Şehit edilen Mehmet Selim Kiraz bakın kimdi...

Şehit edilen Mehmet Selim Kiraz bakın kimdi...

Mehmet Selim Kiraz,

Üç dinin, üç dilin ve farklı kültürlerin, bin yıldan beri barış, kardeşlik ve hoşgörü içinde yaşadığı bir kültür ve medeniyet şehri Siirt’te doğdu.

46 yıllık yaşantısı, adalet dağıtmaya çalıştığı Adalet Sarayı’nda “Adaletsizlik” bahane edilerek sonlandırıldı. Geride iki evladı ve aynı çatı altında çalıştığı eşi kaldı.

Evine ekmek götürüyordu  ve öldürüldü diyerek Berkin'in hakkını aradığını iddia edenler, kelle koltukta evine ekmek götüren bir  savcıyı öldürdü...

Eşti, babaydı, oğuldu, hemşehriydi.

Mersin İmam Hatip Lisesi’sini bitirdi. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu.

Üniversite yıllarında okurken hayaller kurdu, lalelere baktı, martılara simit attı. Hep esmer kaldı beyaz olamadı.

Anadolu’dan gelmişti. Kalacak yeri yurt olmuştu. Önce “Muammer Dolmacı” yurdunda daha sonra ise 1990 yılında Vefa  İlim Yayma Yurdu’nda kaldı. İlim Yayma’nın meşhur menemenini oda tattı.

Yurdun yanındaki bozacıda O da leblebi ile bir kaçın lafın belini kırdı… Unkapanı’nda nohutlu pilava O da kaşık salladı. Kendisini tanıyan hocalarını dinleyin insanlığınızdan utanırsınız...

“Görünmeyen Üniversite” olarak bilinen Mahmut Zahit Kotku’nun sohbetleri, söylemleri onu cezbetti. İskenderpaşa Dergâhı’ndan içeri girdi. Edebi, terbiyeyi, ilmi ve tevazuyu hayatının olmazsa olmazlarından yaptı…

İşini iyi yapan bir savcı olarak bilindi. Öyle ki aynı düşüncede olmayanlar bile bu hakkını teslim etmekten geri durmadı.

Dört aydır Berkin’in dosyasına bakıyordu. İlerleme sağlanamayan Gezi ve Berkin’in dosyası hızlanmıştı. Öyle çaba sarf ediyordu. Berkin Elvan'ın öldürüldüğü bölgede görev yapan 21 polisin kimliğini alan, ulusal kriminal büro görüntülerden polislerin eşkalini tespit edemeyince görüntüleri jandarma kriminal'e gönderen savcıydı.

Merhum savcıyı vuranlar da biliyor ki, merhum davayı çözmeye çalışıyor, olayın hasır altı edilme ihtimaline karşı jandarma kriminali de görevlendiriyordu. Allah aşkına durum böyleyken onu rehin almanın, ölümle tehdit etmenin ve sonra infaz etmenin mantığını biri bize açıklasın. Savcıyı rehin alanlar ve daha sonra infaz edenler güya katili bulacaklarmış, hayır siz o vahşeti yapmamış olsaydınız merhum savcının katili bulma ihtimalinin çok yüksek olduğunu herkes biliyordu.

Eylemin gerekçesi olarak gösterilen Berkin’in babası bile, "Oğlum öldü ama başka biri ölmesin. Savcı serbest bırakılmalı.” dediyse de gözü dönmüşleri ikna edemedi.

Anadolu’dan tırnağıyla gelen, adalet arayan ve dağıtan biriydi. Aynı camiide, aynı secdeye baş koyduklarının hükümetle hesaplaşmak adına kendisinden sonra yazdıklarını görseydi insanlıklarından utanırdı.

Şimdi gazetelerde o hatırlamak istemediğimiz fotoğraf. O fotoğrafı yayınlayanlar hiç düşündünüz mü; bir kadına kocasını, evlada babasını, anne babaya oğlunu son kez böyle gösterdiniz ya, “Yerin dibine batsın böyle gazetecilik”...