Musa Mert

Musa Mert

SELAM SEVGİYİ, SEVGİ İMANI BESLER

SELAM SEVGİYİ, SEVGİ İMANI BESLER

“İman etmedikçe cennete giremezsiniz.

Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.

Yerine getirdiğinizde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi size söyleyeyim mi?

Aranızda selamı yayınız.”[1]

Hz. Peygamber (s.a.)

 

* * *

 

Cennet Allah’ın rızasıdır. Cennetin şartı iman, imanın şartı da sevgidir. İman sahibi, sevgi sahibidir. Sevgiyi kaybeden insan imanını kaybeder. Başka bir deyişle; Allah’ın rızasını kazanıp cennete gitmenin yolu birbirimizi sevmekten geçer. Çünkü sevgi, cennete vesile olacak tüm imkânların kapılarını ardına kadar açar.

Cehennem Allah’ın gazabıdır. Cehennemin şartı küfür, küfrün şartı da kin ve nefrettir. Küfür ehli kin ve nefretin tutsağıdır. Kin ve nefrete tutsak olan iman imkânını kaybeder. Başka bir deyişle; Allah’ın gazabına uğrayıp cehenneme yuvarlanmanın yolu kin, nefret ve düşmanlıktan geçer. Çünkü kin, nefret ve düşmanlık, cehenneme vesile olacak tüm imkânların kapılarını ardına kadar açar.

İnsanların en çok kulak arkası ettikleri sözler arasında, en iyi bildiklerini zannettikleri sözler yer alır. Selamlaşma sözleri de bunlar arasındadır:

“Selamün aleyküm.”

“Ve aleyküm selam.”

İçeriğini bilmeden/düşünmeden her gün defalarca tekrarladığımız bu sözlerin anlamı ve amacı nedir?

 “Selamün aleyküm”, “Ve aleyküm selam” şeklindeki selamlaşma aslında bir tür barış teklifi ve onun kabulüdür. Bir topluma geldiğinde “Selamün aleyküm” diyen kimse; “Asla düşmanlık için gelmedim, barış için geldim. Dostluktan başka bir niyetim yok, biz dostuz, size barış eli uzatıyorum. Bu nedenle benden çekinip korkmayınız, rahat ve huzur içinde olunuz.” diyerek daha başta karşısındaki insanlara bu konuda güvence verir.

Selam veren kimse, diğer taraftan muhatabına “Selamet, güvenlik, huzur, barış ve esenlik üzerinizden eksik olmasın. Bela ve musibetlerden uzak olasınız. Hep selamette kalasınız, sağlık ve mutluluk üzerinizden eksik olmasın.”  diye dua etmiş olur.

Ayrıca bu ifade, “Selam”ın Allah’ın isimlerinden biri olması nedeniyle “Huzur, güven ve barış kaynağı Allah üzerinizden eksik olmasın, size huzur ve güven içerisinde barış ve huzur dolu bir hayat versin, barış ve esenlik yurdu cenneti (Darü’s-Selam’ı) nasip etsin.” anlamında da bir duadır.

Selamı duyan insanlar da “ve aleyküm selam / selam sizin de üzerinize olsun.” diyerek onunla aynı duyguları paylaştıklarını, barış teklifini aynen kabul ettiklerini ifade ederler. Böylece onun duasına aynı dua ile karşılık verirler.

Hz. Peygamber (s.a.) ayrılırken de selamlaşmayı tavsiye eder. Bu davranış ise “Dost geldim dost gidiyorum, sizden ayrıldıktan sonra da benden emin olabilirsiniz, beraberken de ayrı iken de benden size asla zarar gelmez, iyi niyetim ve hayır dualarım her zaman sizinle, güven ve barış içinde kalın.” anlamına gelir. Verilen selamı alıp kabul eden kimseler de selamı verenle aynı duyguları paylaştıklarını ifade ederler.

Yanımızda olmayan kimseye başkaları aracılığıyla gönderdiğimiz selam, ise“Söyleyin ona, onun hakkındaki duygularım değişmedi, hiç merak etmesin; dostluğumuz devam ediyor.” anlamında haber göndermektir.

Bu duyguları taşıyan ve bu duygularla bir araya gelip ayrılan insanların, bireysel ve sosyal hayatlarında, -birlikteyken ya da ayrı iken- toplumsal barış ve huzuru bozacak yalan, hile, tecessüs, gıybet, iftira v.b. davranışlarda bulunmaları nasıl mümkün olabilir?

Hz. Peygamber’in “Yerine getirdiğinizde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi size söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız.” ifadesi “Birbirinizle selamlaşmanız, birbirinize sevgi ve muhabbet duymanıza sebep olur.” anlamına geldiği gibi aranızda “selamı” yani “huzur, güven ve barışı yaygınlaştırma gayreti içinde olun.” anlamına da gelir ki selamlaşmak bunun için atılan ilk ve sıcak bir adımdır. Aksi halde birbirlerinden “selamı sabahı kesen” insanların oluşturacakları toplumun nasıl bir toplum olabileceğini az çok tahmin edebiliriz.

İmana kan veren sevgi, sevgiye kan veren selamdır. Kelimenin tam anlamıyla selamdır?!

es-Selamü Aleyküm.

Allah ellerin(m)izi bırakmasın.

 



[1] Müslim, İman 93,94.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musa Mert Arşivi
SON YAZILAR