Orta Afrika Cumhuriyeti'nde kriz endişesi

Orta Afrika Cumhuriyeti'nde kriz endişesi

Uzmanlar, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde (OAC) son günlerde yaşanan şiddet olaylarının endişe verici olduğunu belirterek, geçmişte yaşanan acıların tekrarlanabileceği uyarısında bulunuyor. 

Ülkede yaklaşık 3 yıl süren ve BM verilerine göre, yüzlerce kişinin ölümüne ve on binlerce kişinin komşu ülkelere sığınmasına yol açan çatışmalar, şubattaki devlet başkanı seçiminin ardından sona ermişti. 

Ancak ülkede, 17 Haziran'da Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütüne (MSF) bağlı bir şoförün öldürülmesi, ülkenin kuzeybatısında etnik gruplar arasında 19-20 Haziran'da çıkan çatışmalarda 16 kişinin yaşamını yitirmesi ve başkent Bangui'de 19 Haziran'da 6 polisin kaçırılmasıyla alevlenen şiddet olaylarının OAC'yi yeniden bir güvenlik krizine sürüklemesinden endişe duyuluyor. 

AA muhabirine konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan farklı alanlardan isimler, ülkedeki etnik ve dini temelli gerginliğin kirize yol açabileceği konusunda değişik görüşler belirtiyor.

Bazı gözlemciler, saldırıların, Devlet Başkanı Faustin Archange Tuadera'nın rejimini istikrarsızlaştırmak ve seçimlerle yıl başında ülkeye yerleşen barışın sürdürülebilirliğine zarar vermek amacıyla düzenlendiğini savunurken, bazıları ise yaşanan gerginliklere hızlı bir şekilde müdahale edilmesi durumunda sorunların büyümeden yok edilebileceğini ifade ediyor.

- "Olaylara hızlı müdahaleyle geçmişteki kriz yeniden yaşanmaz"

OAC'deki olayları takip eden BM'nin bağımsız uzmanı Marie Therese Keita Bocoum, AA muhabirine yaptığı açıklamada, şiddet olaylarına hızlı müdahalenin, ülkede 2013'te patlak veren krizlerin tekrarlanmasının önüne geçilebileceğini söyledi.

Keita Bocoum, farklı dinlere mensup halkın huzurdan yana olduğuna dikkati çekerek, "Son olaylar gelecekteki tehlikelerin habercisi olabilir. Bu yüzden hükümet, uluslararası güçlerle işbirliği yaparak halkın güvenliğini sağlamak ve huzursuzluk çıkarmak isteyenlere engel olmak için gereken adımları atmalı." ifadesini kullandı.

Orta Afrikalı Müslümanlar Koordinasyonu (COMU) Genel Sekreteri Ali Osman, geçmişteki hataların tekrarlanmaması temennisinde bulundu, hükümetin sorumluluk alarak bir an önce yasaları uygulaması gerektiğini söyledi. 

- "Halkın güvenliğinden hükümet ve MINUSCA sorumlu"

Sivil toplum kuruluşu yetkililerinden Chantal Solange Tuabena da geçmişte çatışmalar nedeniyle çok can kaybı yaşandığını hatırlatarak, tarafların ve yöneticilerin yapıcı davranması gerektiğini dile getirdi. Tuabena ,halkın güvenliğinden hükümetin ve BM İstikrar Misyonu'nun (MINUSCA) sorumlu olduğunu vurguladı.

Meclis Başkanı Abdu Kerim Mekassua ise "Şiddet olaylarını kınamak çözüm değil. Bunları yok etmek için kararlıyız. Kim olursa olsun her suçlu yargılanacak." dedi.

Mekassua ayrıca, güvenlik sorununa çözüm bulmak için parlamento üyelerinin kısa süre içinde olağanüstü toplantı düzenleyeceğini de açıkladı.

- "En etkili çözüm, milislerin silahsızlandırılması"

Ülkedeki sivilleri koruma görevini yürüten MINUSCA'dan yapılan yazılı açıklamada da askerlerin, silahlı gruplar ve ayrılıkçıların aktif olduğu bölgelerde konuşlandırıldığı kaydedildi.

Açıklamada, "Şiddet olaylarıyla etkili mücadele için hükümetle ortaklaşa çalışmaya hazır olan MINUSMA, ülkede istikrarı ve güvenlik ortamını tesis etme konusunda kararlıdır ve suçluların yargı karşısına çıkması için de yetkilililere destek verebilir." denildi.

Öte yandan siyaset bilimci Alain Kaimba, sivillere zarar veren silahlı grupların silahsızlandırılmasının etkili bir çözüm yöntemi olabileceğini savunarak, bu uygulamanın özellikle Müslüman Seleka, Hristiyan anti-Balaka ve Tanrı'nın Direniş Ordusu (LRA) silahlı gruplarını kapsaması gerektiğini dile getirdi.

Başkentte 10 Mayıs 2015'te düzenlenen Bangui Forumu'nda kabul edilen Silahsızlanma, Dağılma ve Reentegrasyon (DDR) programı, BM verilerine göre, 4 veya 5 bin kişi olduğu tahmin edilen milisleri silahsızlandırmak, bir arada toplamak ve daha sonra devlet bünyesindeki güvenlik işlerinde çalıştırılmak üzere topluma kazandırmayı hedefliyordu ancak bu program finansman sorunları yüzünden hayata geçirilememişti.

ABD'nin Bangui Büyükelçisi Jeffrey Hawkins de hafta başında yaptığı açıklamada, hükümetin başlattığı DDR programını desteklemek için OAC'ye 20 milyon dolar yardımda bulunacaklarını bildirmişti.

- Ülkedeki siyasi krizin arka planı

Müslüman Seleka grubunun, Aralık 2012'de yönetime karşı ayaklanmasıyla ülkede siyasi kriz çıkmıştı. Darbeyle 2003 yılında iktidara gelen Hristiyan Francois Bozize, isyancıların başkent Bangui'yi işgal etmesi sonucu 24 Mart 2013'te ülkeden kaçmıştı. 

Bozize'den sonra geçiş hükümetinin başına Müslüman Michel Djotodia seçilmişti. Djotodia'nın iktidara gelmesiyle Hristiyan anti-Balaka ile Seleka grupları arasında çıkan çatışmalarda binlerce kişi yaşamını yitirmişti. Djotodia'nın ardından Catherine Samba Panza, 20 Ocak 2014'te geçiş süreci devlet başkanlığına seçilmişti.

Ülkede 30 Aralık 2015'te yapılan devlet başkanı seçiminin ilk turunda herhangi bir adayın yüzde 50'nin üzerinde oy alamaması nedeniyle 14 Şubat'ta seçimlerin ikinci turu düzenlenmiş ve Tuadera yüzde 62,69 oyla seçimi kazanmıştı.