayıp hasta yatağına yatırdım. Doktorlar pantolonunun kesilip, Metin'in ameliyata alınması gerektiğini söylediler. Birden aklıma Metin'in ilk yaralandığında ameliyatı sırasında yaşadıkları ve daha sonra da bana anlattıkları geldi. İlk defa 1977 yılında komünistlerin tuzağına düşüp yaralandığı sırada Metin'i hastaneye götürüyorlar. Ameliyat etmek için doktorlar pantolonunu makasla kesip, ameliyata hazırlamak istemişler. Metin doktorların makasla pantolonunu kesmelerine müsaade etmez. Ameliyat yatağından kalkarak, yaralı olduğu halde pantolonunu çıkarıp yatağa uzanır. Doktorlara hitaben de, 'Başka pantolonum yok. Onun için pantolonumu kesmenize izin veremem' der. Ben bunları düşünerek pantolonunu çıkardım. Hastanenin başka bir yerinden 'Metinim, Metinim' diye feryat eden Yakup kardeşimizi, Metin Yüksel'in babası Sadreddin Hoca, teselli etmeye çalışıyordu. Ben bu manzaraya dayanamadım ve hastanenin dışına çıktım."

BÜŞRA AKSAKBAĞI / YENİ HABER GAZETESİ