Osmanlı’da asırlık hilafet rüzgarı

Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Şimşir; “Osmanlı’nın, İslam toplumunun desteğini arkasına alarak o rüzgarla daha büyük işler yapabilecek bir konuma geldiğini ifade edebiliriz” dedi.
Osmanlı’da asırlık hilafet rüzgarı

Yavuz Sultan Selim’in güney komşusu Memlüklüler üzerine yürüdüğünü ve zafer kazanarak halifeliği devraldığını belirten Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Şimşir;  “Osmanlı’nın, İslam toplumunun desteğini arkasına alarak o rüzgarla daha büyük işler yapabilecek bir konuma geldiğini ifade edebiliriz” dedi.

Halifeliğin İslam Kültür ve Medeniyetinin ortaya çıkardığı mekanizmalardan birisi olduğunu söyleyen Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Şimşir; “Sadece İslam Kültür Medeniyetine ait olan bir kurumdur. Hz. Peygamberin vefatından sonra başladığını ifade edebiliriz. Zaman içerisinde halifelik bir anlam kayması ile farklı yöne çekilmeye çalışılmış olsa de halifelik peygamber efendimizin siyasi görevini temsil eder. Yani Hz. Peygamberin dini, askeri siyasi birçok yönden örnekliği söz konusudur. Halifelikte bu yönlerden sadece siyasi kısmı ilgilendirir. Yani aslında bu açıdan bakılınca halifeliğin dini bir mahiyeti yoktur. Çünkü Hz. peygamberin dini önderliği peygamberliğinden kaynaklanmaktaydı. Ve onun vefatıyla peygamberlik önderliği tamamlanmış oldu. Peygamberimizden sonra da yeni bir peygamber gelmeyeceği için dini bir liderlik asla söz konusu olamaz. Buradan bakınca halifelik Peygamber Efendimizin siyasi liderliğinin devamıdır. Bu öncelikle tespit edilirse halifelik gerçek mahiyeti daha net anlaşılır” şeklinde konuştu.

mehmet-simsir.jpg

“MAKAMIN ÖNEMİ KATLANARAK BÜYÜDÜ”

Osmanlı’ya geçmeden önce halifeliğin aşamalarından bahseden Şimşir; “Hz. Peygamberden sonra Hulefa-i Raşidin dediğimiz Dört Halife Dönemi olmuş, sonra Emeviler Dönemi ve Abbasiler Dönemi en son Osmanlı’ya geçtiği bir süreç yaşanmıştır. İlk adım olan Hulefa-i Raşidin Dönemi’nde halifelik tam anlamıyla bir siyasi liderliktir. Bu yapı Emeviler’den itibaren siyasi önderliğin yanında insanların tamamen biatını artırabilmek adına dini bir hüviyete de büründürülmeye başlamıştır. Bu aslında kendi makamlarını devam ettirebilmek halktan daha fazla destek alabilmek için bir değişiklik durumunu ortaya koymaktadır. Özellikle Abbasi Dönemi’nden itibaren bunu daha fazla görüyoruz. Bu dönemde kullanılan lakaplardan da anlaşılacağı üzere dini bir liderlik üstlenmek gayesinde olmuşlardır. Emevi ve Abbasi dönemlerinde bu süreç böyle işlemiştir. Tüm İslam coğrafyasında halifelik çok önemli bir göreve sahip olmuş, meşruluk halifelikten alınır, dini dünyevi bütün işler halifenin onayından geçer bir hale gelmiş, makamın önemi katlanarak büyümüştür” dedi.

“OSMANLI İSLAM ALEMİNİN LİDERİ OLMAK İSTEDİ”

Ridaniye Savaşı’nın Osmanlı’nın ve İslamiyet’in kaderini nasıl etkilediğini de aktaran Şimşir; “Hilafet makamının zaman içerisinde hem siyasi hem dini önderlik makamı haline dönüşmesi nedeniyle artık dünya liderliğini arzu eden her iktidar sahibi, hilafet makamını da istemiştir. Dönem itibari ile baktığımız zaman Mısır’daki Memlüklüler Devleti ile Anadolu’daki Osmanlı Devleti İslam alemini temsil edebilecek iki önemli namzet olarak karşımıza çıkıyor. Aslında Ridaniye Savaşı’na kadar Memlüklü Devleti bir avantajı üzerlerinde taşıyordu. Çünkü Abbasilerin zayıflamasından sonra bütün gücü üzerlerinde toplamışlardı. Osmanlı’da tüm İslam aleminin lideri olmayı arzu ettiği için Memlüklüler’in elindeki avantajı kendilerine çevirmeye gayret göstermiştir. Aslında hem Mercidabık hem Ridaniye Savaşı’nın gerçek nedenlerinin bu olduğunu söyleyebiliriz” diye aktardı.

“HİLAFET OSMAN BEY’E KADAR GÖTÜRÜLEBİLİR”

Şimşir; “Yavuz Sultan Selim’in bu savaşlardaki çok ciddi taktikleri ve tedbirleri sayesinde, en az Osmanlı kadar güçlü Memlüklü Devleti’ne karşı bu iki zafer kazanılmıştır. Böylelikle hilafette resmi olarak Osmanlı Devleti’ne geçmiştir. Ve İslam aleminin tek lideri konumuna gelmiştir. Tabi hilafet açısından olaya bakacak olursak hilafet makamına sahip olmadan öncede Osmanlı’nın halifelik özelliğini taşıdığını iddia eden kesimler de vardır. Yani devletin kuruluşunda Osman Bey’in okutmuş olduğu hutbeyi sadece kendi adına okutmasından kaynaklı olarak aslında hilafetin fiili olarak kuruluştan itibaren Osmanlı’da olduğunu iddia eden tarihçilerde mevcuttur. Fakat bu tam anlamıyla Ridaniye Savaşı ile netleşmiştir. Osmanlı bu savaşla İslam’ın tek dini ve siyasi otoritesi olarak görülmeye başlamıştır. Bundan sonra sadece kendi bünyesinden kaynaklı siyasi askeri manevraları değil aynı zamanda tüm İslam toplumunun desteğini arkasında görerek o rüzgarla daha büyük işler yapabilecek bir konuma geldiğini ifade edebiliriz” diyerek sözlerini tamamladı.

GÜLŞEN YILMAZ / YENİ HABER GAZETESİ