"Şenler, direnişin ve dirilişin sembolüydü"

Tedavi gördüğü hastanede 81 yaşında hayatını kaybeden gazeteci-yazar Şule Yüksel Şenler, Eyüp Sultan Camisi'nde kılınan namazın ardından son yolculuğuna uğurlandı - AK Parti İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kan: - "Kimsenin kadın hakları adına mücadele
"Şenler, direnişin ve dirilişin sembolüydü"

İSTANBUL (AA) - Tedavi gördüğü hastanede 81 yaşında hayatını kaybeden gazeteci-yazar Şule Yüksel Şenler, Eyüp Sultan Camisi'nde kılınan cenaze namazının ardından son yolculuğuna uğurlandı.

Cenaze törenine katılan AK Parti İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Şenler'in tarihe damgasını vuran bir hanımefendi olduğunu söyledi. Kan, "Biz onu her zaman zarafetiyle dik duruşuyla tanıdık. Nazik ve zarif bir şekilde aramızdan ayrıldı. Kimsenin kadın hakları adına mücadele etmeye cesaret etmediği, edemediği bir dönemde başörtülü bir kadın olarak büyük bir mücadele verdi. Hapisle bedelini ödedi. Dönemin cumhurbaşkanına hakaretten hapis yattı. Affedildiği söylenmesine rağmen, yanlış bir şey yapmadığı için affı kabul etmedi, geri çevirdi. Ve hapiste sürecini devam ettirdi. Çok kıymetli bir insandı." ifadelerini kullandı.

Şenler ile ilgili biyografi kitabı yayınlayan yazar Demet Tezcan da çok değerli bir ismin kaybedildiğini anlattı.

Şenler'in 27 yaşında yola çıkarak Türkiye'yi davası uğruna dolaştığını, bilgisini, yeteneğini, hitabetini Allah yolunda harcayan bir değer olduğunu vurgulayan Tezcan, şunları söyledi:

"Yeri doldurulamayacak öncü bir değeri kaybettik. Bir dönemin kapısı kapandı. Şenler, çok kıymetli ve çıtası çok yüksek bir örnekti. Davası için yaptıkları karşılığında da her türlü bedeli ödemiş bir isim. Hakkında açılan davalar, hapis yatması…Şenler, zatürreye bağlı solunum yetmezliğinden vefat etti. Bu, Şule ablada yıllardır nükseden bir durumdu. Çünkü o yıllarda verem olmuştu. O koşturmada, aç, susuz, dinlenemeden, Karadeniz turnesi yaptığı bir dönemde hastalanmıştı ve tam o esnada da cezaevine girmişti. Hastalığının en zor yıllarını cezaevinde geçirmişti. Bunu hiç atlatamadı. En ufak yağmur damlasında dışarıya çıkamazdı. Son nefesini de yine davası için almış olduğu bir hastalıkla verdi."

- "Cesaret ve zarafet timsaliydi"

Gazeteci-yazar Sibel Eraslan ise Şenler'in arkasında herhangi bir STK, siyasi parti ya da maddi bir güç olmadan tek başına büyük bir mücadele veren isim olduğunu vurguladı. Şenler'in insanlara dünyanın ölümlü bir dünya olduğunu anlattığını belirten Eraslan, yanında birçok neslin yetiştiğini ifade etti.

Şenler'in çok değerli bir kalem olduğunu dile getiren Eraslan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Şenler, Türkiye'de hem direnişin hem dirilişin sembolüydü. Diriliş, ruhani manada tekrar ruhun imani aydınlanmaya yönelmesi. Bu konuda insanları davet etti. Büyük mevzuların kadınıydı, tek başına yüreğiyle çıkmıştı yola. İkinci aşamasında da başörtülü olduğu için bazı kısıtlamalarla karşı karşıya kaldı ve hukuk direnişinin sembolü oldu. 1968'den bu yana devam etti. Mesela benim hukukçu olarak serbestiyet kazanman, mesleğimi yapabilmem için yasakların kalkması 2014 idi. Yani 1968'de Şule ablanın omuzladığı ve başlattığı hak arama, hukuk mücadelesi avukatlar için 2014'te sonuçlandı. Bu sadece Türkiye'nin değil, dünyanın en uzun hukuk mücadelelerinden biridir. Şenler, bunun mimarıdır. Şule hanımı en güzel ifade edecek kelime "mücahide"dir. Davasına inancı açısından cesaret ve zarafet timsaliydi. Çok iyi bir anne olabilirdi, anne olsun isterdim ama bugün gördüm ki cenazesi başında milyonlarca kızları var. O kızlardan biri olmak çok büyük bir şeref. Şule abla her türlü mücadeleyi sürdürdü. Kolay değil bir hukuk mücadelesini tek başına sürdürmek ve arkasından milyonlarca insana yol açmak."

Şenler'in manevi kızlarından biri olan Ayşe Yosunkaya da merhumeyi anne olarak gördüğünü söyledi. Yosunkaya, "2005'ten beri yanında kalıyordum. Anne olmak ona nasip olamadı ama bana anne şefkatiyle yaklaştı. Her ölüm, yaş kaç olursa olsun erken oluyor. Vefat etmeden önce yanındaydım. Durumu ağırlaşmıştı. Dualar ettim. Dinlenmek için gidip geldiğimde vefat haberiyle karşılaştım. O, yazardan önce benim için bir anneydi. Herkes 'bir çınarımız gitti' diyor ancak benim için bir dağım gitti. Bambaşka bir insandı." diye konuştu.

Kaynak: