Ömer Kocabaş

Ömer Kocabaş

Seçim teraneleri başladı

Seçim teraneleri başladı

Referandum sürecinin başladığının en önemli göstergesinden birisi de medyaya baskı var pilavının yeniden ısıtılıp insanların önüne sunulmasıdır. Her seçim döneminde birkaç figür üzerinden hükümetin medyayı nasıl “baskı altına” aldığından bıkmadan usanmadan bahsedebiliyorlar. Müşterisi de çok olan bu etkinliğin referandum boyunca elemanı ise İrfan Değirmenci seçildi.

Aslına bakarsanız İrfan Değirmenci daha önceki seçim dönemleri ve sonrasında kullanılan Emin Çölaşan, Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil, Oktay Ekşi gibi isimlerin yanında daha naif, daha etliye sütlüye bulaşmayan bir isimdi. Fakat Doğan Holding’in medya grubuna iki türlü fayda sağlayacak bir isim olunca kurban seçildi. Eminim kendisi de farkındadır durumun ama kuyruğu dik tutmak ve hükümet tarafından korkulup, baskı altına alınan gazeteci pozunun dayanılmaz ağırlığından etkilenip, gündem olmaya çalışıyor. Yerseniz, Değirmenci referandumda hayır diyeceği için kovulmuş. Doğan medyanın yayın ilkelerine ters olduğu gibi janjanlı ambalajlarla. Doğan medya bir yandan hükümete şirin görünür gibi yaparken, bir yandan da ülkemiz ve dünya kamuoyuna medyanın nasıl baskı altına alındığının sinsi bir şekilde reklamını yapıyor.

Oysa İrfan Değirmenci’nin kovulmasının tek nedeni yaptığı programın reytinglerinin düşmesidir. Ticari anlamda bir getirisi kalmadığından kendisine yol verilmiştir. Son birkaç ayın reyting raporlarına bir bakın her şey ayan beyan meydanda. Bir medya çalışanının kovulmasına sevinmem sonuçta bizde bu sektördeyiz. İrfan Değirmenci’nin kendisini kötü hissetmesi de normal. Değirmenci Doğan grubuna transfer olduktan sonra yerine gelen Fatih Portakal ve İsmail Küçükkaya’nın bugünkü pozisyonlarını görünce üzülüyordur. Yıllardır Kanal D haberin başına gelmeyi bekliyordu ama olmayınca olmuyor.

İşin medyaya baskı kısmına gelirsek; ilk önce medya deyince neden bahsediyoruz bunun adını koymalıyız. Bir TV veya gazete sadece medya görevini yapıyorsa ne kadar hükümeti eleştirirse eleştirsin baskı altında kalmaz, işini yapmaya devam eder. Fakat Doğan sadece bir medya grubu değil. Doğan Holding, petrolden otel işletmeciliğine kadar çok çeşitli alanlarda faaliyet gösteren, şirketleri arasında medyada olan devasa bir holding. Hem bir yandan hükümeti dozu aşmış bir şekilde zaman zaman hakaret boyutunda eleştireceğim, hem de aynı hükümetten ihale alıp farklı sektörlerde ticaret yapacağım. Kusura bakmayın ama buna dünyanın hiçbir yanında izin vermezler. Hükümete karşı aslanlar gibi muhalefet yapacaksanız sadece medya sektöründe yer almanız, diğer alanlarda akçeli işlere bulaşmamanız yeterlidir. Hem ekşi yiyeyim hem de karnım ağrımasın derseniz olmuyor işte.

Doğan grubu daha önce 2007 seçiminden sonra benzer gerekçelerle Emin Çölaşan’a yol vermişti. Ondan sonra Bekir Coşkun, onun yerine gelen Yılmaz Özdil falan ya kovuldular ya da istifa ettiler. Doğan grubu kendince kullanım süresini doldurmuş yazarları harcamaya devam ediyor. Bu saydığım üç yazarda bugün Sözcü gazetesinde yazmaya devam ediyor. Bu yazarlar zaman zaman sınırlarını zorlasalar da yazmaya devam ediyorlar çünkü Sözcü gazetesinin fazla akçeli işlerle ilgisi yok. Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz orası tartışılır ama ben Sözcü gazetesini takdir ediyorum. Bu gazetenin önemli bir işlevi var. Emekli ve çalışan memurların, Bağdat caddesi, Nişantaşı ve Cihangir sakinlerinin ve solculuk oynayan üniversite talebelerinin gazlarını alıp, tatmin ederek rahatlamalarını sağlıyor. Yaptığı haberlerin yalanlanma süresi birkaç günü geçmese de eğlenceli bir gazete. Mizah dergisi niyetine pekâlâ okunabilir.

Medyanın tarafsız, bağımsız ve objektif olmayacağını öğrenecek kadar çok şükür bu işin okulunu okuduk, sektörde devam ediyoruz. Yalan yazmadan (işine gelmeyen doğruları görmezden gelebilir), iftira ve hakaret etmeden herkes dilediğini söyleyip, dilediğini yazabilir. Patronun çıkarları, gazetecinin sahip olduğu konfordan vazgeçmemek istemesi falan özel sebeplerdir(!) Adam gibi sadece işini yapanlar bir şekilde çalışmaya devam ediyorlar. Boğazda yalısı, yüksek bir kaşesi olmadan, ay sonunu nasıl getireceğini düşünerek… İşte böylelerine gerçek gazeteci diyorlar.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi
SON YAZILAR